Blog Son Yayınlar

Yabancı ve Vatandaşlık Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 19 Ocak 2017

Türk Vatandaşı Olmak İçin Gerekenler

  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilmek için gereken zorunlu şartlarda düzenlemeye gidildi. Artık ülkeye yatırım yapan, ev alan, para getiren yabancılar Türkiye vatandaşı olabilecek. 12 Ocak 2017 tarihinde yapılan Türk Vatandaşlığı Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nde yapılan yeni düzenleme ile birlikte vatandaş olabilmenin yolu açılmış oldu. Son dönemde yabancıların Türkiye'ye olan ilgisi ve vatandaşlık kazanma isteklerinin önü bu düzenleme ile dahada açılmış oldu.     ÖNCELİKLE KİMLERE VATANDAŞ DENİR BUNU İNCELEYELİM   Türkiye Cumhuriyeti ’nin tabiyetinde bulunan kişiler Türk vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 66. maddesine göre, “Türk Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarmayla ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.” Türk vatandaşlığı “Vatandaşlık Kanunu”na göre 2 yoldan kazanılır. 1)Soybağı yolu ve doğum yeri esasına göre vatandaşlık doğum yoluyla kazanılır. 2)Yetkili makamların kararı, evlat edinme, seçme hakkını kullanma yoluyla sonradan kazanılır. Vatandaşlık hakkını kazananlara kimlik numarası verilir ve nüfus kütüğüne kaydolurlar. 2009 Tarihli Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12’inci maddesinde Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai haller şöyle sıralanıyor: “Milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Türkiye’ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan yabancı kişiler. Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler.”    

12 Ocak düzenlemesi ile artık bu dar düzenleme genişletildi ve

birçok ülkede olan vatandaşlık kazanma konusundaki dar boğaz ülkemizde de çözüme kavuşmuş oldu

  12 Ocak 2017 ve 2016/9601 sayılı düzenleme ile sistem değiştirildi. Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabileceklerin listesi şöyle oldu:   1) En az 2 milyon Amerikan Doları tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirenlere, 2) En az 1 milyon Amerikan Doları tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın alanlara, 3) En az 100 kişilik istihdam oluşturanlara, 4) En az 3 milyon Amerikan Doları tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatıranlara, 5) En az 3 milyon Amerikan doları tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı Hazine Müsteşarlığınca tespit edilenlere “Türk vatandaşlığı” verilecek.   Bu kapsamda gerekli şartları yerine getirenler artık Bakanlığın kararı ile vatandaş olabilecekler.
Miras Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 16 Aralık 2016

Muris Muvazaası ve Mirastan Mal Kaçırmak

Miras bırakanın, tüm mirasçılarından veya bir kısmından mirasını saklamak/kaçırmak amacıyla yaptığı davranışa muris muvazaası denilmektedir. Muris yani miras bırakan çeşitli nedenlerle bu gibi yöntemlere gitmek isteyebilmektedir.

Ülkemizde sıklıkla yaşanan durum ise kız çocuğundan mal kaçırmaktır. Ülkemizde kız çocuklarına miras bırakmanın doğru olmadığı yönünde çeşitli görüşler vardır. Genellikle kırsal kesimlerde yaşanan bu durum yasalarımıza göre hukuka aykırıdır. Miras bırakan mirasçılara yasada öngörülen nedenler olmadığı sürece mirasından yine yasada öngörülen oranda miras payı vermek zorundadır.

Miras bırakan ölümünden önce de mirasçılarından mal kaçırmak isteyebilmektedir. Daha çok sevdiği çocuğuna, önceki eşine, sonraki eşine, sevgilisine veya diğer çocuklarına daha fazla miras bırakmak amacıyla muvazaalı işlemler yapabilmektedir. Bunun yanında hiç mirasçısı olmayan kişilere mal bırakmakta amaçlanabilmektedir ve sıklıkla bu durumda görülmektedir.

Yüksek mahkememiz Yargıtay’ın verdiği çok önemli bir inançları birleştirme kararı günümüzde halen miras kaçırmaya dair yapılan hukuksuzluğu önlemekte ve dayanağımız olarak kullanmaktayız. Tapu iptal ve resmi sözleşmenin iptalini mirasçı sıfatına sahip her kişi talep edebilmektedir. Burada saklı paya sahip olunup olunmaması dava açıp açamayacağınızı etkilememektedir. Aynı zamanda bu davayı hukuki yararı olan kişilerde açabilirler. Açılacak davada kişiler kendi başlarına açabileceği gibi tüm mirasçılar bir araya gelerek de bu davayı açabilecektirler.

Ülkemizde muris muvazaası nedeniyle açılacak davalarda en önemli konu zamanaşımının bu davada olmayışıdır. Mirastan mal kaçırmak durumunda kişi bu durumu ne zaman öğrenirse (miras bırakanın vefat etmiş olması artıyla) o tarihte davayı açabilir. Bu hak mirasçılara verilen son derece önemli bir haktır. Miras bırakan eğer hayatta ise bu dava veya benzer başka bir dava açılamayacaktır; çünkü henüz kimsenin mirasçı sıfatı bulunmamaktadır. Dava gerekli deliller ve dayanaklar hazırlanıp, bölgenin örf, adet kuralları incelendikten sonra açılır. Davada gerçek değer tespit edilmelidir. Gerçek delil ile satış değeri arasında fark olup olmaması çok önemlidir, arada büyük oranda fark olması zaten miras muvazaasının en önemli delilidir. Aynı zamanda bağışlama yolu ile belli kişilere mal aktarmakta delil olarak önemli bir unsurdur. Tüm bunların yanında özellikle eski tarihli miras muvazaasında tanık beyanları da önemli yer tutmaktadır.

Sonuç itibariyle ülkemizde yasal mirasçılardan bir şekilde haksız olarak mal kaçırmak, kız çocuklarına miras bırakmamak, bir çocuğuna daha fazla miras bırakmak gibi haksız ve hukuksuz işlemler için yargı yolu açık olup gerekli ve yeterli emarelere ulaştıktan sonra hakkaniyete ulaşılabilmektedir.

01/04/1974 “özellikle küçük kırsal bölgelerde kız çocuklarını mirastan mahrum etmek amacıyla muris erkek çocuğu ile anlaşarak gerçekte bağışlamak istediği malvarlığını, kötü niyetle satış göstermek suretiyle devir işlemi gerçekleştirmektedir. Bunun yanında eşin ölümü veya boşanma sebebiyle yeniden evlenen erkek, önceki eşinden olma çocuklarını sonraki eşin etkisiyle mirastan mahrum etmek amacıyla sonraki çocuklara gerçekte bağışlamak istediği malvarlığını satış göstermek suretiyle onlara intikal ettirmektedir. Bu türlü muvazaalı tasarruflar karşısında gerek kız çocuklarını erkek çocuklarla eşit miras hakkına kavuşturmak ve gerekse murisin çocukları arasında eşitliği sağlamak amacıyla muvazaa hukuksal nedenine dayanarak dava açabilme hakkına sahiptirler”

  Av. Mustafa Kemal Batur       Konuya dair Yargıtay kararları T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9199 K. 2005/9804 T. 19.9.2005 • TAPU İPTALİ VE TESCİL (Muris Muvazaası- Miras Bırakanın Varlıklı Ve Mal Satmaya İhtiyacı Bulunmayan Bir Kişi Ve Davalının İse Alış Gücü Bulunmaması/Taşınmazın Satış Değerinin De Sembolik Nitelikte Kalmasına Göre Talebin Kabulü Gereği ) • MURİS MUVAZAASI ( Miras Bırakanın Davalının Kardeşine Bir Taşınmazı Temlikinin Muvazaalı Olarak Temlik Ettiği Mahkeme Kararı İle Sabit Olması – Davalıya Temlikinin De Muvazaalı Olduğu/Tapu İptali Ve Tescili Talebinin Kabulü Gereği ) • MİRASTAN MAL KAÇIRMA ( Miras Bırakanın Varlıklı Ve Mal Satmaya İhtiyacı Bulunmayan Bir Kişi Ve Davalının İse Alış Gücü Bulunmaması/Taşınmazın Satış Değerinin De Sembolik Nitelikte Kalmasına Göre Tapu İptali Ve Tescili Talebinin Kabulü Gereği ) 4721/m.706 818/m 18,23 2644/m 26 ÖZET : Miras bırakanın varlıklı ve mal satmaya ihtiyacı bulunmayan bir kişi olduğu, davalının ise alış gücü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan taşınmazın keşfen saptanan gerçek değerine nazaran akitte gösterilen bedelinin sembolik nitelikte kaldığı da görülmektedir. Öte yandan miras bırakan tarafından davalının kardeşine bir taşınmazı temlikinin muvazaalı olduğu mahkeme kararı ile benimsenerek iptal isteğinin kabul edildiği sabittir. Bu durumda, miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları babaanneleri A. ‘nun i 055 ada 69 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 2. kat 6 nolu bağımsız bölümünü mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak torunu davalı M.’ e temlik ettiğini ileri sürerek payları oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuşlardır. Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, satış işleminde muvazaa olmadığı, murisin davacılara da sağlığında kazandırmalarının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S. ‘in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava,Muris muvazaasıı hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;çekişme konusu 69 parsel sayılı taşınmazdaki 2. kat 6 nolu bağımsız bölümün 27.5.1997 tarihli akitle ve satış yolu ile davalıya temlik edildiği görülmektedir. Davacı, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüş ve eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “Muris Muvazaasıı” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; miras bırakanın varlıklı ve mal satmaya ihtiyacı bulunmayan bir kişi olduğu, davalının ise alış gücü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan taşınmazın keşfen saptanan gerçek değerine nazaran akitte gösterilen bedelinin sembolik nitelikte kaldığı da görülmektedir. Öte yandan miras bırakan tarafından davalının kardeşi S.’la Adana’da bulunan bir taşınmazı temliki nedeniyle o yerde açılan dava sonucu verilen Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.12.2003 tarih ve 2002/888 esas-2003/986 karar sayılı kararı ile temlikin muvazaalı olduğu benimsenerek iptal isteğinin kabul edildiği sabittir. Beri yandan miras bırakanın davacılara sağlığında bir kısım kazandırmalarda bulunduğu yolundaki savunmada kayden doğrulanmamıştır. Bu durumda, belirlenen olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca,davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. SONUÇ : Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.9.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/5913 K. 2005/6859 T. 5.6.2005 • MURİS MUVAZAASI ( Tespitinde Ülkenin Gelenek Ve Görenekleri Toplamsal Eğilimleri Miras Bırakanın Sözleşmeyi Yapmakta Haklı Ve Makul Bir Sebebi Olup Olmadığı Davalının Alış Gücü Olup Olmadığı Satış Bedeli İle Rayiç Bedel Arasındaki Farkın Nazara Alınacağı ) • TAPU İPTALİ TESCİL TALEBİ (Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği ) • MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA ( Tapu İptali Tescil Talebi – Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği ) • İSPAT ( Tapu İptali Tescil Talebi -Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği ) • TANIK (Muriss Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği ) 818/m.18 1086/m288-293 ÖZET :Muriss muvazaasının tespiti yönünden ülkenin gelenek ve görenekleri, toplamsal eğilimleri, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir sebebi olup olmadığı, davalının alış gücü olup olmadığı, satış bedeli ile rayiç bedel arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olguların nazara alınması gerekir.Muris muvazaasıı tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. Tüm deliller toplanarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini ileri sürüp; tapu iptali ve tescil istemişlerdir. Davalı, dava konusu taşınmazları muristen ve murisin kardeşlerinden bedellerini ödemek suretiyle satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıların yazılı akde dayanılarak yapılan satış ve hibe işlemlerinin muvazaalı olarak davalıya yapıldığını gösterir aynı hukuki mahiyette bir delil ibraz edemedikleri ve iddialarını ispatlayamadıkları gerekçesiyle açılan davaların reddine karar verilmiştir. Karar, davacı A. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S.T.’nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, muris muvazaasısı hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, temliklerin resmi akitle yapıldığı, iddianın aynı güçte delille kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği Üzere uygulamada ve öğretide “Muris Muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı’nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun’un 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, çekişme konusu taşınmazların miras bırakan tarafından davalıya temlik edildiği, davacı tarafından anılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığının ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu iddianın, tanık beyanı dahil her türlü delille ispatlanabileceğinin, yasal ve yargısal uygulamalar gereği olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; öncelikle miras bırakana ait veraset ilamının getirtilmesi ve gerektiğinde Medeni Yasa’nın 640. maddesi uyarınca işlem yapılması, tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tüm delillerin toplanması, bu arada taşınmazların imar görmesi nedeniyle imar evraklarının ve öncesinin getirtilmesi, davanın kanıtlanması halinde, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin ne ölçüde imar parsellerine yansıdığının saptanıp gözetilmesi ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ : Davacı A’nın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/2390 K. 2005/5489 T. 3.5.2005 • MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali Ve Tescili – Murisin Gözlenen Gerçek İrade Ve Amacı Saptanması Ve Murisin Sözleşme Yapmakta Haklı Ve Makul Bir Nedeninin Bulunup Bulunmadığı Tespiti Gereği ) • TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI (Muris Muvazaasısı – Davalı Tarafın Alış Gücünün Olup Olmadığı/Satış Bedeli İle Sözleşme Tarihindeki Gerçek Değer Arasındaki Farkın Ve Taraflarla Muris Arasındaki Kişisel İlişkinin Değerlendirilmesi Gereği ) • MURİSİN GERÇEK AMACININ SAPTANMASI GEREĞİ (Muris Muvazaasıı Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davası – Davalı Tarafın Alış Gücünün Olup Olmadığı/Satış Bedeli İle Sözleşme Tarihindeki Gerçek Değer Arasındaki Farkın Tespiti Gereği ) • ALICININ ALIŞ GÜCÜ ( Muris Muvazaasısı Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davasında Olup Olmadığının Tespiti Gereği ) 4721/m 706 818/m 213 2644/m 26 ÖZET : Dava,Muris Muvazaasıı hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Murisin yaptığı temliki işleminin muvazaalı olup olmadığının tespiti için murisin gözlenen gerçek irade ve amacı duraksamaya yer vermeyecek şekilde aydınlığa kavuşturulmalıdır. Bunun için de, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, murisin sözleşme yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı tarafın alış gücünün olup olmadığı hususlarıyla satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki farkın ve taraflarla muris arasındaki kişisel ilişkinin değerlendirilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları N.U.’nun mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 1 nolu parseldeki 136/189 payını muvazaalı olarak M.’ye satış suretiyle temlik ettiğini, M.’nin de payı miras bırakanın oğlu olan Ş. ve gelini olan G.’ye satış yoluyla muvazaalı devrettiğini ileri sürerek iptal ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davalılar, satışın gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, miras bırakanın yaptığı temliki işlemin muvazaalı olduğunun ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 3.5.2005 Salı günü saat 9.15’de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra bilahare Tetkik Hakimi A. Sevil Çalıkoğlu’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, Muris muvazaasıı hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden davacıların miras bırakanı N.’nin malik bulunduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 136/189 payına isabet, eden bahçeli evini 13.1.1995 tarihli akitle davalılardan M.’ye temlik ettiği, adı geçenin de taşınmazı 6.3.1997 tarihli akitle diğer davalılar Ş. ve G.’ye intikal ettirdiği görülmektedir. Davacılar, anılan temliklerin kendilerinden mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “”Muris muvazaasısı“” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme, tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, miras bırakanın SSK emeklisi olup sosyal güvencesinin bulunduğu, mesken nitelikli taşınmazın temliki için geçerli bir sebep ileri sürülmediği, ilk kayıt maliki M.’nin edindiği taşınmazdan yararlanmadan diğer davalılara intikal ettirdiği, davalılar Ş. ve G.’nin ise yeterli alış gücüne sahip olmadıkları, bunun yanında gerek ilk satış gerekse ikinci satış işleminde öngörülen satış bedellerinin gerçek değerinin çok altında bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın çekişmeli taşınmazı temlikteki gerçek amacının davacı kızlarını miras haklarından mahrum bırakarak tek erkek evladı olan davalı Ş. ve onun eşine intikal ettirmek olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmiş olması doğru değildir. SONUÇ : Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Tüketici Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 13 Aralık 2016

Sıfır ve İkinci El Araçta Arıza, Gizli Ayıp, Boya ve Pert durumu

    Ülkemizde her ay binlerce yerli ve ithal araç satışı gerçekleşmektedir. İnsanların yeni araca yönelmelerindeki asıl amaç, sorun yaşamamaktır. Sıfır araca ikinci el araçlara oranlarla çok daha yüksek bedeller ödeyerek sorunsuz ve kusursuz araç almak isteyen kişiler araç mağazalarının yolunu tutmaktadırlar. Ancak son zamanlarda daha da artan ve insanları sıfır araç almaktan dahi korkutan bazı durumlar yaşanmaktadır.   Bu konunun başında gizli ayıp gelmektedir. Gizli ayıp tüketici kanunu çerçevesinde alınan bir ürünün arızasının, kusurunun, sorununun ürünü aldıktan sonra fark edilmesi veya çok daha sonra ortaya çıkması durumudur. Örneğin aldığınız bir aracın otomatik şanzımanı (vitesi) normal kullanım haricinde çeşitli nedenlerden dolayı kendiliğinden bozulmuş ise burada ilgili firma sorumluluğu müşteriye yükleyemez. Veya aldığınız aracın üzerinde sonrada boya yapıldığı, boyandığı ortaya çıkmışsa firma bu boyayı hukuken ben yapmadım diyemez. Tüketicilerin bu gibi konularda çok büyük oranda hukuki hakları vardır. Peki bu haklar nelerdir? Alınan yeni aracın ayıplı çıkması durumunda neler yapabiliriz?   Öncelikle yasa koyucu tüketiciye yani müşteriye ayıplı, gizli ayıplı yani kusurlu çıkan araç için seçimlik üç hak tanımıştır. Aracın iadesini, aracın yenisiyle değiştirilmesini veya aracın zararının giderilmesini müşteri talep edebilir durumdadır. Burada açılacak dava ile bilirkişi marifetiyle dosya üzerinde çalışmaları yapıp, aracı gerekirse bilirkişi incelemesine sunmaktayız.   Örneğin ülkemizde Volkswagen, Audi, Skoda, Seat marka araçlarda kullanılan triptronik viteslerde çeşitli arızalar gün yüzüne çıkmıştır. Bu grubun kullandığı DSG vites sisteminde çok büyük sayıda araç arızalanmış ve arızalanan araçlar için açılan davalar sonucunda arızanın gizli ayıptan kaynaklandığına yönelik mahkeme kararları çıkmıştır. Ayrıca ilgili araç firması yaşanan bu mekatronik arızası sonucunda müşterilerine bedelsiz olarak mekatronik değişim işlemi uygulamıştır. Bu olayda olduğu gibi bazı durumlarda ayıp sizin aracınıza mahsusken bazı durumlarda ayıp belli serideki birçok aracı da kapsayabilmektedir.   Sonuç olarak aldığınız araç ister sıfır olsun ister ikinci el olsun size söylenenden farklı bir kusuru, ayıbı var ise satıcı bu durumdan doğrudan sorumludur. Örneğin aldığınız ikinciel araç pert kayıtlı çıkmışsa, motoru arızalı çıkmışsa burada satıcı doğrudan sorumludur. Tüketici olarak yasal haklar en iyi şekliyle öğrenilmeli ve böyle bir mağduriyet yaşamışsanız gecikmeden profesyonel hukuki desteğinizi alarak yasal sürecin başlatılmasını önermekteyiz.   Av. Mustafa Kemal Batur     Burada benzer mahiyette çıkan mahkeme ve Yargıtay kararlarını bulabilirsiniz.         T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2011/5292 K. 2011/8219 T. 20.6.2011 • ALACAK İSTEMİ ( Sözleşmeden Cayma Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı ) • FAİZ TALEBİ ( Alacak İstemi – Sözleşmeden Cayma Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı ) • SÖZLEŞMEDEN CAYMA ( Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı ) • ARACIN AYIP SEBEBİYLE HİÇ KULLANILMAMASI ( Ayıplı Aracın Satıcıya veya İfa Yardımcısı Durumundaki Yetkili Servislerine veya Mahkemece Belirlenen Tevdii Mahalline Teslimi Durumunda Satıcının Temerrüde Düştüğü – Faiz İle Sorumlu Tutulması Gerektiği ) 818/m.158/son ÖZET : Dava, alacak istemidir. Sözleşmeden cayma durumunda, araç ayıplı dahi olsa alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edilmektedir. Arızanın niteliği itibariyle, aracın kullanımına engel teşkil etmediği ve aracın davacı tarafından yargılama süresinde devamlı kullandığı durumlarda bunun menfaatler dengesine ve hakkaniyete uygun olduğu şüphesizdir. Ne var ki aracın ayıp sebebiyle hiç kullanılmadığının sabit olduğu veya ayıplı aracın, satıcıya veya ifa yardımcısı durumundaki yetkili servislerine veya mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda satıcının temerrüde düştüğünün dolayısıyla faiz ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda arızanın mahiyeti itibariyle davacının aracı kullanmaya devam ettiği anlaşıldığına ve araç iade edilmediğine göre faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün davalılar vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili ile davalı vekili ve diğer davalı vekilinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- )Sözleşmeden cayma halinde satış bedeline hangi tarihten faiz yürütülmesi gerektiği meselesine gelince, gerek Dairemiz gerekse H.G.K. 22.6.2005 tarih ve 2005/4-309 Esas, 205/391 Karar inançlarına göre; sözleşmeden cayma ve bedel iadesi durumunda satıcının kullanma bedeli olarak bir talepte bulunamayacağı benimsenmiştir. Ayrıca sözleşmeden cayma durumunda, araç ayıplı dahi olsa alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edilmektedir. Arızanın niteliği itibariyle, aracın kullanımına engel teşkil etmediği ve aracın davacı tarafından yargılama süresinde devamlı kullandığı durumlarda bunun menfaatler dengesine ve hakkaniyete uygun olduğu şüphesizdir. Ne var ki aracın ayıp sebebiyle hiç kullanılmadığının sabit olduğu veya ayıplı aracın, satıcıya veya ifa yardımcısı durumundaki yetkili servislerine veya mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda satıcının temerrüde düştüğünün dolayısıyla faiz ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda arızanın mahiyeti itibariyle davacının aracı kullanmaya devam ettiği anlaşıldığına ve araç iade edilmediğine göre faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 )numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalılar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalılar yararına takdir edilen 825,00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 20.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.       T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2010/28 K. 2010/6526 T. 10.5.2010 • ARACIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği – Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği) • İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE BELİRLENEN BEDEL (İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği – Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği) • MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (Aracın Ayıplı Çıkması Nedeniyle – İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği/Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği) 2004/m.24 818/m.105 ÖZET : Dava, aracın ayıplı çıkması sebebiyle munzam zararın tahsili istemidir. Dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması sebebiyle davacı tarafından talep ile İ.İ.K.24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı çıktığını, aracın değiştirilmesi için açtığı davayı kazandığını, mahkeme ilamını icraya koyduğunu, aracın aynısının üretiminin kalkması sebebiyle araç değerinin ödenmesi konusunda icra müdürlüğünce bilirkişi incelemesi yapıldığını, davalının belirlenen bedeli icra dosyasına bloke ettiğini, ancak bedele itiraz ederek paranın tarafına ödenmesine engel olduğunu, parasını zamanında almadığından zarara uğradığını, uğradığı zarar sebebiyle 1.000,00 TL munzam zarar ile 30.000,00 TL manevi zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-)Dosyadaki yazılara , kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-)Uyuşmazlığın çözümü için “munzam zarar kavramı üzerinde durmak gerekir. Gerçekten, borçlunun temerrüdü sonucu para borcunun vadesinde ödenmemesi alacaklının zararına olacağı açıktır. Yasa koyucu, bu şekilde oluşan zararın kural olarak temerrüt faiziyle karşılanacağını varsaymıştır. Ne var ki, afacaklının bu yüzden uğradığı zararın her zaman temerrüt faiziyle karşılanamayacağı düşünülerek Borçlar Kanunun 105. maddesinin birinci fıkrası ile “alacaklının duçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur ispat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre alacaklı faizi aşan zararını isteme hakkına sahiptir. Yasada geçmiş günler faizini aşan zararın türü ve niteliği konusunda bir açıklık yoksa da, buradaki zararın hukukumuzdaki müspet zarar tanımlamasıyla eşdeğer olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca bu zararın, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki fark; temerrüt faizi ile karşılanamayan zarar olarak tanımlanabilir. Böyle bir zarar, her somut olayın özelliğinden kaynaklanabilir. Munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir. Munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borçtur. Asıl borcun kaynağı haksız fiil nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde uğraması gibi hukuka aykırılıktır. O nedenle, asıl alacak ve temerrüt faizleri yönünden icra takibi yapması ve dava açılması sırasında onlarla birlikte istenilmemiş olması veya bu zarar hakkının saklı tutulmamış olması davanın görülmesine engel değildir. Zaman aşımı süresi içinde her zaman bu yöne ilişkin dava açılabilir. Her ne kadar M K.nun 6. maddesi hükmüne göre davacı iddiasını ispat etmekle yükümlü ise de; bu kural mutlak değildir. İstisnaların başında karine gelir. Var olan bir durumdan bilinmeyen bir durumun çıkarılması halinde karine var denir. Olayımızda yasal bir karina yoktur. Buna karşılık yaşanan hayatın gerçekleri ve olaylarından çıkan eylemli bir karinenin varlığı tartışmasızdır. Ticari hayatın içinde olan davacının eline geçecek parayı işinde değerlendirmesi veya en azından vadeli banka hesabına veya benzer gelir getiren kurumlara yatırarak en iyi şekilde yararlanması beklenebilecek bir davranış olup, bu davranış toplumumuzun içinde bulunduğu ekonomik-sosyal yaşantısına da uygun düşer. Bu tür getiri oranlarının temerrüt faizinden fazla olduğu hususu da bilinen bir vakıadır. H.U.M.K.nun 238. maddesi gereğince maruf ve meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz. Bu sebeple davacının temerrüt faizinden fazla bir zararı olduğu ortadadır. Davalı bu karinenin aksini ispat etmek durumundadır. Toplanan delillerden ve dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması sebebiyle davacı tarafından 7.6.2002 tarihinde ki talep ile İ.İ.K.24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin 30.6.2003 tarihinde icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Öyle ise mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte belirtilen sebeple davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 10.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.         T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2011/3976 K. 2011/11142 T. 6.7.2011 • ARACIN AYIPLI OLDUĞU İDDİASI ( Aracın Satış Tarihindeki Kasko Değerinin Davalıdan Tahsili – Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği ) • ARACIN SATIŞ TARİHİNDEKİ KASKO DEĞERİNİN DAVALIDAN TAHSİLİ ( Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği ) • İKİNCİ EL ARACIN SATIŞ TARİHİNDEKİ DEĞERİ ( Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği ) 818/m.182 ÖZET : Davacı, aracın ayıplı olduğu iddiası ile aracın satış tarihindeki kasko değerinin davalıdan tahsilini istemiştir. Ülkemizde ikinci el araçların kasko değerlerinin, araçların gerçek değerlerini yansıtmadığı bir gerçektir. Ayrıca davacının Noterlik ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak satış bedeli olarak ödediği … TL’nin iadesini istediği ve davalının da aracın satış bedelini … TL olarak kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde davalı tarafından satılan ikinci el aracın satış tarihindeki gerçek değerinin … TL olduğunun kabulüyle bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, eşi için araç satım pazarında 34 … … plakalı Nissan marka 2007 model 1,4 NOTE aracın ilanını da inceleyerek Üsküdar 15. Noterliğinin 16.9.2008 tarih ve 22450 yevmiye sayılı sözleşme ile davalıdan aracı 22.242.00.TL bedelle satın aldığını, kasko aşamasında aracın pert olduğunu trafikten ve götürdüğü tamir bakım servisinden öğrendiğini, davalının kötüniyetli olarak trafiğe çıkması mümkün olmayan pert aracı sattığını öğrendikten sonra GOP. 10. Noterliğinin 23.9.2008 tarih ve 01958 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak ödediği satış bedelinin iadesini istediğini ancak iade edilmediğini belirterek aracın noter satış bedeli olan 22.242.00.TL’nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, 6.8.2008 tarihinde önceki satıcıdan hafif hasarlı olduğu belirtilerek satın aldığı aracı kısa süre kullandıktan sonra borçlarını ödemek için davacıya 19.900.00.TL bedelle sattığını, davacının da bu bedelle aracı satın aldığını çektiği ihtarnamede belirttiğini, davacının aracı kontrol ettirerek satın aldığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-)Davacı , aracın ayıplı olduğu iddiası ile aracın satış tarihindeki kasko değeri olan 22.242.00.TL’nın davalıdan tahsilini istemiştir. Ülkemizde ikinci el araçların kasko değerlerinin, araçların gerçek değerlerini yansıtmadığı bir gerçektir. Ayrıca davacının, Gaziosmanpaşa 10. Noterliğinin 23.9.2008 tarih ve 01958 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak satış bedeli olarak ödediği 19.900.00.TL’nın iadesini istediği ve davalının da aracın satış bedelini 19.900.00.TL olarak kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde davalı tarafından satılan ikinci el aracın satış tarihindeki gerçek değerinin 19.900.00.TL olduğunun kabulüyle bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece noter satış bedeli üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 6.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.       T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2010/13266 K. 2011/267 T. 18.1.2011 • SATIN ALINAN ARACIN AYIPLI OLMASINDAN DOLAYI AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu ) • ARACIN AYIPLI OLMASINDAN DOLAYI AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu ) • GÖREV ( Satın Alınan Aracın Ayıplı Olmasından Dolayı Ayıpsız Misli İle Değiştirilmesi İstemi/Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu ) 4077/m.3, 23 ÖZET : Dava; satın alınan aracın ayıplı olmasından dolayı ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacının tüketici olduğu ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa’nın 23/1. maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” biçimindeki düzenleme gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekir. DAVA : Davacı A. vekili tarafından, davalı … Motorlu Araçlar imalat ve Satış A.Ş. aleyhine 26.8.2005 gününde verilen dilekçeyle ayıp nedeni ile misli ile değişim istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın reddine dair verilen 3.3.2009 tarihli kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 18.1.2011 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili ile karşı taraftan davalı şirket vekili geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR : Dava; satın alınan aracın ayıplı olmasından dolayı ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur. Davacı, 17.6.2004 günü satın aldığı aracın aynı şikayetler nedeni ile bir yıl içinde 8 kez servise girdiğini, halen şikayete konu ayıbın giderilemediğini belirterek, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini istemiştir. Davalı ise, aracın ayıplı olmadığını, müşteri memnuniyeti çerçevesinde servise her gelişinde dosya açılarak işlem yapılmasının araçta ayıp olduğunu göstermeyeceğini, onarım hakkını kullanmayan davacının diğer seçimlik haklarını kullanamayacağını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Bursa Tüketici Mahkemesi’nde bakılarak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar dairemizin 11.12.2007 gün ve 2006/14026-2007/15801 Sayılı kararı ile “… davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmamaktadır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu sebeple davacının 4077 Sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan sebeple davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir…” gerekçesi ile bozulmuştur. Bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleşmesinin ardından dosya görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Davaya bakan asliye hukuk mahkemesi, genel hükümler uyarınca imalatçının sorumluluğunda, imal edilenin ayıplı olması nedeni ile ayıpsız misli ile değişim sorumluluğu bulunmadığı, davanın satıcıya yöneltilmemiş olduğu gerekçesi ile istemi reddetmiştir. H.G.K.’nun 25.11.2009 gün ve 2009/13-542 Esas, 2009/551 Karar sayılı kararında; “…eldeki dava tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmek üzere asliye hukuk mahkemesinde açılmıştır…” 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesi, Bu kanunun uygulanmasında; “… e )Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi, f )Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, … 1 )İmalatçı-Üretici: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticari markasını veya unvanını koyarak satışa sunanları… ifade eder, hükmünü taşımaktadır. Davalılardan …’nın davaya konu aracı ürettiği çekişmesiz ve bu sebeple de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un metni yukarda bulunan 3/e maddesi anlamında “üretici” niteliğinde bulunduğu açıktır. Davacının, aynı maddenin ( 1 )bendi anlamında “tüketici” olarak kabul edilip, edilemeyeceğine gelince; önemle belirtilmelidir ki; anılan hükmün, bir gerçek veya tüzel kişinin tüketici olarak kabul edilebilmesi için aradığı tek koşul, onun bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinmiş, kullanmış veya yararlanmış olmasıdır. Somut olaydaki gibi, bir malın satın alınmasının söz konusu olduğu hallerde, malın alıcı tarafından daha sonra başkasına ve hatta onun tarafından da başkalarına satılmış olması, dahası son satıcının metni yukarda bulunan ( f )bendi anlamında satıcı niteliğini taşımaması, garanti süresi dolmuş olmadıkça, son alıcı sıfatıyla o malın maliki olan gerçek veya tüzel kişinin tüketici sıfatı taşımasına engel değildir. Başka bir ifadeyle; kanunun aradığı anlamda “tüketici” niteliğinde bulunan bir kişi, malı ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişi niteliği taşımayan, dolayısıyla kanun anlamında “satıcı” olarak kabul edilemeyecek durumda bulunan bir kişiden satın almış dahi olsa, malın garanti süresi içerisinde üreticiye karşı kanundan kaynaklanan haklarını ileri sürme ve kullanma olanağına sahiptir. Otomobil, garanti belgesi ile birlikte satılması zorunlu olan bir maldır ve garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmaz; satın alan tüketici de sağlanan garantiden …” yararlanabileceği vurgulanmıştır. Dava konusu olaya bu kapsamda bakıldığında; otomobilin 2. el alıcısı bulunan davacının, garanti süresi içinde meydana gelen arızalar nedeni ile otomobili üreten firmaya husumet yönelterek açtığı davada, taraflar arasında mal ya da hizmet alım satım ilişkisi bulunmadığı belirtilerek tüketici mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesi ile Bursa Tüketici Mahkemesi’nce verilmiş bulunan karar bozulmuş ise de yukarda anılan H.G.K. kararı uyarınca, bir kimsenin tüketici sıfatını kazanması için doğrudan mal ya da hizmeti satın almış bulunmasının şart olmadığı; üreticinin, garanti süresi içinde malı elinde bulunduran herkese karşı 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa kapsamında sorumlu bulunduğunun kabulü gerekir. Diğer yandan, görev konusu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir. Yerel mahkemece açıklanan sebeplerle davacının tüketici olduğu ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa’nın 23/1. maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” biçimindeki düzenleme gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davacı yararına takdir olunan 825,00.-TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 18.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.       T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2012/5689 K. 2012/9013 T. 3.4.2012 • ARACIN AYIPLI OLMASINA DAYALI ÖDENEN BEDELLERİN İADESİ İSTEMİ ( Davalıların Davacının Kullandığı Kredi Nedeniyle Ödediği Faizden Dolayı Herhangi Geliri ve Sebepsiz Zenginleşmeleri Olmadığından Davalılar Ancak Peşin Satış Bedelini Ödemekle Yükümlü Olduğu ) • KREDİ FAİZİNİN TAHSİLİ ( Satın Alınan Aracın Ayıplı Olduğunu Belirterek Araç İçin Ödediği Banka Faizinin Tahsili – Davalılar Hakkında Sadece Satış Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesi Gerekirken Krediye İlişkin Faizin de Tahsiline Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu ) • ARAÇ BEDELİNİN İADESİ ( Ayıplı Olduğunu Belirterek Araç İçin Ödediği Banka Faizinin Tahsili – Davalıların Davacının Kullandığı Kredi Nedeniyle Ödediği Faizden Dolayı Herhangi Geliri ve Sebepsiz Zenginleşmeleri Olmadığından Davalılar Ancak Peşin Satış Bedelini Ödemekle Yükümlü Olduğu ) • HASAR NEDENİYLE DEĞER KAYBI ( Aracın Ayıplı Olmasına Dayalı Ödenen Bedellerin İadesi İstemi – Araçtaki Hasar Nedeniyle Değer Kaybı Oluşup Oluşmadığı ve Oluşmuş İse Ne Miktarda Değer Kaybı Olduğu Hususunda Araştırma Yapılması Gerektiği ) 818/m.194,204 ÖZET : Davacı, satın alınan aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacı bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiştir. Davacı, davalı K… T… Kollektif şirketinden araç satın almış, satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir. Davalıların davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur. Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle yükümlüdürler. Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde, servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış, bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. DAVA : Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, davalılardan K… T… Halefleri Kolektif Şirketinden 30.11.2004 tarihinde 2005 model Palio araç satın aldığını, davalı Vakıflar Bankasından bağlı kredi kullandığını, araçta boyadan kaynaklanan ayıpların olduğunu bu durumu davalı tarafa 27.12.2004 tarihli dilekçe ili bildirdiğini, 28.12.2004 tarihinde servis iş emri ile de durumun saptandığını, davalıların taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş, dairemizin 29.3.2010 gün, 2009/10285 esas, 2010/4075 karar sayılı ilamı ile onanmış, davacının karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 10.11.2010 tarih ve 2010/10296 esas 2010/14900 karar sayılı kararı ile; “… Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan 27.05.2008 tarihli bilirkişi raporu ile gerekse davacının 28.12.2004 tarihinde servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise yapılan bu başvuru süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkemece davacının bu konudaki talepleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarını süresinde yapmadığı gerekçe gösterilerek red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak, kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne, davaya konu ürünün davalıya iadesine, 1.200 TL kredi masrafı 12,145,40 TL ödenmiş bedel toplam 13,345,40 TL nin ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan Kredi borcu 9.716,32 TL itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine, Davanın mahiyeti gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 1.601,45 TL vekalet ücretinin davalılar K. Tuğmaner ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine,23 Davetiye gideri 115,00 TL, 16 müzekkere gideri 80,00 TL, keşif ve bilirkişi gideri 206,71 TL, talimat gideri 15,00 TL toplam 416,71 TL nin davalılar K… T. ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı, davalılardan bağlı kredi ile satın aldığı aracın boya kusurları olduğundan ayıplı olduğunu ileri sürerek 11.09.2006 tarihli dava dilekçesi ile K… T… Halefleri Kollektif Şirketi ve Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. hakkında eldeki davayı açmış,26.03.2007 tarihli dilekçe ile de,Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş,bu şekilde Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile, taraf teşkili yapılamaz.Usul yasamızda davanın nasıl açılacağı gösterilmiştir. Sorumlu olanlardan biri hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun dışarıdan davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, davalılardan Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden,mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır. 3-Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında,bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacı,davalı K… T… Kollektif şirketinden araç satın almış,satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir.Davalıl Tofaş ve K… T… Kollektif Şirketinin davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur.Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle yükümlüdürler.Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 4-Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde,28.12.2004 ve 05.12.2006 tarihli servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik,vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı,oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış,bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Vakıfbank yararına üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün diğer davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.         T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2010/10187 K. 2011/4659 T. 7.4.2011 • AYIPLI ARACIN MİSLİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ VE MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Davacının Uğradığı Zararı Olup Olmadığının Araştırılacağı – Okul Servisi Olarak Kullanılan Aracın Yapılmayan Servis Bedeli Olarak Hakedişinden Kesildiği Dair İbraz Edilen Belgede Göz Önünde Bulundurularak Karar Verileceği ) • ARACIN AYIPLI OLMASI ( Nedeniyle Davacının Uğradığı Zarar Olup Olmadığı Araştırılarak ve İbraz Edilen Belgede Göz Önünde Bulundurularak Karar Verileceği – Ayıplı Aracın Misliyle Değiştirilmesi ve Maddi Tazminat İstemi ) • OKUL SERVİSİ OLARAK KULLANILAN ARACIN AYIPLI OLMASI ( Misliyle Değiştirilmesi ve Tazminat İstemi/Davacı Bu Aracı Kullanmamaktan Dolayı Hakedişinin Kesildiğini Bildirerek Bu Konuda Belge İbraz Ettiği – Davacının Uğradığı Zarar Olup Olmadığı Araştırılacağı ) 2004/m.25/4-5 ÖZET : Dava, ayıplı aracın misliyle değiştirilmesi ve maddi tazminat istemidir. Davacı ayıplı araç sebebiyle okul taşıtı olarak kullandığı bu aracı kullanmamaktan dolayı hakedişinin kesildiğini bildirerek bu konuda belge ibraz etmiştir. Davacının aracın ayıplı olması sebebiyle uğradığı zarar olup olmadığı, ibraz edilen belgede göz önünde bulundurularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı aracın misliyle değiştirilmesi ve maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince duruşmasız, davacı vekilince de hernekadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, miktar itibariyle bu isteğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı F…Şirketi tarafından imal ve ithal edilen minibüsü diğer davalıdan satın aldığını ve okul servisi işinde kullandığını, bir süre sonra aracın motorundan ve diferansiyelinden ses gelmeye başladığını, servis bakımında aracın bir kısım parçalarının garanti kapsamında değiştirildiğini, şikayetlerinin devam etmesi üzerine değişik tarihlerde 9 kez servise götürüldüğünü ve her seferinde araçta parça değişimi ve bakım yapıldığını, bu arızalar sebebiyle davacının çalıştığı şirketten uyarı aldığını ve yapılamayan servislerin bedeli olarak 1.125.-TL.nin hakedişinden kesildiğini belirterek davacının araç için ödediği 47.986.58.-TL.nin faiziyle tahsilini, kabul edilmediği takdirde aracın yenisi ile değiştirilmesini ve davacının hakedişinden kesilen 1.125.-TL.nin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında ise araç bedelinin tahsili talebinden vazgeçerek aracın öncelikle misliyle değiştirilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, aracın davalı T.. Oto Şirketinden satın alınması sebebiyle diğer davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, araçta üretimden kaynaklanan bir ayıbın bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak reddini istemiştir. Mahkemece, davalı F…Şirketinin davaya konu aracın imalatçısı ve ithalatçısı olduğu ve şirketin garanti sorumluluğu bulunduğu, aracın satış tarihinden sonra 6 ay içinde 36 kere arızalandığı, arızaların garanti kapsamında parça değişikliği de yapılarak giderilmeye çalışılmasına rağmen keşif sırasında bile aracın diferansiyelinde arızanın devam ettiği, araçtaki bu arızalı duruma davacının tahammül etmesinin kendisinden beklenemeyeceği, davacının basiretli bir işadamı olarak davaya konu araçtaki arızaya göre gerekli tedbirleri alması gerektiği, davacının bu zararından davalıların sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davaya konu minibüsün davalılar tarafından ayıptan ari ve kullanılmamış misliyle değiştirilmesine, davacının maddi tazminata yönelik fazlaya ilişkin talebinin reddine, hükümün icrası sırasında davaya konu aracın misli bulunmazsa İ.İ.K.nun 25/4-5. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1- ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- ) Davacı yan dava dilekçesinde ayıplı araç sebebiyle okul taşıtı olarak kullandığı bu aracı kullanmamaktan dolayı hakedişinin kesildiğini bildirerek bu konuda dosya içerisine 31.12.2008 tarihli belgeyi ibraz etmiştir. Bu durumda mahkemece, davacının aracın ayıplı olması sebebiyle uğradığı bir zarar olup olmadığı, ibraz edilen belgede göz önünde bulundurularak inceleme ve araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçeyle bu kalem istemin reddinde isabet görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine ve ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harçların istekleri halinde iadesine, 7.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.       T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2011/3355 K. 2011/6924 T. 28.4.2011 • AYIPLI MAL DAVASI ( Aracın Ayıplı Olduğu ve Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulüne İlişkin Mahkeme Kararının Onanması Gerektiği ) • ARACIN AYIPLI OLMASI ( Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulü Gerektiği ) • AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞİM İSTEMİ ( Aracın Ayıplı Olduğu ve Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulüne İlişkin Mahkeme Kararının Onanması Gerektiği ) 2004/m.24 4077/m.4 ÖZET : Davalı tarafça, davacının 5 kez servise geldiği ve 4 kez davacının şikayetleri doğrultusunda araçta onarım işlemi yapıldığı gönderilen ihtar içeriğiyle kabul ve ikrar edildiği gibi, araçtaki arızaların kullanım hatası olmadığı,bilahare arızanın motor bloğu değiştirilerek giderildiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 4.maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesi hükmüne göre aracın ayıplı olduğu ve kullanım hatasından kaynaklanmadığı,ayıpsız misli ile değişim koşullarının oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmakla davacının talebinin kabulüne ilişkin mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekir. DAVA : G. P. Ç. vekili ile 1-K… Oto. Tic. A.Ş vekili 2-B… Oto. Servis A.Ş vekili aralarındaki dava hakkında İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinden verilen 25.12.2009 gün ve 200-683 Sayılı hükümün Dairemizin 8.11.2010 tarih ve 10/3057-14705 Sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu: KARAR : Davacı, davalı K… AŞ.den 25.6.2007 tarihinde otomobil satın aldığını, aracın 2.7.2007 tarihinde teslim edildiğini, araçta pek çok kere arıza meydana geldiği en sonunda motor bloğunun değiştirildiğini, bu sebeple aracının değişimini talep ettiği halde kabul edilmediğini bildirerek, aracın ayıpsız misli ile değişimini, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini dilemişlindir. Mahkemece davanın kabulü ile, aracın ayıpsız misli ile değişimine, aynen ifa mümkün olmadığı takdirde, İ.İ.K.nun 24.maddesi uyarınca işlem yapılmasına karar verilmiş, hükümün davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine dairenin 8.11.2010 tarihli 2010/3057-14705 esas ve karar sayılı ilamı ile değişim koşulları oluşmadığı gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiş, bu bozma ilamına karşı davacı tarafça karar düzelteme talebinde bulunulmuştur. Davacı davalı K… AŞ den 25.6.2007 tarihinde satın aldığı BMW marka 2007 model aracını 2.7.2007 tarihinde teslim aldığı, sırasıyla; 28.7.2008 tarihinde motor ikaz ışıklarının yandığı, motorun rölantide bile teklediği, 13.8.2008 tarihinde aynı şikayetle başvurduğu, motorun sökülüp takıldığı, aynı gün motorun yağ ikaz lambasının yandığı, yağ eksiltme şikayeti ile 8.10.2008-1.12.2008-18.12.2008 tarihlerinde başvurduğu, 28.1.2009 tarihinde aracın rölantide teklediği, bilahare motor bloğunun değiştirildiği, aracını ihtirazi kayıtla teslim alarak ayıpsız misli ile değişimini olmadığı takdirde bedelinin ödenmesini talep ettiği halde davalılarca kabul edilmediğini bildirerek eldeki davayı açmıştır. Davalılar davacının onarım hakkını kullandığın, arızaların kullanım hatasından kaynaklandığını değişim koşullarının oluşmadığını savunmuşlardır. Davacının davalının yetkili servisine yaptığı başvurular üzerine 28.7.2007 ve 28.1.2009 tarihli iş emirleri düzenlenmiş, diğer müracaatlarla ilgili olarak herhangi bir iş emri sunulmamıştır. Davacının gönderdiği ihtara verilen 26.2.2009 tarihli cevabi ihtarda davalı ,davacıya ait aracın 5 kez servise geldiği,ilkinde yağ takviyesi yapıldığı, diğerlerinde davacının bildirdiği şikayetler üzerine onarım işlemleri yapıldığını ifade etmiştir. Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğin 11.maddesi ve Garanti Belgesi, 2011/3355-2011/6924 Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 13/2 maddesi hükmüne göre, davalılar, davacının arıza şikayeti ile ilgili olarak yetkili servise yaptığı başvuruları üzerine yetkili servisçe iş emirleri düzenlenerek,araç hakkında şikayetin ne olduğu,bu şikayetle ilgili olarak hangi bulguların tesbit edildiği ve hangi teknik işlemlerin yapıldığını belirtme yükümlülüğü vardır. Davalı tarafça, davacının 5 kez servise geldiği ve 4 kez davacının şikayetleri doğrultusunda araçta onarım işlemi yapıldığı gönderilen ihtar içeriğiyle kabul ve ikrar edildiği gibi, araçtaki arızaların kullanım hatası olmadığı,bilahare arızanın motor bloğu değiştirilerek giderildiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 4.maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesi hükmüne göre aracın ayıplı olduğu ve kullanım hatasından kaynaklanmadığı,ayıpsız misli ile değişim koşullarının oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmakla davacının talebinin kabulüne ilişkin 25.12.2009 tarihli mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken zuhulen bozulmasına karar verildiği bu kez yapılan karar düzeltme incelemesi sonucu anlaşılmakla bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple dairenin 8.11.2010 tarihli ve 2010/3057-14705 esas ve karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak açıklanan gerekçe ile mahkemenin 25.12.2009 tarihli 2009/200-683 esas ve karar sayılı ilamının ONANMASINA, 750.00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yazılı 2.257.00 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 38.20 TL temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.       T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2006/13194 K. 2006/16511 T. 19.12.2006 • ARACIN AYIPSIZ YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Tüketici Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi ya da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu ) • AYIBIN BİLDİRİLMESİ ( Tüketici Malın Teslimi Tarihinden İtibaren Otuz Gün İçerisinde Ayıbı Satıcıya Bildirmekle Yükümlü Olduğu ) • TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKKI ( Aracın Ayıpsız Yenisiyle Değiştirilmesi İstemi – Tüketici Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi ya da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu ) • SEÇİMLİK HAK ( Tüketici Kendisine Tanınan Seçimlik Haklarından Sadece Birini Kullanabileceği Başka Bir Anlatımla Terditli Olarak Talepte Bulunamayacağı ) • FAİZ ( Davacının Dava Açılmadan Önce Davalıları İhtar Çekerek Mütemerrit Duruma Düşürdüğü İddia ve İspat Edilmediği – Dava Tarihinden İtibaren Faize Karar Verilmesi Gerektiği ) 4077/m.4 818/m.101 ÖZET : Davacı, aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ödediği paranın ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir. Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlilik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı- üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olacağı’ belirtilmiştir. Anılan bu yasa maddesi hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi tüketici, kendisine tanınan seçimlik haklarından sadece birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Davacının dava açılmadan önce davalıları ihtar çekerek mütemerrit duruma düşürdüğü iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün P. Otomotiv Paz. A.Ş. Avukatı tarafından duruşmalı, diğer davalı tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davalı P. A.Ş. vekili avukat S. T. Göker geldi diğer davalı ve davacı tarafından gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, 01.08.2005 gününde davalılardan 24.087 YTL bedelle P. araç satın aldığını, bir süre sonra aracın sağ ön çamurluğu, sağ ön kapısı, sol arka kapısı ile kaputunun sonradan boyandığı, orijinal olmadığının anlaşıldığını ileri sürerek, aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ödediği 24.087 YTL. nin ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir. Davalı İ. Şirketi duruşmaya gelmemiş, davalı P. Şirketi de araçta bir ayıbın bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, aracın yenisi ile değiştirilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde fatura bedeli 24.087 YTL. 01.08.2005 fatura tarihinden reeskont faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalılarca temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazıları, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ayıplı mal başlıklı 4. maddesinin 1.fıkrasında hangi malların ayıplı sayılacağı açıklandıktan sonra ikinci fıkrasında “Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlilik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı- üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olacağı…” belirtilmiştir. Anılan bu yasa maddesi hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi tüketici, kendisine tanınan seçimlik haklarından sadece birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Hal böyle olunca davacıdan talebinin davaya konu aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesine mi yoksa bedele mi yönelik olduğu yönünde açıklanma istenmeli, sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır. Bu hususların gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Kaldı ki, B.K.’nun 101. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacının dava açılmadan önce davalıları ihtar çekerek mütemerrit duruma düşürdüğü iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu yön göz ardı edilerek, davalıya yapılan ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. SONUÇ : Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenle diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 500 YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalı P. A.Ş.ye ödemesine, peşin harcın istek halinde 326,00 YTL nin davalı İ. Oto. San. Ltd. Şti. ye, 326.00 YTL davalı P. A.Ş. ne iadesine, 19.12.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.     T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2011/14923 K. 2012/491 T. 23.1.2012 • AYIPLI MAL DAVASI ( Aracın Aynı Özellikteki Yeni Modeli İle Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Davacı Belediye Olup Bu Durumda Davacı Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu ) • BELEDİYENİN SATIN ALDIĞI ARACIN AYIPLI OLMASI ( Davacı Belediye Olduğundan Belediyenin Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı ) • ARACIN AYNI MODELİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Satın Alınan Aracın Değiştirilmesi İstemi – Davacı Belediye Olup Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu ) • GÖREVLİ MAHKEME ( Belediyenin Satın Aldığı Aracın Ayıplı Olması/Yeni Modeli İle Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Davacı Belediye Olduğundan Belediyenin Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu ) • BELEDİYENİN TÜKETİCİ NİTELİĞİ OLMADIĞI ( Satın Aldığı Aracın Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı ) 4077/m.1,2,3 ÖZET : Davacı belediye, davalı akaryakıt şirketinden araç satın aldıklarını, aracın rampada hararetinin çabuk yükselip çekişinin düştüğünü, bu durumu hem satıcıya hem de servise ilettiklerini ileri sürerek, dava konusu aracın aynı özellikteki yeni modeli ile değiştirilmesine, arızalandığı tarihten beri kullanılmayan araç nedeniyle uğradıkları zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davacı belediye olup, bu durumda davacı tüketici olmadığı gibi, sözleşmenin de Tüketici Yasası kapsamında kalmadığı, bu haliyle taraflar arasındaki davanın tüketici mahkemesinde görülmesi doğru olmayıp, genel mahkeme görevlidir. Öyle olunca, mahkemece Genel Mahkeme sıfatıyla ve genel hükümlere göre karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı belediye, davalı akaryakıt şirketinden 1998’de 1999 model Nissan marka araç satın aldıklarını, aracın rampada hararetinin çabuk yükselip çekişinin düştüğünü, bu durumu hem satıcıya hem de servise ilettiklerini ileri sürerek, dava konusu aracın aynı özellikteki yeni modeli ile değiştirilmesine, arızalandığı tarihten beri kullanılmayan araç nedeniyle uğradıkları 10.000,00 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davalılar, Nissan Otomotiv Aş ve Ab Otomotiv Aş davanın reddini dilemişler, diğer davalı davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, davacı belediyenin 4077 SK kapsamında olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1999 model Nissan marka aracın aynı özelikteki yeni bir modelinin davalılardan alınarak davacı kuruma teslimine, aracın kullanılamamasından dolayı 6000 TL zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı, davalılar Nissan Otomotiv Aş ve An Otomotiv Aş tarafından temyiz edilmiştir. 1-03.12.2010 günlü ilam, temyiz eden davacı tarafa 26.01.2011 tarihinde tebliğ edilmiş ve temyiz dilekçesi 11.02.2011 tarihinde verilmiştir. 3156 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen HUMK.nun 432/1. maddesi uyarınca yasanın yürürlüğe girdiği 6.4.1985 tarihinden itibaren verilen kararlarda temyiz süresi 15 gündür. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.6.1990 gün ve esas 1989/3, karar 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, temyiz süresi geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Davacı belediye olup, bu durumda davacı tüketici olmadığı gibi, sözleşmenin de Tüketici Yasası kapsamında kalmadığı, bu haliyle taraflar arasındaki davanın tüketici mahkemesinde görülmesi doğru olmayıp, genel mahkeme görevlidir. Öyle olunca, mahkemece Genel Mahkeme sıfatıyla ve genel hükümlere göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. 3-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle davacının temyiz dilekçesinin reddine, 2. bentte gösterilen nedenle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 3. bentte gösterilen nedenle davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.       T.C. YARGITAY  19. HUKUK DAİRESİ E. 2009/11760  K. 2010/7618  T. 16.6.2010 AYIPLI ARACIN DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Araçtaki Mevcut Boyanın Üstüne Tekrar Boya Çekildiği – Araçtaki Ayıp Gizli Ayıp Niteliğinde Olduğundan Aracın Yenisi İle Değiştirileceği ) GİZLİ AYIP ( Araçtaki Mevcut Boyanın Üstüne Tekrar Boya Çekildiği – Araçtaki Ayıp Gizli Ayıp Niteliğinde Olduğundan Aracın Yenisi İle Değiştirileceği ) 4077/m.4  ÖZET: Ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi davasında; aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir. Mahkemece gizli ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi gerekir. DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan 2002 model Opel Combo 1.7 DTİ marka aracı satın aldığını, müvekkilinin aracı satmak istediğinde araçtaki boya kalınlığının orijinal olmadığını öğrendiğini, araçta standart dışı boya kalınlığının mevcut olduğunu belirterek ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde satış bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda orijinal boya film kalınlığı değerinin ortalama 70-100 mikron aralığında olması gerekirken 110-470 mikron aralığında olduğunun tespit edildiği, araç üzerinde kısmi boya dökülmeleri olduğu, boyanın orijinal olmaması nedeniyle araçta gizli ayıp bulunduğu, bunun aracın misli ile değiştirilmesine yol açmayacağı, ancak aracın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki farkı davacının davalılardan isteyebileceği gerekçesiyle davanın 3.235,79 TL için kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava konusu aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir, Davacı alıcı aracın bir çok yerinde orijinal boya dışında boyalı olan bir aracı kabule zorlanamaz. Mahkemece gizli ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi gerektiği halde aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farka hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.       T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU  E. 2009/13-183  K. 2009/243  T. 3.6.2009 MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Ayıplı Araç Nedeniyle/Davacının Taleplerini ve Talep Etmediklerini Tek Tek ve Açıkça Belirttiği – Hakimin Hükmettiği Meblağın Taleple Orantılı Olduğu/Taleple Bağlılık İlkesinin İhlalinin Söz Konusu Olmadığı ) HAKİMİN TALEPLE BAĞLI OLMASI ( Ayıplı Aracın Muhafazası Nedeniyle Tazminat Talebi/Davacının Taleplerini ve Talep Etmediklerini Tek Tek ve Açıkça Belirttiği – Hakimin de Taleplere Uygun Şekilde Karar Verdiğinin Gözönüne Alınacağı ) AYIPLI ARACIN MUHAFAZASI ( Nedeniyle Tazminat Talebi/Davacının Taleplerini ve Talep Etmediklerini Tek Tek ve Açıkça Belirttiği – Hakimin Hükmettiği Meblağın Taleple Orantılı Olduğu/Taleple Bağlılık İlkesinin İhlalinin Söz Konusu Olmadığı ) 1086/m.74 ÖZET: Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı ayıplı aracı kesinleşen dava süresince kullanamadığını ve aracı kapalı garajda muhafaza etmek zorunda kaldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir. Hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemeyeceği açıktır. Somut olayda; araca yapılan masraflar; garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olmak üzere tek tek dava dilekçesinde sayılarak, toplam bedel talep edilmiştir. Davacı vekili açıkça, aracın serviste kalması nedeniyle kullanılamayan dönem için oluşan zararın giderilmesi hakkında bir istek ve davalarının olmadığını belirtmiştir. Yerel Mahkemece, bu talep nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dolayısıyla mahkemece, talep aşılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. DAVA: Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye ( Tük.Mah.Sıfatıyla )3.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.07.2007 gün ve 2006/570 E.-2007/252 K. sayılı kararın Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 26.02.2008 gün ve 2007/13096 E – 2008/2623 K.sayılı ilamı ile; bozulması sonucu, karar düzeltme incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15.07.2008 gün ve 2008/7488 E.-9920 K. sayılı ilamı ile; ( … Davacı, davalılardan satın aldığı 0 km aracın üretim hatası nedeniyle kesinleşen mahkeme kararı ile değiştirildiğini, dava konusu aracın kapalı garajda muhafaza edildiğini, kullanamadığını, garaj ücreti, kasko sigorta bedeli, motorlu taşıtlar vergisi,trafik vize harcı ödediğini ve ruhsal yapısının bozulduğunu ileri sürerek 7 087 576 745 TL maddi, 3 000 000 000 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 3.791,98 YTL nin dava tarihinden faizi ile tahsiline, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; tarafların temyizi sonucu karar Dairemizin 26.02.2008 gün 2007/13096 esas, 2008/2623 sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı bu kez bozulmuş karar düzeltme talebinde bulunmuştur. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı ayıplı aracı kesinleşen dava süresince kullanamadığını ve aracı kapalı garajda muhafaza etmek zorunda kaldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir. Dosya içerisinde bulunan Denizli 4.Asliye Hukuk ( Tüketici )mahkemesinin 2001/599 esas sayılı dosyasındaki 01.03.2002 tarihinde yapılan keşifte mahkemece, aracın 10016 km de olduğunun ve halen 4 yerinden takoza alındığının, 25.07.2003 tarihli teslim tutanağında aracın 10053 km de olduğunun tespit edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yine kesinleşen dosyada verilen 24.04.2002 tarihli bilirkişi raporunda aracın arızalar nedeni ile 78 gün serviste kaldığının tespit edildiği görülmüştür. Hal böyle olunca davacı aracı kullanamadığı bu dönemler için zararının giderilmesini isteyebilir. Mahkemece bu konuda araştırma yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bir kısım taleplerin kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde bu hususların zuhulen gözden kaçırılmış olduğu anlaşıldığından davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile mahkeme kararının az yukarıda açıklandığı şekilde bozulmasına karar verilmiştir… ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Davacı vekilinin temyizine gelince; Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davalılardan satın aldığı sıfır km aracın üretim hatası nedeniyle ücretsiz yenisi ile değiştirilmesi için açtığı davanın kabulüne dair verilen kararın, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, anılan davanın açıldığı 09.07.2001 tarihi ile aracın icra yolu ile davalılara teslim edildiği 25.07.2003 tarihleri arasında kiralanan kapalı bir garaja konulup muhafaza edildiğini, kullanılmadığını, bu süre içerisinde araca; garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olarak toplam 7.087.576.745 TL. masraf yapıldığını, ayrıca davacının dava süresince yaklaşık 2,5 yıl aracı kullanamadığını, ruhsal yapısının bozulduğunu, manevi zarar gördüğünü belirterek 3.000.000.000.-TL manevi tazminat ile birlikte, toplam; 10.087.576.745.-TL tazminatın faiziyle birlikte ve fazlaya ilişkin haklan saklı tutularak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davacının inşaat halindeki binanın zemin katına aracı koyduğunu, herhangi bir ücret ödemediğini, trafiğe çıkmayan bir aracın kasko sigortasına gerek bulunmadığını, ayrıca vergilerinde istenemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmişlerdir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenle bozulmuştur. Mahkemece; davada, dava konusu araç için garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olmak üzere toplam 7.087.576.745 TL.’lik masrafların talep edildiği, ayrıca davacı vekilinin 31.10.2008 tarihli duruşmada, aracın 78 gün serviste kalması nedeniyle kullanılamayan dönem için oluşan zararın giderilmesi hakkında bir istek ve davalarının olmadığını beyan ettiği, ibraz edilen dekont ve belgelerden davacının, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olarak toplam 3.391 YTL. ödeme yaptığının sabit olduğu, ayrıca 400 YTL. garaj ücretinin kabulü ile toplam 3.791,00 YTL maddi tazminat davasının kabulü gerektiği, araç değişim davasında manevi tazminat talebi reddedilerek bu yönden kesin hüküm oluştuğu ve manevi tazminat talebinin koşulları oluşmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74.maddesinde; “Hakim, talepten fazla veya başkasına hükmedemez.” düzenlemesine yer verildiği gibi, aynı yasanın 75/1.maddesinde; “Kanunun tayin eylediği istisnalardan başka hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re’sen nazarı dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz.” hükmü yer almaktadır. Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemeyeceği açıktır. Somut olayda; dava konusu araca yapılan masraflar; garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olmak üzere tek tek dava dilekçesinde sayılarak, toplam 7.087.576.745 TL. talep edilmiştir. Davacı vekili 31.10.2008 tarihli duruşmada ise açıkça, aracın 78 gün serviste kalması nedeniyle kullanılamayan dönem için oluşan zararın giderilmesi hakkında bir istek ve davalarının olmadığını belirtmiştir. Yerel Mahkemece, bu talep nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dolayısıyla mahkemece, HUMK.’un 74 ve 75. maddeleri gözetilerek ve talep aşılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ: 1-Yukarıda ( 1 )nolu bentte açıklanan nedenle davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının iadesi, 2-Yukarıda ( 2 )nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 03.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.         T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/19-505 K. 2011/636  T. 19.10.2011  AYIPLI ARACIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI ( Ticari Satım/Ana Bayii ve Satıcı Tarafından İmzalanan Garanti Belgesinde İki Yıllık Garanti Süresi Öngörüldüğü – Satıcının da Bu Süre İçinde Ayıba Karşı Tekeffülde Bulunduğunun Kabulü Gereği ) SATICININ AYIPLI ARAÇTAN SORUMLULUĞU ( Ticari Satım/Satıcı Sıfatı İle İmzalanan Garanti Belgesinde İki Yıllık Garanti Süresi Öngörüldüğü/Ayıba Karşı Tekeffül – İki Yıllık Süre İçinde Açılan Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davasının Satıcı Yönünden Zamanaşımı Sebebiyle Reddedilemeyeceği ) AYIBA KARŞI TEKEFFÜL ( Ticari Satıma Konu Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davası – Ana Bayii ve Satıcı Tarafından İmzalanan Garanti Belgesinde İki Yıllık Garanti Süresi Öngörüldüğü – Satıcının da Bu Süre İçinde Ayıba Karşı Tekeffülde Bulunduğunun Kabulü Gereği ) GARANTİ BELGESİ ( Ticari Satıma Konu Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davası – İmalatçı Tarafından İki Yıllık Garanti Süresi Verilmesi/Zamanaşımı Süresinin Uzatıldığını Gösterdiği Bu Süre Ayrıca Satıcı Tarafından da Taahhüt Edilmişse Satıcıyı da Bağlayacağı ) ZAMANAŞIMI ( Ticari Satıma Konu Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davası – İmalatçı ve Satıcı Tarafından İki Yıllık Garanti Süresi Verilmesi – Zamanaşımı Süresinin Uzatıldığını Gösterdiği/Ayıba Karşı Tekeffül ) 4672/m. 25/4  818/m. 107, 194, 207  4077/m. 4, 12, 13  ÖZET: Dava ayıplı olduğu ileri sürülen aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Ticari alım satımda, satıcı, ithalatçı veya imalatçı tarafından verilen garantiyi alacaklıya karşı kendisi de taahhüt ettiğinden bu taahhüdünün yerine getirilmesi yükümü altındadır. Ana bayii tarafından imzalanan ve onun bayisi durumundaki davalı satıcı tarafından aracın teslimi sırasında satış evrakı ekinde satıcı sıfatı ile imzalanarak davacıya verilen garanti belgesinde iki yıllık garanti süresi öngörüldüğünden, satıcının bu süre içinde ayıba karşı tekeffülde bulunduğunun kabulü gerekir. Daha başka bir anlatımla; ticari satımlarda satıcı tarafından yasada öngörülen zamanaşımı süresinden daha uzun bir süre garanti verildiği hallerde, garanti süresi içinde ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak talepte bulunulabilir. İmalatçı tarafından iki yıllık garanti süresi verilmesi zamanaşımı süresinin uzatıldığını gösterir ve bu süre ayrıca satıcı tarafından da alıcıya taahhüt edilmişse satıcıyı da bağlar. Dava iki yıllık süre içinde açılmış olduğundan mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir. Mahkemece, davalı satıcı yönünden davacının zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. DAVA: Taraflar arasındaki “ayıplı ürünün yenisi ile değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesince, davanın reddine dair verilen 27.5.2009 gün ve 2009/143 E-2009/270 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 5.4.2010 gün ve 2010/512-3859 Sayılı ilamı ile; ( … Dava ayıplı olduğu ileri sürülen aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Satıcı davalı garanti veren ile birlikte ayıptan ötürü alıcıya karşı sorumludur. B.K.nun 194 ve 207.madde hükümleri ile garanti belgesi hükümleri dikkate alındığında satıcı yönünden davanın zamanaşımına uğradığından sözedilemez. Davacı aldığı aracın ayıplı olması sebebiyle değiştirilmesini davalı satıcıdan talep edebilir. Önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi mahkemece yapılacak iş bilirkişi raporu ve ek rapor birlikte değerlendirilerek işin esasına girilip uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibaret iken, davalı satıcı hakkındaki davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir… ), Gerekçesiyle oybirliğiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Dava, ayıplı ürünün yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin dava ihbar olunan Otoyol Sanayi A.Ş.’nin ürettiği İveco Eurobüs marka aracı, davalılardan K… K… A.Ş.’den satın aldığı, davalı Otokoç Oto Ticari A.Ş. ( Birleşik Motor Sanayi ve Tic. A.Ş. )’nin ise aracın ithalini gerçekleştirdiği, aracın alındığı ilk günden itibaren frenlerinde büyük sorun yaşandığı, bir çok kez servise gidilmesine rağmen sonuç alınamadığı, fren kampanalarının tornadan geçtiği ve balataların değiştiği, durumu 3.2.2003 tarihli ihtarname ile davalı K… K… A.Ş.’ye bildirdikleri, iddiasıyla, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı K… K… A.Ş. vekili, davacının ticaret şirketi olup davaya konu aracı, ticari faaliyetinde kullanmak amacı ile edindiği, iddianın “üretim hatasına” dayalı olup talebin aracın yenisi ile değiştirmeye dair olduğu, davanın münhasıran üreticiye karşı açılması gerektiği, müvekkilinin satıcı konumunda olduğundan aracın yenisi ile değiştirilmesine yönelik sorumluluğunun bulunmadığı, davacının yakınmaları garanti süresi içerisinde giderilmiş olup, davacının araçtan yararlanmaya devam ettiği, davacının isteminin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesinde yazılı şekil ve sürelere uygun olarak yapılmadığı, savunmasıyla, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 13.maddesinde, imalatçı veya ithalatçı tarafından düzenlenecek olan garanti belgesi gereğince satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçının müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmiş ise de, genel hükümlerde benzer bir düzenlemeye yer verilmediği, satıcının, garanti veren ile birlikte sorumlu olacağını öngören bir kanun hükmü bulunmadığından davalı satıcının kanundan doğan bir garanti sorumluluğundan söz edilemeyeceği, garanti belgesinin garanti şartlarını düzenleyen 12.maddesinde aracın değiştirilmesiyle ilgili garantinin ticari ve mesleki amaçlarla kullanılan araçları kapsamadığı belirtildiğinden, araç değiştirme talebiyle açılan eldeki davada zamanaşımı süresinin garanti sözleşmesinden söz edilerek uzadığının düşünülemeyeceği gerekçeleri ile davalı Otokoç Oto Tic. A.Ş. yönünden davanın husumetten; davalı K… K… A.Ş. yönünden ise davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine karar; Özel Dairece, yukarda başlık bölümünde metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir. Davalılardan Otokoç A.Ş. hakkındaki karar, bozma nedeni yapılmadığından, kesinleşmiş olup, uyuşmazlık dışıdır. Önümüze gelen uyuşmazlık davalı K… K… A.Ş. hakkında verilen karara ilişkindir. Ayıplı araç satıcısı K… K… A.Ş.’nin, garanti belgesinde garanti veren sıfatı bulunmadığından, garanti belgesi hükümleri ve özellikle de garanti şartlarını düzenleyen 12.maddesi dikkate alındığında, davacı/alıcıya karşı Garanti Belgesi’ndeki 2 yıllık garanti süresi ile sorumlu olup olmayacağı; davalı/satıcıya ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemiyle açılacak davanın garanti süresi içerisinde mi, yoksa tarafların tacir olduğu da dikkate alınarak 818 Sayılı B.K.’nun 107.maddesiyle 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 25/4.madde ve fıkrasındaki 6 aylık zaman aşımı süresi içerisinde mi açılması gerektiği öncelikle irdelenmelidir. Dosya içerisinde bulunan garanti belgesinin 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre verildiği anlaşılmakta ise de, ilke olarak; tacirler arasındaki işlemlerde ve ticari işlerde bu Kanunun uygulanamayacağı kabul edilmektedir. H.G.K.`nda yapılan görüşmeler sırasında, ticari alım satımların garanti belgesinin olup olmayacağı tartışılmış, yukarıdaki ilkeye paralel olarak, kural olarak, 4077 Sayılı Kanun’a göre garanti belgesindeki hükümlerin uygulanamayacağı ancak, genel hükümlere göre ( B.K. ve Türk Ticaret Kanunu ) ticari alım satımlarda da garanti sözleşmesinin uygulanacağı çoğunluk tarafından benimsemiştir. Esasen somut olayda, davalı K… K… A.Ş.’nin satıcı, ihbar olunan Otoyol San. A.Ş.’nin garanti veren olup, garanti belgesindeki garanti süresinin 2 yıl olduğu ve davanın bu süre içinde açıldığı konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ayrıca, taraflar tacir olduğundan 4077 Sayılı Kanun’un uygulanma olanağı olmayıp, davanın 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 818 Sayılı B.K. hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği de çoğunlukça karara bağlanmştır. Yukarıda açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamlarına göre H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; burada varılacak sonuca göre eldeki davanın zaman aşımı süresi içerisinde, açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtmelidir ki, kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri sözleşmeler ile aleyhe değiştirilemez. Daha açık ifadeyle, sözleşmelerde, kanundaki zamanaşımı sürelerine ek süreler getirilebilir ise de zamanaşımı süreleri kısaltılamaz. Bu durumda, BK’nun 194 ve devamı maddeleri ile 207.maddesi gereğince, satıcı daha uzun müddet için kefalet etmemişse, satıcının ayıba karşı tekeffülünden mütevellit her türlü dava, malın müşteriye teslim tarihinden itibaren 1 yıl geçmekle sakıt olur. Bu zamanaşımı süresi, ticari satımlarda veya tacirler arasındaki işlerde TTK’nun 25/4’e maddesine göre 6 ay olarak öngörülmüştür. Ne var ki, ticari satımlarda da satıcı tarafından yasada öngörülen zamanaşımı süresinden daha uzun bir süre garanti verildiği hallerde, garanti süresi içinde ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak talepte bulunulabilir. İmalatçı tarafından iki yıllık garanti süresi verilmesi zamanaşımı süresinin uzatıldığını gösterir ve bu süre ayrıca satıcı tarafından da alıcıya taahhüt edilmişse satıcıyı da bağlar. Öte yandan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 13.maddesinde; imalatçı veya ithalatçı tarafından düzenlenecek olan garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye yüklenmiş ve satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçının müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmiş ise de, genel hükümlerde ( TTK. ve BK. ) benzer böyle bir hükme yer verilmemiştir. Somut olayda da, davaya konu aracı davacıya satanın, davalı K… K… A.Ş. olduğu hususunda bir çekişme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 818 Sayılı B.K.’nun 194 ve 205/2.maddeleri hükümlerine göre, bu satım akdi kapsamında, ayıplı mal tesliminde davalı/satıcının ( K… K… A.Ş.’nin ) kusuru olmasa bile davacı/alıcıya karşı sorumluluğu vardır. Anılan yasa hükmü karşısında davalı/satıcı K… K… A.Ş.’nin alıcıya daha uzun bir süre için sattığı maldan dolayı ayıba karşı tekeffül edip etmediğinin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Dava konusu araç davalı satıcı K… K… A.Ş. tarafından davacıya 7.11.2002 tarihinde satılıp teslim edilmiş olduğundan, zamanaşımı süresinin başlangıcının bu tarih olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Dosyaya ibraz edilen garanti belgesinde davaya konu aracın iki yıl süre ile garanti edildiği belirtilmektedir. Garanti belgesinin ilk sahifesi ana bayii olan B… A.Ş. kaşesi vurularak yetkilisi tarafından imzalanmıştır. Bununla birlikte dosya içerisinde bulunan ‘Garanti ve Servis Karnesi’ başlıklı belgenin altını davalı K… K… A.Ş.’nin de satıcı sıfatı ile imzaladığı ve satış belgeleri ile birlikte faturanın tarihini de belirtmek suretiyle alıcı davacıya verdiği belirgindir. Ayrıca aynı belgeye göre, aracın, teslim tarihinden itibaren altı aylık süre geçtikten sonra da garanti kapsamında, periyodik bakımları yapılmıştır. Şu hal, satıcının davacıya teslim ettiği garanti sözleşmesi kapsamında alıcıya iki yıl garanti verdiğinin açık karinesidir. Bu durumda, somut olaya konu ticari alım satımda, satıcı, ithalatçı veya imalatçı tarafından verilen garantiyi alacaklıya karşı kendisi de taahhüt ettiğinden bu taahhüdünün yerine getirilmesi yükümü altındadır. Hal böyle olunca; ana bayii tarafından imzalanan ve onun bayisi durumundaki davalı satıcı K… K… A.Ş. tarafından aracın teslimi sırasında satış evrakı ekinde satıcı sıfatı ile imzalanarak davacıya verilen garanti belgesinde iki yıllık garanti süresi öngörüldüğünden, BK.nun 207/1.maddesi uyarınca satıcının bu süre içinde ayıba karşı tekeffülde bulunduğunun kabulü gerektiğinden ve dava da iki yıllık süre içinde açılmış olduğundan mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir. Mahkemece açıklanan bu hususlar göz ardı edilerek, davalı satıcı yönünden davacının zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. O halde, yerel mahkemece, aynı yöne işaret eden ve yukarda açıklanan ilave gerekçelerle H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, yapılan 2. görüşmede, 19.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.         T.C.  YARGITAY  13. HUKUK DAİRESİ  E. 2010/1116  K. 2010/12853 T. 11.10.2010 AYIPLI MALIN BEDELİNİN İADESİ İSTEMİ (Servisin Tüketiciyi Sonuç Alınamayan Tamirlerle Oyalaması ve Arızanın Belli Periyotlar İle Tekrarlaması Karşısında Davada Zamanaşımının Varlığından Söz Edilemeyeceği) ZAMANAŞIMI (Ayıplı Malın Bedelinin İadesi İstemi – Servisin Tüketiciyi Sonuç Alınamayan Tamirlerle Oyalaması ve Arızanın Belli Periyotlar İle Tekrarlaması Karşısında Davada Zamanaşımının Varlığından Söz Edilemeyeceği) SATICININ AĞIR KUSURUNDAN DOĞAN AYIP (Satılan Malın Ayıbı Tüketiciden Satıcının Ağır Kusuru veya Hile İle Gizlenmişse Zamanaşımı Süresinden Yararlanılamayacağı) AYIPLI ARACIN İADESİ İSTEMİ (Dava Zamanaşımına Uğramadığı – Dava Konusu Araç Halen Davacının Kullanımında Olduğu Göre Hükmedilen Alacağa Ayıplı Aracın Davalı Tarafa İade Tarihinden İtibaren Faiz Yürütülmesi Gerektiği) 4077/m.4/4,23  ÖZET: Dava, ayıplı malın bedelinin iadesi istemidir. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mâl edilmesi düşünülemez. Servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlar ile tekrarlaması karşısında, davada zamanaşımının varlığından söz edilemez. Nitekim 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK’nun 4/4 maddesinde, “Ancak satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse, zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.” hükmü getirilmiştir. Tüketici mahkemelerinde görülen davalar, basit yargılama üsulüne tabi olup, zamanaşımı def’i ilk celseye kadar ileri sürülebilecektir. Dava zamanaşımına uğramamıştır. Ancak dava konusu araç halen davacının kullanımında olduğu göre, hükmedilen alacağa ayıplı aracın davalı tarafa iade tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı malın bedeli iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı D… Oto avukatınca duruşmalı davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili ile davacı vekili gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR: Davacı, davalı G… Otomotiv Limited Şirketi’nden satın aldığı araçta üretim hatası bulunduğunu, diğer davalının ise aracın ithalatçısı olduğunu ileri sürerek, ödediği bedel olan 70.929,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalı G… Otomotiv Limited Şirketi hakkındaki davanın reddine, diğer davalı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı D… Otomotiv A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının ve davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacının, 4.5.2006 tarihinde davalı G… Otomotiv Ltd. Şti.’nden satın aldığı araçta üretim hatası bulunduğu ve gizli ayıplı olduğu, dosyadaki delillerden anlaşılmıştır. Ancak mahkemece, davalı G… Otomotiv Ltd. Şti.’nin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçesiyle, bu davalı hakkındaki davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dava konusu araç, 9.12.2006 ile 25.4.2008 tarihleri arasında aynı arıza nedeniyle (çekiş düşüklüğü) beş kez yetkili servise götürülmüştür. Dosyadaki deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Yetkili servis istasyonları, arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanları bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mâl edilmesi düşünülemez. Servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlar ile tekrarlaması karşısında, davada zamanaşımının varlığından söz edilemez. Nitekim 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK’nun 4/4 maddesinde, “Ancak satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse, zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.” hükmü getirilmiştir. (Yargıtay HGK’nun 18.2.2004 gün 2004/ 4-29 E-2004/83 K sayılı kararı). Mahkemece, davalı G… Otomotiv Limited Şirketi açısından davanın asası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde zamanaşımından davanın reddi, usul ve yasaya aykırıdır. 3-Davalı D… Otomotiv A.Ş.’de cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuş, mahkemece bu zamanaşımı def’inin süresinde olmadığı gerekçesiyle, bu davalı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir. 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK’nun 23/2 maddesinde “Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar HUMK’nun yedinci babı, dördüncü faslı hükümlerine göre yütürülür.” hükmü getirilmiştir. Bu durumda Tüketici mahkemelerinde görülen davalar, basit yargılama üsulüne tabi olup, zamanaşımı def’i ilk celseye kadar ileri sürülebilecektir. Somut olayda ilk duruşma tarihi 27.11.2008’dir. Davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin zamanaşımı def’inde bulunduğu cevap dilekçesi ise 6.11.2008 tarihlidir. Şu halde davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin zamanaşımı def’i süresinde olmakla birlikte, 2. bentte açıklanan nedenlerle dava zamanaşımına uğramamıştır. Ancak dava konusu araç halen davacının kullanımında olduğu göre, hükmedilen alacağa ayıplı aracın davalı tarafa iade tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken 2.5.2008 ihtarname tarihinden itibaren faiz yürütülmesi bozma nedenidir. SONUÇ: Birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin yararına BOZULMASINA, 750.00TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan 960.00 TL. temyiz harcının istek halinde davalı D… Oto ve davacıya iadesine, 11.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.         T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU  E. 2009/4-246  K. 2009/297 T. 1.7.2009 AYIPLI ARAÇ ( Tüketici Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Dava Açana Kadar Hatta Dava Açtıktan Sonra Aracı Kullanmasının Satıcıyı Sorumluluktan Kurtaramayacağı ) AYIPLI MALIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Tüketici Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Tüketicinin Tercihi Doğrultusunda Sorunun Çözümlenmesi Gereği/Aracı Değer Düşüklüğüne İlişkin Zararı Giderilerek de Olsa Kullanmaya Zorlanamayacağı ) SATICININ SORUMLULUĞU ( Ayıplı Mal/Tüketici Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Dava Açana Kadar Hatta Dava Açtıktan Sonra Aracın Kullanmasının Satıcıyı Sorumluluktan Kurtaramayacağı ) ARAÇ İADESİ ( Ayıplı Araç/Tüketici Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Tüketicinin Tercihi Doğrultusunda Sorunun Çözümleneceği/Aracı Değer Düşüklüğüne İlişkin Zararı Giderilerek de Olsa Kullanmaya Zorlanmaması Gerektiği ) TÜKETİCİNİN İTHALATÇI FİRMA ALEYHİNE AÇTIĞI DAVA ( Ayıplı Araç/Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Dava Açana Kadar Hatta Dava Açtıktan Sonra Aracı Kullanmasının Satıcıyı Sorumluluktan Kurtaramayacağı ) GARANTİ SÜRESİ ( Ayıplı Araç – Aynı Arızanın İkiden Fazla Tekrarlanması Veya Farklı Arızaların Dörtten Fazla Meydana Gelmesi Unsurlarının Gerçekleşmesi ) 4077/m.4 ÖZET: Dava, tüketici tarafından ithalatçı firma aleyhine açılmış olup; ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi ve manevi tazminat istemlidir. Uyuşmazlık sadece ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemi noktasındadır. Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi unsurlarının gerçekleştiği de, uyuşmazlık konusu değildir. Tüketicinin dava açana kadar hatta dava açtıktan sonra aracı kullanması satıcıyı ve onunla birlikte sorumlu olanları yasal sorumluluktan kurtarmaz. Tüketici sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre malın yenisi gelene kadar elindekini iade yükümlülüğünde de değildir. Satıcı/ithalatçı firma yetkili servisine yapılan başvuru üzerine, tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür. Somut olayda arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği gibi, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, daha baştan değişiklik talebi iletilmesine karşın, yasal zorunluluğa rağmen davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, tüketicinin bu şekilde aracı değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa kullanmaya zorlanamayacağı, belirgindir. Direnme kararının onanması gerekir. DAVA: Taraflar arasındaki “ayıplı malın değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2.Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.10.2006 gün ve 2005/921-2006/2088 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 10.04.2008 gün ve 2007/8375-2008/4912 sayılı ilamı ile; ( … 1 -Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince; davacı, davalının üreticisi olduğu otomobili, üçüncü kişiden satın aldığını, satın alma tarihinden kısa bir süre sonra aracın motor yakıt kumanda ve elektronik beyin ünitesinde arızaların ortaya çıktığını, aracın defalarca dayalı şirketin servisine götürülmesine rağmen bu ayıpların giderilmediğini belirterek aracın yenisi ile değiştirilmesini istemiştir. Davalı ise; araçta üretim hatasının bulunmadığını, aracın kumanda cihazının yeniden programlandığını, motor ve şanzıman beyni ile debriyaj setinin değiştirildiğini ve böylece araçtaki tüm arızaların onarılarak davacının şikayetlerinin giderilmiş olduğunu savunmuştur. Yargılama sırasında alınan bilirkişi kurul raporunda: “…araçta başlangıçtan itibaren motor kontrol ünitesi ve şanzıman kontrol ünitesinde problem yaşandığı, bu amaçla motor ecu’ suna iki kez program yüklendiği, hem motor kontrol ünitesinin beni de şanzıman ünitesinin değiştirildiği, aracın motor arızası, çekiş ve stop etme gibi sebeplerle üç kez servise girdiği, arızaların aynı nitelikli olduğu ve aynı arızaların üç kez tekrar ettiği, meydana gelen arızaların kullanımdan kaynaklanmayan elektronik kontrol ünitesindeki imalat, montaj ya da tasarım hatasından kaynaklanabilecek arızalar olduğu dolayısı ile ayıplı olduğu, ancak aracın yapılan incelemesinde, söz konusu arızaların onarılmış olduğunun ve araçta hali hazırda arıza olmadığının anlaşıldığı bu nedenle de mevcut haliyle aracın kullanılması sırasında sürekli olarak yararlanmayı engelleyecek bir durumun bulunmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı bu bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve dava açıldıktan sonra da aynı arızaların devam ettiğini, en azından değer kaybının da hesaplanması gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece, “…dava konusu aracın garanti kapsamı süresince aynı tür arızadan üç kez tekrarlamış olduğu, arızaların her ne kadar dayalı servisi tarafından giderilmiş olduğu bilirkişi raporunda belirtilmekte ise de davacı tüketici aynı tür arızayı ikiden fazla yapan araçtan beklediği faydayı sağlayamadığı… ), Gerekçesi ile ayıplı olan bu aracın davalıya iadesi ile aynı model ve tipteki bir aracın davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Tüm dosya kapsamına göre: dava konusu araçta üretim hatası bulunduğu ve yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilmiş ve böylece araç, orijinal halini kaybetmiştir. Bu durum araçta değer kaybına neden olabilir. Şu durumda mahkemece, söz konusu arızaların giderilmesi amacıyla yapılan onarımlar ve parça değişikliklerinin aracın değerinde azalmaya neden olup olmadığının araştırılması ve bu yönde uzman bilirkişilerden rapor alınması, üretim hatasının giderilmesi amacıyla yapılan parça değişimlerinin aracın değerinde azalmaya neden olduğunun saptanması halinde ise çoğun içinde az da olacağı kuralı gereği değer kaybı nedeniyle tazminata hükmedilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; davalının diğer temyiz itirazlarının ise ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine… ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Dava, tüketici tarafından ithalatçı firma aleyhine açılmış olup; ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi ve manevi tazminat istemlidir. Davacı dava dilekçesinde; aracı kullanmaya başladığından bir süre sonra elektronik aksamında sık sık ve çok çeşitli biçimlerde arızaların meydana geldiğini, bunun üzerine yapılan işlemlere ilişkin belgeleri istediğinde aracın daha “0 km” de iken ve kendisine tesliminden evvel “ECU’yu tekrar programlayınız” notuyla tamir edildiğini, imalat hatalı çıktığı halde normal satış fiyatı üzerinden ve sağlammış gibi satılıp teslim edildiğini anladığını; arızaların tekrarlaması ve belgelerin istenmesiyle durumun ortaya çıktığını, yetkili servis tarafından ünitede malzeme arızası olduğu atlanarak, sadece elektronik programlama yapılıp, arızalı aracın trafiğe çıkarıldığını; trafikte arızaların devam etmesi, kaza korkusu vs endişeleri nedeniyle aracın imalat ayıplı olduğunu, arızalarda yanlış işlemler yapıldığını ve araç değişikliği talebinde bulunduğunu, Noter vasıtasıyla davalı şirkete ihtaren bildirdiği halde, davalı şirketin de bilgi ve kabulünde olan arızalar nedeniyle bu talebi kabul etmediğini; aracın tamirinden sonra dava ve talep haklarını saklı tutarak ve tamir edilmiş aracı kabul etmediğini belirterek aracı teslim aldığını, ifadeyle dava konusu aracın yenisi ile değiştirilmesine, yaşamış olduğu sıkıntı nedeni ile 5.000,00 YTL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; aracın değiştirilmesi isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiş; davalı tarafın temyizi üzerine Özel Dairece dava konusu araçta üretim hatası bulunduğu ve yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğunun anlaşıldığı; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip,araç, orijinal halini kaybettiğinden, bu durumun araçta değer kaybına neden olabileceği, bunun belirlenmesi ile tazminata hükmedilmesi, gereğine işaretle karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Manevi tazminatın reddine ilişkin karar bozma dışı kalıp, kesinleşmekle; uyuşmazlık sadece ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemi, noktasındadır. Dava konusu, O… C… marka 1.3 D. Enjoy E… tipi 2004 model özel otomobildir. Aracın alım-satımına ilişkin olarak davacı ile dava dışı yetkili satıcı E… A.Ş. arasında 28.08.2004 tarihli sözleşme düzenlenmiş; araç 02.09.2004 tarihinde davacı adına tescil edilmiştir. Ancak, dosyadaki belgelerden, aracın davacıya tescil tarihinden sonra 10.09.2004 tarihinde fiilen teslim edildiği, anlaşılmaktadır. Araçta meydana gelen arızaların üretimden kaynaklandığı, aracın satışından sonra davacıya teslim edilmeden dahi bu arıza fark edilerek program yüklemesi yoluyla giderilmeye çalışıldığı, ancak her defasında yenilendiği, böylece, tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi unsurlarının gerçekleştiği de, uyuşmazlık konusu değildir. Arızaların davanın devamı sırasında tekrarlanması nedeniyle yargılama aşamasında dahi aracın onarıldığı belirgindir. Diğer taraftan, davacı tarafından davalıya gönderilen 22.04.2005 tarihli ihtarla “yetkili servislere başvurduğu halde sorununun çözümlenemediği, ilgilenilmesi”; davalının olumsuz cevabı üzerine 05.05.2005 tarihli ihtarname ile de“aracın yenisi ile değiştirilmesi” istenmiştir. Bu istem davalı yanca kabul edilmeyerek, cevaben servis hizmeti vermeye hazır oldukları bildirilmiş; bunun üzerine eldeki dava açılmıştır. Kısacası; “0 km” de alınan aracın, tüketiciye tesliminden önce tespit edilerek program yüklemesi yoluyla giderilmeye çalışılan, üretim arızasının bulunduğu, buna karşın tüketiciye teslim edildiği; motor kontrol ve şanzıman kontrol ünitesinde yaşanan problemler nedeniyle motor ECU’suna iki kere program yüklendiği, program yüklemelerine ve bir çok kez tamir edilmesine karşın arızaların giderilememesi üzerine de, hem motor kontrol hem de şanzıman ünitelerinin tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği; davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminin davalı yanca kabul edilmeyerek dava aşamasına gelindiği, dosya kapsamıyla sabit olduğu gibi, Yerel Mahkemenin ve Özel Dairenin de kabulündedir. Direnme Yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; araçta meydana gelen ve üretimden kaynaklandığı belirlenen arızaların “maldan yararlanmamayı sürekli kılmasının” söz konusu olup olmadığı ve buna bağlı olarak; “malın ücretsiz yenisi ile değiştirilmesi” koşullarının bulunup bulunmadığı; aksi halde bu arızaların değer düşüklüğüne yol açıp açmadığının tespiti ile “sadece değer düşüklüğünden kaynaklanan tazminata mı hükmedilmesi” gerektiği, noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır: 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Ayıplı Mal” başlıklı 4. maddesinde; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir. İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı …ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. …. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.” Denilmekte; Aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Garanti Belgesi” başlıklı 13.maddesinde ise; “İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir. Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür. Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamı dışındadır. Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri için gereken azami süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilânla görevlidir.” Hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan, 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesinde; “Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;…Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması….durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir. Satıcı, tüketicinin bu Yönetmeliğin 13 ve 14. maddelerinde belirlenen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.” Düzenlemesi bulunmaktadır. Görüldüğü üzere; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı veya onunla birlikte sorumlu olan imalatçı,ihracatçı vs maddede sayılan sorumlular tüketicinin tercihine konu bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayii, acente, imalatçı üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4.maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir. Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira, burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur. Öte yandan, sınai mallarında ( eldeki örnekte otomobilde ) her satıcı yetkili servisleri eliyle satış sonrası hizmet vermek zorundadır. Yetkili servise yapılan başvuru tarihinden itibaren yapılanyapılmayan işlemler satıcınınve onunla birlikte sorumluluğu olanların sorumluluğundadır. Tüketicinin servise başvurusu üzerine aracın üretim hatasından kaynaklanan ayıbı satıcıüreticiithalatçı firma nezdinde tespit edilmiş; ancak bir işlem yapılmamışsa bundan tüketici değil, satıcı ve onunla birlikte sorumluluğu bulunanlar sorumludur. Tüketicinin dava açana kadar hatta dava açtıktan sonra aracı kullanması satıcıyı ve onunla birlikte sorumlu olanları yasal sorumluluktan kurtarmaz. Tüketici sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre malın yenisi gelene kadar elindekini iade yükümlülüğünde de değildir. Satıcı/ithalatçı firma yetkili servisine yapılan başvuru üzerine, tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Somut olayda; “0 km” de alınan aracın, tüketiciye tesliminden önce tespit edilerek program yüklemesi yoluyla giderilmeye çalışılan, üretim arızası olduğu halde tüketiciye satılıp, teslim edildiği; motor kontrol ve şanzıman kontrol ünitesinde yaşanan problemler nedeniyle motor ECU’suna iki kere program yüklendiği, program yüklemelerine ve bir çok kez tamir edilmesine karşın arızaların giderilememesi üzerine de, hem motor kontrol hem de şanzıman ünitelerinin tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği gibi, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, daha baştan değişiklik talebi iletilmesine karşın, yasal zorunluluğa rağmen davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, tüketicinin bu şekilde aracı değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa kullanmaya zorlanamayacağı, belirgindir. Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Yerel Mahkemenin, aynı hususlara dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır. SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 1.421,55 ) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 01.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.   T.C. YARGITAY  19. HUKUK DAİRESİ  E. 2009/2490 K. 2010/1349  T. 11.2.2010  AYIPLI ARACIN İADESİ DAVASI ( Kaputun Üzerinde Meydana Gelen Boya Çatlağı – Ayıbın İmalat Hatası mı Gizli Veya Açık Ayıp mı Olduğu İrdelenip Süresinde İhbar Edilip Edilmediği Belirlenerek Karar Verilmesi Gereği ) AYIPLI ARACIN DEĞİŞİMİ KARARI ( Davacı Elindeyken Kaza Yaptığı ve Değerinde Eksilme Olduğu – Bu Yönün Düşünülmemiş Olmasının Kabul Şekliyle İsabetsiz Bulunduğu ) ARAÇTAKİ AYIP ( Kullanım Emniyetini Tehlikeye Sokmuyor ve Kullanıcıyı Mağdur Etmiyorsa Değişim Yerine Semenden Tenzilat Yapılıp Yapılamayacağının da Tartışılması Gerektiği ) SEMENDEN TENZİLAT YAPILIP YAPILMAYACAĞI ( Ayıplı Aracın Değişimi Kararı – Kullanım Emniyetini Tehlikeye Sokmuyor ve Kullanıcıyı Mağdur Etmiyorsa Değişim Yerine Tartışılacağı ) 6762/m. 25  818/m. 202, 203  ÖZET: Ayıbın aracın ön kaputu üzerinde meydana gelen boya çatlağından ibaret olduğu belirtilmiştir. Ayıbın imalat hatası mı gizli veya açık ayıp mı olduğu irdelenip, bu ayıbın süresinde davalıya ihbar edilip edilmediği belirlenerek karar verilmesi gerekir. Ayrıca dava konusu aracın değişimine karar verildiğine göre herkes aldığını, aldığı şekilde iade etmekle mükelleftir. Aracın davacı elindeyken kaza yaptığı ve bu kaza nedeniyle değerinde eksilme olduğu kuşkusuzdur. Bu yönün de düşünülmemiş olması kabul şekliyle isabetsizdir. Diğer yandan araçtaki ayıbın aracın kullanım emniyetini tehlikeye sokmuyor ve kullanıcıyı mağdur etmiyorsa BK’nun 202/2.maddesi gereğince değişim yerine semenden tenzilat yapılıp yapılamayacağının da karar yerinde tartışılmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir. DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı malın iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesi kapsamında müvekkilince davalıdan otomobil satın alınmış ise de aracın ön kısmında oluşan boya çatlağı nedeniyle gizli ayıplı bulunduğunun saptandığını, bütün girişimlere rağmen davalı yanın aracı yenisi ile değiştirmediğini belirterek anılan aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı talebinin zamanaşımına uğradığını ve ayrıca davacının aracın değişimini istediği halde müvekkiline iade etmeyerek kullanımını sürdürdüğünü sonucunda da araçla kaza yaptığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı yanca kanıtlanan davanın kabulüyle dava konusu aracın ayıpsız misli olan aynı model ve nitelikte “0” km yeni bir araçla değiştirilmesine davacıda bulunan aracın davalı yanca geri alınmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı tarafın imalat hatası olduğu gerekçesiyle değiştirilmesi istenen aracın bedeli 27/09/2006 tarihli faturaya göre 42.900 YTL olup, yargılamanın bu miktar üzerinden harcı ikmal edilerek yapılması gerekirken 6000 YTL üzerinden yatırılan harç ile davaya devam olunup aracın değişimine karar verilmesi HUMK ve Harçlar Kanunu’na aykırıdır. Öte yandan somut olayda ileri sürülen ayıbın aracın ön kaputu üzerinde meydana gelen boya çatlağından ibaret olduğu belirtilmektedir. Bu durumda söz konusu ayıbın imalat hatası mı gizli veya açık ayıp mı olduğu irdelenip, bu ayıbın süresinde davalıya ihbar edilip edilmediği dosya içindeki bilgi ve belgeler incelenerek ( servis formları ) belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu yönde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Ayrıca dava konusu aracın değişimine karar verildiğine göre herkes aldığını, aldığı şekilde iade etmekle mükelleftir. Aracın davacı elindeyken kaza yaptığı ve bu kaza nedeniyle değerinde eksilme olduğu kuşkusuzdur. Bu yönün de düşünülmemiş olması kabul şekliyle isabetsizdir. Diğer yandan araçtaki ayıbın aracın kullanım emniyetini tehlikeye sokmuyor ve kullanıcıyı mağdur etmiyorsa BK’nun 202/2.maddesi gereğince değişim yerine semenden tenzilat yapılıp yapılamayacağının da karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 11.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.   T.C.  YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2003/4030 K. 2003/9166 T. 4.7.2003 AYIPLI ARAÇ SATIŞI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Davalıya Ait Aracın Şase Numarasının Çalıntı Araca Monte Edildiğinin Belirlenmesi – Poliçe Genel Şartları/Aracın Pert İşlemine Tabi Tutulup Tutulmadığı ) TAZMİNAT DAVASI ( Ayıplı Araç Satışı Nedeniyle/Davalıya Ait Aracın Şase Numarasının Çalıntı Araca Monte Edildiğinin Belirlenmesi – Poliçe Genel Şartları/Aracın Pert İşlemine Tabi Tutulup Tutulmadığı ) ÇALINTI ARAÇ ( Ayıplı Araç Satışı Nedeniyle Tazminat Talebi/Davalıya Ait Aracın Şase Numarasının Çalıntı Araca Monte Edildiğinin Belirlenmesi – Poliçe Genel Şartları/Aracın Pert İşlemine Tabi Tutulup Tutulmadığı ) 818/m.182  ÖZET: Davacının satın aldığı aracın, gerçekten davalıya ait araç olmayıp çalıntı olduğu, davalıya ait aracın sadece şase numarasını içeren kesiminin çalıntı araca monte edildiği belirlenmesine göre, davalıya ait aracın, poliçe genel şartları getirtilmeli, aracın pert işlemine tabi tutulup tutulmadığı, tutulmuşsa sigortalının ( davalının ) yükümlülükleri tesbit edilmeli, araç hurdasının hangi tarafta kaldığı sigorta şirketinden sorulmalı, davalı, sırf sigorta sözleşmesinin gereği olarak aracın devrini gerçekleştirmişse, davanın reddine; şayet davacıyı zarara uğratmak ve haksız menfaat temin etmek amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanması halinde ise, davanın kabulüne karar verilmelidir. DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü: KARAR: Davacı, davalının sahibi olduğu Renault Europa 19 model aracı satın aldığını, bu aracı bilahere kendisinin de dava dışı üçüncü kişiye sattığını, daha sonradan aracın motor ve şase numarasının değiştirildiğinin tespit edildiğini, ayıplı mal satan davalının satış bedelini iade etmediği gibi, girişilen icra takibine de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, söz konusu aracın ağır bir trafik kazası geçirdiğini, hurda haline gelen aracın kasko sigorta tazminatının tahsil edildikten sonra sigorta şirketinin isteği doğrultusunda devrinin yapıldığını, kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, zamanaşımı ve esastan davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalı şirkete ait aracın kaza yaparak hasarlandığı, sigorta tazminatını alan davalının aracın mülkiyetini sigorta şirketine terk ettiği ve daha sonra da, sigorta şirketinin talebi üzerine aracı noterden davacıya devrettiği, motor ve şase üzerindeki tahrifatın hangi safhada yapıldığı belirlenememiş ise de, ilk satıcı olan davalının sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yukarıda da kısaca özetlendiği gibi, dava, ayıplı satım nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, davacı, davalıdan satın aldığı aracın motor ve şase numaralarının değiştirilmiş olduğunu ileri sürmektedir. Buna karşılık davalı ise, aracın ilk sahibi olduğunu aracın geçirdiği trafik kazası nedeniyle hurda haline geldiğini, araç mülkiyetinin sigortacıya terk edilmek suretiyle kasko sigorta tazminatının tahsil edildiğini ve sigorta şirketinin isteği doğrultusunda araç satışının davacıya yapıldığını, bu arada aracın haricen satışlar ile el değiştirdiğinin tespit edildiğini, değiştirme işleminin bu aşamalarda gerçekleştirilmiş olabileceğini savunmuştur. Dosyaya sunulan belge ve bilgilerden, davalının 02.12.1994 tarihinde sıfır kilometrede üretici firmadan satın aldığı Renault Europa 19 model aracın 34 … 107 sayılı plaka ile tescil edildiği, aracın 1998 yılı Ocak ayında geçirdiği trafik kazası sonucu hurda haline geldiği ve davalının dava dışı kasko sigortacısından sigorta tazminatını tahsil ettiği anlaşılmaktadır. Sigortalı aracın ağır hasar görmesi durumunda tamiri ekonomik bulunmadığından pert-total işlemine tabi tutulduğu, şayet araç hurdası sigortalıya bırakılmış ise, aracın hurda değerinin tenzilinden sonra bakiyesinin sigortalıya ödendiği, aksi halde, hurda aracın sigorta şirketince değerlendirildiği, ancak, bu halde, hurda aracın mülkiyetinin devrine yönelik sigortalıya ( poliçe genel şartlarına getirilen hükümler ile ) yükümlülük getirildiği bir gerçektir. Şayet davalı, savunmasında belirttiği üzere, sırf poliçe genel şartlarından ( sözleşmeden ) doğan zorunluluk gereği aracın mülkiyetini sigortacının gösterdiği kişiye devretmiş ise, bu eylemi sırf sigortacı ile sözleşme ilişkisinin zorunluluğundan doğduğundan sorumluluğundan söz etmek mümkün değildir. Pert haline gelen araç nedeniyle aracın gerçek değerini sigorta tazminatı olarak alan araç malikinin sigorta şirketinin talebi ile kayden mülkiyetini devretmesi gerçek anlamda bir satış ilişkisi dahi değildir. Zira satış bedelinin semeni sigortalı değil sigortacı almaktadır. Gerçekten, somut olaya dönüldüğünde, davacının aracın fiili zilyetliğini davalıdan değil, satış bedelini ödediği dava dışı kişilerden aldığı olayla ilgili hazırlık tahkikatındaki bizzat davacı beyanlarından anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davacının satın aldığı aracın gerçekten davalıya ait araç olmayıp, çalıntı bir araç olduğu, davalıya ait aracın sadece şase numarasını içeren kesiminin çalıntı araca monte edildiği yapılan bilirkişi tahkikatı ile açıklığa kavuşmuştur. Davalının bu şekilde oluşan sahtecilik eylemlerine kasıtlı olarak katıldığı kanıtlanmadıkça sorumlu tutulamaz. Bu durumda mahkemece, davalıya ait araçla ilgili düzenlenen poliçe genel şartlarının getirtilmesi, aracın pert işlemine tabi tutulması durumunda sigortalının ( davalı ) yükümlülüklerinin tespit edilmesi, somut olayda, araç hurdasının hangi tarafta kaldığının gerektiğinde sigorta şirketinden de sorulması, şayet, davalının sırf sigorta sözleşmesinin gereği olarak aracın devrini gerçekleştirmiş ise, davanın reddine, aksi halde davacıyı zarara uğratmak ve haksız menfaat temin etmek kaydıyla hareket ettiğinin kanıtlanması durumunda şimdiki gibi davanın kabulüne karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 04.07.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.   T.C.  YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ  E. 2012/4141  K. 2012/4934 T. 29.5.2012 AYIPLI ARACIN İADESİ İLE AYNI MARKA VE MODEL ARACIN AYIPSIZININ ALINMASI TALEBİ (Ayıpsız Aracın Temin Edilememesi – Ayıplı Aracın Haczin Yapıldığı Tarihte Üretilmiş Olsaydı Değerinin Ne Olacağının Ticaret Odasına Sorulması Gerektiği/Aracın Değeri) AYIPLI ARACIN DEĞERİNİN BELİRLENMESİ (Borçlu Tarafından İlamda Belirtilen Aracın Aynı Marka ve Modelinin Ayıpsızının Temin Edilememesi – Ayıplı Aracın Haciz Tarihinde Üretilmiş Olsaydı Değerinin Ne Olacağının Ticaret Odasından Sorulması Gereği) ARACIN DEĞERİNİN TİCARET ODASINA SORULMASI (İcra Mahkemesinin Aracın Değerini Belirleme Hususunda Hata Yaptığı) 2004/m. 24  ÖZET: Takibe konu ilamın hüküm bölümünde, ayıplı otonun ayıpsız misli ile değiştirilmesi öngörülmüştür. Borçlu vekili, ilama konu aracın ellerinde bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemece yapılacak iş; 2004 model Hyundai marka H-1 Starex tipindeki aracın donanımını taşıyan araç “0” km. olarak haczin yapıldığı tarihte üretilmiş olsa değerinin ne olacağının Ticaret Odasından bu şekilde bir açıklama ile sorularak aracın değerinin belirlenmesi gerektiği yönünde İcra Müdürüne talimat vermekten ibarettir. Aksine düşünce ile icra mahkemesinin 2011 model “0” km. aracın değerini esas alarak hüküm tesis etmesi doğru değildir. DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR: Borçlu aleyhinde Tüketici Mahkemesi’nin, ayıplı aracın borçluya iadesi ile aynı marka ve model ayıpsızının borçludan alınarak alacaklıya verilmesine ilişkin ilamına dayalı olarak ilamlı takip başlatılmıştır. Borçlunun aynen teslimin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine, icra müdürlüğünce araç değeri bilirkişiye tespit ettirilmiş, bu değerin fazla olduğu ve yeniden tespiti talebiyle borçlunun icra mahkemesine müracaatı üzerine, mahkemece bilirkişi vasıtasıyla değer tespiti yaptırılmıştır. İİK.nun 24. maddesi taşınır teslimine ilişkin olup, 24/4. madde hükmü taşınırın borçlu yedinde olmaması halini düzenlemektedir. Buna göre taşınır borçlu yedinde bulunmaması ve taşınır malın değeri ilamda yazılı olmaması veya çekişmeli olması halinde, icra müdürlüğünce haczin yapıldığı tarihteki rayice göre değeri takdir olunur. İİK.nun 24/5. madde hükmünde ise, taşınırın değeri, borsa veya ticaret odalarından, olmayan yerlerde icra müdürü tarafından seçilecek bilirkişiden sorularak alınacak cevaba göre tayin edileceği hükmü yer almaktadır. Somut olayda takibe konu ilamın hüküm bölümünde, ayıplı otonun ayıpsız misli ile değiştirilmesi öngörülmüştür. Borçlu vekili, ilama konu aracın ellerinde bulunmadığını bildirip İİK.nun 24. maddesinin uygulanarak aracın değerinin tespitini istemiş, icra müdürlüğünce aynen ifa mümkün olmadığından İİK.nun 24/5. madde hükmü uyarınca Ticaret Odasından aracın değerinin sorulması üzerine verilen cevapta “2004 model aracın günümüz itibariyle her şey dahil değerinin 8000-10.000 TL arasında olduğu” şeklinde bildirim yapılmış, alacaklı vekilinin cevaba itirazı üzerine 2011 model “0” aracın değeri sorulduğundan bu kez değerin 42.000 TL olduğu şeklinde cevap verilmiştir. Mahkemece, 2011 yılı 0 km. araç bedeli olarak tespit edilen değer 42.000 TL esas alınarak istemin reddine karar verilmiştir. Yukarıda yazılı olduğu üzere, İİK.nun 24/4. maddesinde yazılı koşullar değerlendirildiğinde mahkemece yapılacak iş; 2004 model Hyundai marka H-1 Starex tipindeki aracın donanımını taşıyan araç “0” km. olarak haczin yapıldığı tarihte üretilmiş olsa değerinin ne olacağının Ticaret Odasından bu şekilde bir açıklama ile sorularak aracın değerinin belirlenmesi gerektiği yönünde İcra Müdürüne talimat vermekten ibarettir. Aksine düşünce ile icra mahkemesinin 2011 model “0” km. aracın değerini esas alarak hüküm tesis etmesi doğru değildir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK.nun 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 29.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.   T.C.  YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2012/13936 K. 2012/16805  T. 27.6.2012  AYIBA KARŞI TEKEFFÜLE BAĞLI DAVA (Görev – Taraflar Arasındaki Alım Satım İlişkisi 4077 S.K. Kapsamında Bulunduğundan Aynı Yasanın 23. M. Gereğince Türketici Mahkemelerinin Görevli Olduğu/Yerel Mahkemece İşin Esasına Girilerek Hüküm Verileceği) AYIPLI ARACIN TİCARİ FAALİYETTE KULLANILMADIĞI (Dava Konusu Araca Ait Ruhsat Belgesinde Aracın Hususi Olduğunun Belirtildiği – Ayrıca Aracın Tescil Belgesinde Ticari Araç Kaydına Rastlanmadığı/Uyuşmazlığın 4077 S.K. Kapsamında Olduğu) TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLMASI (Taraflar Arasındaki Uyuşmazlığın 4077 S.K. Kapsamında Bulunması Nedeniyle Aynı Kanunun 23. Maddesi Gereğince Görevli Mahkemenin Tüketici Mahkemeleri Olacağı – Görevsizlik Kararı Verilemeyeceği/Görev) 4077/m. 1,2,23  ÖZET: Dava, ayıplı araç nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Mahkeme, davacının ayıplı aracı ticari faaliyetinde kullandığı ve tüketici konumunda bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Ancak, davacının dava konusu araca ait ruhsat belgesi incelendiğinde aracın yük nakli için ancak hususi araç olduğu, aracın tescil belgesine göre ticari araç olmadığı ve davacının da tüketici kapsamına girdiği sabit olup, taraflar arasında 4077 S.K. belirtilen şekilde bir alım satım ilişkisi bulunmaktadır. Aynı yasanın 23. maddesinde ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketici Mahkemesi görevlidir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek hasıl olunacak sonuca uygun karar vermek gerekir. DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR: Davacı, davalıdan 29.05.2009 tarihinde bir araç satın aldığını, aracın elektrik aksamında süreklilik arzeden arızalar meydana geldiğini aracın ayıplı olduğunu beyanla aracın 0 değeri olan 31.000,00 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davacı tarafından aracın ticari faaliyetlerde kullanıldığından ve davacının tüketici konumunda bulunmadığından bahisle Kayseri Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğundan davacının dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Davacının dava konusu araca ait ruhsat belgesi incelendiğinde aracın yük nakli için ancak hususi araç olduğu, aracın tescil belgesine göre ticari araç olmadığı ve davacının da tüketici kapsamına girdiği sabit olup, somut uyuşmazlıkta taraflar arasında 4077 sayılı kanunda belirtilen şekilde bir alım satım ilişkisi bulunmaktadır. 4077 sayılı Yasanın 23.maddesinde bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek hasıl olunacak sonuca uygun karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 27.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.   T.C.  YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2007/5479 K. 2008/1608 T. 14.2.2008 AYIPLI ARACIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Aracın 3. Kişiden İkinci El Olarak Satın Alındığı – Davacının 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği/Davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde Bakılması Gereği ) TÜKETİCİ KAVRAMI ( Ayıplı Aracı 3. Kişiden İkinci El Olarak Satın Alan Davacının 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği – Üretici İle Davacı Arasında Bir Mal ve Hizmet Alımının Söz Konusu Olmadığı ) İKİNCİ EL ARAÇ ( Satın Alanın Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi İstemi/Üretici İle Davacı Arasında Bir Mal ve Hizmet Alımı Söz Konusu Olmadığı – Asliye Hukuk Mahkemesinde Bakılacağı/Davacının 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği ) KULLANILMIŞ ARAÇ SATIN ALAN ( 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği – Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi İstemi/Uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde Çözümleneceği ) 4077/m. 1, 2, 3 ÖZET: Dava, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacı davalının üreticisi olduğu aracı üçüncü kişiden ikinci el olarak satın almıştır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu nedenle davacının 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenle davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir. DAVA: Davacı Haydar A. tarafından, davalı Mais Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş aleyhine 28/03/2005 gününde verilen dilekçe ile ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22/08/2006 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: KARAR: Dava, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Amaç başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un l ve 2. maddelerinde açıklanan kanunun amacı ve kapsamı ile 3. maddesinde tanımlanan satıcı ve tüketici kavramları birlikte değerlendirildiğinde, bir uyuşmazlığın bu yasa kapsamında sayılabilmesi ancak taraflar arasında mal veya hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin bulunmasına bağlıdır. Dava konusu somut olayda ise davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmamaktadır. Davacı davalının üreticisi olduğu aracı üçüncü kişiden ikinci el olarak satın almıştır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu nedenle davacının 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenle davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir. Şu durumda mahkemece, davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılamayacağından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 14.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.   T.C.  YARGITAY  12. HUKUK DAİRESİ  E. 2012/3703 K. 2012/19079  T. 4.6.2012  AYIPLI ARACIN MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( İlamda Faize İlişkin Bir Hüküm ve Dolayısıyla Faizin Başlangıç Tarihi Yer Almadığı – Borçlunun Temerrüde Düşürüldüğü Tarihin Faiz İsteminin Başlangıç Tarihi Olacağı/İlama Aykırı Olarak Düzenlenen İcra Emrinin Düzeltilmesi Talebi ) İLAMA AYKIRI OLARAK DÜZENLENEN İCRA EMRİNİN İPTALİ TALEBİ ( Ayıplı Aracın Misli İle Değiştirilmesi Talebi – İlamda Faize İlişkin Bir Hüküm ve Dolayısıyla Faizin Başlangıç Tarihi Yer Almadığı/Borçlunun Temerrüde Düşürüldüğü Tarihin Faiz İsteminin Başlangıç Tarihi Olacağı ) TEMERRÜT TARİHİ ( İlama Aykırı Olarak Düzenlenen İcra Emrinin İptali Talebi – Borçluya Muhtıra Tebliğ Edilip Edilmediğinin Tespiti İle Muhtıra Tebliğ Edilmiş İse Faiz İsteminin Buna Göre Değerlendirilmesi ve Gerektiğinde Bilirkişiden Rapor Alınarak Hüküm Verilmesi Gereği ) BİLİRKİŞİ RAPORU ( İlama Aykırı Olarak Düzenlenen İcra Emrinin Düzeltilmesi Talebi – İlamda Faize İlişkin Bir Hüküm ve Dolayısıyla Faizin Başlangıç Tarihinin Yer Almadığı/Borçluya Muhtıra Tebliğ Edilip Edilmediğinin Tespit Edileceği ) 2004/m.24 ÖZET: Davacı ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine ilişkin kararının ilamlı takip konusu yapıldığı, borçlu vekilinin şikayetinde dayanak ilamda dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verildiği ilamda, faiz hükmünün yer almadığı, tebliğ edilen icra emrinde ise, aracın değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde satım tarihi itibariyle bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğini belirterek ilama aykırı olarak düzenlenen icra emrinin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir. İlamda faize ilişkin bir hüküm ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihi yer almadığına göre, borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarih faiz isteminin başlangıç tarihi olacaktır. Mahkemece borçluya muhtıra tebliğ edilip edilmediğinin tespiti ile muhtıra tebliğ edilmiş ise faiz isteminin buna göre değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişiden rapor alınarak denetime olanaklı hüküm verilmesi gerekir. DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Pınar Çirci tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : KARAR: Alacaklı tarafından Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2008 tarih ve 2009/207 Esas, 2010/102 Karar sayılı, ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine ilişkin kararının ilamlı takip konusu yapıldığı, borçlu vekilinin şikayetinde dayanak ilamda dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verildiği ilamda, faiz hükmünün yer almadığı, tebliğ edilen icra emrinde ise, aracın değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde satım tarihi itibariyle bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğini belirterek ilama aykırı olarak düzenlenen icra emrinin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir. Dayanak ilamın aynen ifası mümkün olmadığından, İİK’nun 24. maddesi uyarınca tespit edilecek araç değerinin tahsili gerekmektedir. İlamda faize ilişkin bir hüküm ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihi yer almadığına göre, borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarih faiz isteminin başlangıç tarihi olacaktır. Anılan madde hükmü uyarınca aracın değeri icra müdürlüğünce belirlendikten sonra, bu değerin ödenmesi amacıyla alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce borçluya gönderilecek muhtıranın tebliğ tarihi itibariyle faiz istenebilir. Bu durumda mahkemece borçluya muhtıra tebliğ edilip edilmediğinin tespiti ile muhtıra tebliğ edilmiş ise faiz isteminin buna göre değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişiden rapor alınarak denetime olanaklı hüküm verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile eksik inceleme ile şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.   T.C.  YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ  E. 2010/2005 K. 2010/13853 T. 25.10.2010 ARACIN ARIZALANMASI ( Ayıplı Olduğunun Anlaşıldığını İleri Sürerek Ödediği Bedelin Tahsili – İkinci El Araç Satışında da BK’nun 194-204 Md.leri Gereğince Ayıp Nedeniyle Davalı Satıcının Sorumluluğu Olduğu ) AYIPLI ARAÇ NEDENİYLE ÖDENEN BEDELİN TAHSİLİ ( Davacının Davalıdan Noterde Yapılan Sözleşme İle Satın Aldığı Aracın Kısa Bir Süre Sonra Arızalandığı ve Gizli Ayıplı Olduğu Tespit Raporundan Anlaşıldığı – İkinci El Araç Satışında da BK’nun 194-204 Md.leri Gereğince Ayıp Nedeniyle Davalı Satıcının Sorumluluğu Olduğu ) GİZLİ AYIP ( Davacının Davalıdan Noterde Yapılan Sözleşme İle Satın Aldığı Aracın Kısa Bir Süre Sonra Arızalandığı ve Gizli Ayıplı Olduğu Tespit Raporundan Anlaşıldığı – İkinci El Araç Satışında da BK’nun 194-204 Md.leri Gereğince Ayıp Nedeniyle Davalı Satıcının Sorumluluğu Olduğu ) 818/m.194,204 ÖZET: Davacı, davalıdan satın aldığı aracın kısa süre sonra arızalandığını ve ayıplı olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, ödediği bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacının, davalıdan noterde yapılan sözleşme ile satın aldığı aracın kısa bir süre sonra arızalandığı ve gizli ayıplı olduğu tespit raporundan anlaşılmıştır. Mahkemece, ikinci el araçlarda satıcının ayıba karşı sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle, dava reddedilmiştir. Oysa ikinci el araç satışında da, BK’nun 194-204 maddeleri gereğince, ayıp nedeniyle davalı satıcının sorumluluğu vardır. Davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir. DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Başak Burcu Şahiner geldi davalı tarafından gelen olmadığından duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR: Davacı, davalıdan satın aldığı aracın kısa süre sonra arızalandığını ve ayıplı olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, ödediği 33.250 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacının, davalıdan 18.3.2008 tarihli noterde yapılan sözleşme ile satın aldığı aracın kısa bir süre sonra arızalandığı ve gizli ayıplı olduğu 21.4.2008 tarihli tespit raporundan anlaşılmıştır. Mahkemece, ikinci el araçlarda satıcının ayıba karşı sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle, dava reddedilmiştir. Oysa ikinci el araç satışında da, BK’nun 194-204 maddeleri gereğince, ayıp nedeniyle davalı satıcının sorumluluğu vardır. Davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 17,15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 25.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Ceza Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 07 Mayıs 2016

En iyi Ceza Avukatı

  Avukat denildiğinde daima en iyi aranır. En iyi avukat kim ise onunla yola çıkmak istenir. Doğru olanda tabiki budur. Ekmeğimizi dahi seçerken en iyisini seçmeye çalışan insanoğlu tabiki avukatınıda seçerken en iyi avukatı seçmelidir. Ancak kavramlar arasında büyük bir hata yada farklılık vardır. Çünkü en iyi avukat, en iyi ceza avukatı veya en iyi ağır ceza avukatı gibi sürekli olarak internet üzerinde aramalar yapılmaktadır. Yapılan bu aramalar sonucunda karşımıza bir çok gereksiz ve alakasız konular dahi gelmektedir. Bunun nedeni internette yer aan bilgi kirliğidir. Bundan korunmanın en iyi yolu ise en iyi avukatı değil alanında uzmanlaşmış en iyi avukat ı bulmaktan geçmektedir. Ülkemizde avukatlık alanında ne yazıkki ihtisaslaşma durumu yoktur. Bu nedenle de avukatlık mesleğini yapan her avukat meslektaş her alandan davalar üstlenebilmektedir. Bunu engelleyen veye düzenleyen bir uygulama henüz ülkemizde bulunmamaktadır. Diğer yandan en iyi avukat şeklinde bir niteleme yapmak da ne derece doğrudur? Hangi alanda en iyi avukatı aramaktayız? En iyi ceza avukatı mı? yoksa en iyi ağır ceza avukatı mı? veya en iyi idare hukuku avukatı mı? yoksa en iyi bilişim avukatı veya en iyi boşanma avukatı mı? Tuttuğunu koparan avukat da en çok istenen avukat niteliklerinden biridir. Bu bahsettiğimiz konularda eğer sizde en iyi avukatı arıyorsanız mutlaka ön araştırma yapınız. Aradığınız kişi sizin için alanında en iyi avukat mı, tuttuğunu koparan avukat mı? Bu araştırmalardan sonra sizin için en iyi hizmeti alacağınızı düşündüğünüz avukat ile tereddüte düşmeden anlaşmanızı yapabilirsiniz. Hukuk ofisimiz olarak alanında uzman kadrosu ile cezai soruşturma , sorgulama, kovuşturma ve dava aşamalarında en iyi ve en sorunsuz hizmeti sağlamak amacıyla hizmet vermekteyiz. Sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza süreçlerini takip eden uzman kadromuz sorgu ve gözaltı aşamasından tutukluluk aşamasına kadar süreci takip etmektedir. En iyi avukat sizin için konuyu en iyi anlayan ve en iyi çözüm üreten avukattır. Bu nedenle adli kontrol aşamasında dahi sizi en iyi savunacağını düşündüğünüz avukat ile yola çıkmanız büyük öneme sahiptir..   En iyi avukat sizin için en iyi olduğuna inandığınız avukattır.   Telefon numaralarımız +90 212 977 76 52 +90 312 963 3730       TÜRK CEZA KANUNU KAPSAMıNDA SUÇLAR (5237)
SN SUÇUN  ADI TCK-NO CEZAYI MÜEYYİDESİ DAVACISI
HAYATA KARŞI SUÇLAR
1 İNSAN TİCARETİ ( Zorla çalıştırmak gibi) MD-80 8 Yıldan  12 yıla kadar Kamu Huk.
2 KASTEN ÖLDÜRME  MD-81 Müebbet Hapis Kamu Huk.
3 KASTEN ÖLDÜRMENİN(Nitelikli Halleri) MD-82 Ağırlaşmış Müebbet Hp. Kamu Huk.
4 KASTEN ADAM ÖLDÜRMENİN İHMALİ DAVRANIŞLAİŞLENMESİ(Doktorların  ihmali davranışı neticesinde ölüm meydana gelmesi gibi) MD-83 20 yıldan 25 yıla kadar Kamu Huk.
5 İNTİHARA YÖNLENDİRME(Azmettirme) MD-84 2 yıldan  5 yıla kadar Kamu Huk.
6 TAKSİRLE ÖLDÜRME  MD-85 2 yıldan  6 yıla kadar Kamu Huk.
VÜCUT DOKUNULMAZLIĞINA KARŞI SUÇLAR
7 KASTEN YARALAMA  MD-86 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
8 NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA MD-87 3 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk.
9 TAKSİRLE YARALAMA MD-89 3 aydan 1 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
10 İNSAN ÜZERİNDE DENEY  (Rıza olmaksızın tedavi amaçlı deneme yapmak) MD-90 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
11 ORGAN VEYA DOKU TİCARETİ(Rıza olmaksızın canlıdan veya ölüden organ, doku vb almak MD-91 5 yıldan 9 yıla kadar Kamu Huk.

İŞKENCE VE EZİYET

12 İŞKENCE MD-94 3 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk.
13 EZİYET (kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır) MD-96 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.

KORUMA YARDIM GÖZETİM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ

14 TERK  (Suçun ko­nusu, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimselerdir. Suçun faili ise, bu kimseler üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişilerdir.) MD-97 3 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.
15 YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN YERİNE GETİRİLMEMESİ  (, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseyle karşılaşan kişiler) MD-98 1 yıla kadar hapis Kamu Huk.

ÇOCUK DÜŞÜRTME, DÜŞÜRME VEYA KISIRLAŞTIRMA

16 ÇOCUK DÜŞÜRTME  (hukuken geçerli rızası olmaksızın bir ka­dının çocuğunu düşürtülmesi, suç olarak tanımlanmıştır. Kadının rızasıyla çocuk düşürme hâlinde ise, gebeliğin 10 haftayı aşmamış bulunması koşulu ile fiil suç oluşturmayacaktır) MD-99 1 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk.
17 ÇOCUK DÜŞÜRME  (gebeliğin 10 haftayı aşmış bulunmasına kar­şın, çocuğunu kasten düşüren kadına verilecek ceza gösterilmektedir) MD-100 1 yıla kadar hapis Kamu Huk.
18 KISIRLAŞTIRMA  (rızaları olmadan kısırlaştırma ameliyesini gerçekleştiren kimsenin ne suretle cezalandırılacağını göster­mektedir.) MD-101 3 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk.

CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLAR

19 CİNSEL SALDIRI  (cinsel arzuları tatmin amacına yönelik davranışlarla kişinin vücut dokunulmazlığının ihlâl edilmesi gerekir. hareketlerin objektif olarak şehevî nitelikte bulunmaları yeterli­dir Sözle,elle veya başka şekillerde olabilir. ) MD-102/1 2 yıldan 7 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
20 CİNSEL SALDIRI  (fiilin vücuda organ veya sair cisim sokulmak suretiyle işlenmesi gibi, eşe karşıda olabilir) MD-102/2,3, 7 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk.
21 ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI (15 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı cebir, tehdit hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar) MD-103/1 3 yıldan 8 yıla kadar Kamu Huk.
22 ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI (Cinsel istismarın vücüda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda) MD-103/2 8 yıldan 15 yıla kadar Kamu Huk.
23 REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ (15 yaşını bitirmiş olan çocukla, cebir, tehdit ve hile olmaksızın ilişkiye girilmesi) MD-104/1 6 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
24 REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ  (15 yaşını bitirmiş ve fail mağdurdan 5 yaş büyükse şikayet şartı aranmaz) MD-104/2 2 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk.
25 CİNSEL TACİZ (Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi MD-105/1 3 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
26 CİNSEL TACİZ (Hizmet ilişkisinden veya işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi hallerinde) MD-105/2 4,5 aydan 3 yıla kad. Kamu Huk.

HÜRRİYETE KARŞI SUÇLAR

27 TEHDİT (Bir başkasının kendisinin veya yakının hayatına, vücüt veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişilerdir.) MD-106 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.
28 ŞANTAJ  (Kısaca başkasını bir şey yapmaya veya yapmamaya mecbur etmesidir. Yani ben senin şu şu açığını biliyorum şunu yapmazsan onu açıklarım gibi) MD-107 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
29 CEBİR  (kişi bir acı hissetmektedir ve bu acının etkisiyle belli bir davranışı gerçekleştirmeye zorlanmaktadır.) MD-108 1,5 yıldan  4 yıla kad Kamu Huk.
30 KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA(Kişinin  bir yere kapatılması, bir yerde tutulması veya bir yere götürülmesi veya bir yere götürülmekten men olunması fiilleridir.) MD-109 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
31 EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN ENGELLENMESİ MD-112 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
32 KAMU KURUMU VEYA KAMU KURUMU NİTELİĞİNDEKİ MESLEK KURULUŞLARININ FAALİYETLERİNİN ENGELLENMESİ MD-113 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
33 SİYASİ HAKLARIN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ MD-114 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
34 İNANÇ DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİNİN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ MD-115 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
35 KONUT DOKUNULMAZLIĞININ İHLALİ  (Bir kimsenin kontuna eklentilerine rızaya aykırı olarak giren veya rıza ile girmiş dahi olsa sonradan buradan çıkmayan kişiler için ) MD-116 6 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
36 İŞ VE ÇALIŞMA HÜRRİYETİNİN İHLALİ   MD-117 6 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
37 SENDİKAL HAKLARIN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ MD-118 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.
38 HAKSIZ ARAMA  (Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisidir.) MD-120 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
39 DİLEKÇE HAKKININ KULLANILMASININ ENGELLENMESİ  (Hukuki bir neden olmaksızın  kamu makamlarına verilen dilekçenin kabul edilmemesi) MD-121 6 aya kadar hapis Kamu Huk.
40 AYRIMCILIK MD-122 6 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
41 KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA(mağdura karşı gece gündüz demeden telefon açılması veya komşusun gürültü yaparak rahatsız etmesi fiilleridir.) MD-123 3 aydan 1 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
42 HABERLEŞMENİN ENGELLENMESİ MD-124 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.

ŞEREFE KARŞI SUÇLAR

43 HAKARET ( kişiye soyut olarak “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır.) MD-125 3 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
44 HAKARET (Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi gibi, Örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda haka­ret söz konusudur.) MD-125-3 1 yıldan az olamaz Kamu Huk.
45 KİŞİNİN HATIRASINA HAKARET MD-130 3 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.

ÖZEL HAYATA VE HAYATIN GİZLİ ALANINA KARŞI SUÇLAR

46 HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİN İHLALİ MD-132 6 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
47 KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMALARIN DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI MD-133 2 aydan 6 aya kadar Tak.Şik.Bğl.
48 ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL MD-134 6 aydan 2 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
49 KİŞİSEL VERİLERİN KAYDEDİLMESİ MD-135 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
50 VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK VERME VEYA ELE GEÇİRME (Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedil­miş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. MD-136 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk.
51 VERİLERİ YOK ETMEME (kişisel verilerin kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına rağmen yok edilmemesi, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. ) MD-138 6 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.

MAL VARLIĞINA  KARŞI  SUÇLAR

52 HIRSIZLIK (Buna göre, elektrik enerjisi, gazlar, tabiî veya sun’i buharlar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir. ) MD-141 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
53 NİTELİKLİ HIRSIZLIK (hırsızlık suçunun, kime ait olursa ol­sun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektir­mektedir MD-142-1 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
54 NİTELİKLİ HIRSIZLIK (. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, hırsızlığın elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel bir beceriyle işlenmesi hâli öngörülmüştür. Yan­kesicilik veya kişisel çeviklik ile işlenen hırsızlık,  taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle, Kişi, kendisini tanınmayacak hâle getirmekle, kişinin kamu görevlisi sıfatını takınması suretiyle hırsızlık suçu işlemesi hâlinde, MD-142-2 3 yıldan 7 yıla kadar Kamu Huk.
55 HIRSIZLIK SUÇUNUN GECE VAKTİ İŞLENMESİ MD-143 1,4 yıldan 4 yıla kad. Kamu Huk.
56 HIRSIZLIK SUÇUNDA DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HALLER (müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan bir malın çalınması durumu, bir hukukî ilişkiye dayanan ala­cağın tahsili amacıyla işlenmesi, hallerinde) MD-144 2 aydan 1 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
57 HIRSIZLIK SUÇUNDA MALIN DEĞERİNİN AZ OLMASI MD-145 Ceza verilmeyebilir Kamu Huk
58 KULLANMA HIRSIZLIĞI (kişi sahibinin rızası olmaksızın malı alır­ken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket et­mesi gerekir) MD-146 Ceza Yarı oranında indirilir Kamu Huk.
59 HIRSIZLIK SUÇUNDA ZORUNLULUK HALİ(hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ih­tiyacı karşılamak için işlenmesi hâli, örneğin hasta olan çocuk için ilâç çalınması, açlık nedeni ile gıda maddesi çalınması gibi hâlleri kapsar.) MD-147 Ceza verilmeyebilir Kamu Huk.
60 YAĞMA (Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması ge­rekir, , kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymama­lıdır. . Cebir veya tehdit kullanılarak bir kimsenin, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıkla­yan bir vesikayı vermeye,zorlanması) MD-148 6 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk.
61 NİTELİKLİ YAĞMA (silâhla işlenmesi, Tehdidin mektupla yapılması hâlinde, mektubun imzasız olması, korku salmış bir kimsenin ismi ile veya rumuzla yahut sahte imza ile imzalanmış olması, yağma suçunun yol kesmek suretiyle ya da ko­nut veya işyerinde işlenmesi nitelikli bir hâl sayılmıştır, , yağma suçunun gece vakti işlenmesi MD-149 10 yıldan 15 yıla kadar Kamu Huk.
62 YAĞMA SUÇUNDA DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL (bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır,) MD-150 Üçte birden yarıya kadar indirilebilir. Kamu Huk.
63 MALA ZARAR VERME (Suç, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. örneğin başkasına ait binanın duvarına yazı yazmak, afiş veya ilan yapıştırmak, resim yapmak suretiyle gerçekleştirilebilir) MD-151 4 aydan 3 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
64 MALA ZARAR VERMENİN NİTEKLİ HALLERİ (Kamu kurum ve kuruluşla­rına ait bina ve tesislerle, buralarda bulunan veya bu bina ve tesislere ait olan eşya, örneğin kanalizasyon boru ve mazgalları, kamu hizmetine veya kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş tesis ve eşya, bu bent kapsamında değerlendirilmelidir. Keza, trafik işaret ve levhalarına zarar veren. Bu eşyanın mülkiyetinin kamuya ait olması şart değildir. Önemli olan, eşyanın kamu hizmetine veya kamunun yararlanma­sına tahsis edilmiş olmasıdır. her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğuna zarar ve­rilmesi) MD-152 1 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk.
65 İBADETHANELERE VE MEZARLIKLARA ZARAR VERME (bu bina ve tesisleri yıkmak, bozmak veya kırmak sure­tiyle zarar verilmesi gerekir. Mezarlıklara atık ve artık bırakmak, ibadet­hanelerin duvarına yazı yazmak, afiş veya ilan yapıştırmak, resim yapmak, kirletme fiilinin örneklerini oluşturmaktadır. ) MD-153 1 yıldan 4 dört yıla kadar Kamu Huk.
66 HAKKI  OLMAYAN YERE TECAVÜZ (bir hakka dayanmaksızın başkasına ait ta­şınmaz malın veya eklentilerinin kısmen veya tamamen işgal edilmesi, kısmen veya tamamen yararlanmasına engel olunması cezalandırılmıştır. ) MD-154 6 aydan 3 yıla kadar hapis Kamu Huk.
67 GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA  MD-155 6 aydan 2 yıla kadar hapis Tak.Şik.Bğl.
68 BEDELSİZ SENEDİ KULLANMA (Borçlusunca ödenmiş ve bir suretle elde kal­mış senedi, kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi kullanan, örneğin öden­mesi için icraya başvuran veya başkasına devreden kimseyi cezalandırmak­tadır.) MD-156 6 aydan 2 yıla kadar hapis Tak.Şik.Bğl.
69 DOLANDIRICILIK (Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.) MD-157 1yıldan 5 yıla kadar hapis Kamu Huk.
70 NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK  MD-158 2 yıldan 7 yıla kadar hapis Kamu Huk.
71 DOLANDIRICILIKTA DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HALLER (kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacı ile bu suçu işlemesi hallerinde oluşur.) MD-159 6 aydan 1 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
72 KAYBOLMUŞ VEYA HATA SONUCU ELE GEÇMİŞ EŞYA ÜZERİNDE TASARRUF MD-160 1 yıla kadar hapis Tak.Şik.Bğl.
73 HİLELİ İFLAS MD-161 3 yıldan 8 yıla kadar Kamu Huk.
74 TAKSİRLİ İFLAS MD-162 2 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
75 KARŞILIKSIZ YARARLANMA (Otomatlar aracılığı ile satışa sunulan hiz­metlerden, be­deli ödenmeksizin yararlanılması durumunda, Örneğin, toplu taşım sistemle­rinde,Başkasına ya da kamuya ait telefon şebekesinden bedeli ödenmeksizin yararlanmak, şifreli veya şifresiz yayın yapan televizyon yayınlarından yararlanmak) MD-163 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.
76 ŞİRKET VEYA KOOPERATİFLER HAKKINDA YANLIŞ BİLGİ MD-164 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk.
77 SUÇ EŞYASININ SATIN ALINMASI VEYA KABUL EDİLMESİ MD-165 6 aydan 3 yıla kadar Hp Kamu Huk.
78 SUÇ EŞYASINI BİLGİ VERMEME MD-166 6 aya kadar hapis Kamu Huk
TOPLUMA KARŞI SUÇLAR-(GENEL TEHLİKE YARATAN SUÇLAR)
79 GENEL GÜVENLİĞİN KASTEN TEHLİKEYE SOKULMASI (silâhla ateş etmek veya izinsiz patlayıcı madde kullanmak, yangın çıkarmak; bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak;) MD-170 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk.
80 GENEL GÜVENLİĞİN TAKSİRLE TEHLİKEYE SOKULMASI  MD-171 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
81 RADYASYON YAYMA MD-172 3 yıldan 15 yıla kadar Kamu Huk
82 ATOM ENERJİSİ İLE PATLAMAYA SEBEBİYET VERME MD-173 5 yıldan az olamaz Kamu Huk.
83 TEHLİKELİ MADDELERİN İZİNSİZ OLARAK BULUNDURULMASI VEYA EL DEĞİŞTİRMESİ MD-174 3 yıldan 8 yıla kadar Kamu Huk.
84 AKIL HASTASI ÜZERİNDE BAKIM VE GÖZETİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİ MD-175 6 aya kadar hapis Kamu Huk
85 İNŞAAT VEYA YIKIMLA İLGİLİ EMNİYET KURALLARINA UYMAMA MD-176 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
86 HAYVANIN TEHLİKE YARATABİLECEK ŞEKİLDE BERBEST BIRAKILMASI MD-177 6 aya kadar hapis Kamu Huk.
87 İŞARET VE ENGEL KOYMAMA MD-178 2 aydan 6 aya kadar Kamu Huk
88 TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA  (her türlü işareti değiş­tirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, işlenen suçlardır) MD-179/1 1 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk.
89 TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA (kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi, Maddenin üçüncü fıkrasında, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüş­tür) MD-179/2,3 2 yıla kadar hapis Kamu Huk.
90 TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TAKSİRLE TEHLİKEYE SOKMA MD-180 3 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk.
ÇEVREYE KARŞI SUÇLAR
91 ÇEVRENİN KASTEN KİRLETİLMESİ MD-181 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.
92 ÇEVRENİN TAKSİRLE KİRLETİLMESİ MD-182 2 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
93 GÜRÜLTÜYE NEDEN OLMA (gürültünün başkalarının sağlığının zarar görmesine elverişli olabilecek şekilde yüksek olması gerekir.) MD-183 2 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
94 İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA (yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmakla oluşur.) MD-184/1 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
95 İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA (yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması ya da bu hizmetlerden yararlanılmasına müsaade edilmesi) MD-184/2 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
96 İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA (yapı kullanma izni alınmamış binalara elektrik, su, telefon veya gaz bağlantısı yapılması veya bu hizmetlerden yararlanılmasına müsa­ade edilmesi,  ) MD-184/3 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
KAMUNUN SAĞLIĞINA KARŞI SUÇLAR
97 ZEHİRLİ MADDE KATMA (yapı kullanma izni alınmamış binalara elektrik, su, telefon veya gaz bağlantısı yapılması veya bu hizmetlerden yararlanılmasına müsa­ade edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. MD-185 2 yıldan 15 yıla kadar Kamu Huk.
98 BOZULMUŞ VEYA DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDA VEYA İLAÇLARIN TİCARETİ (kişilerin hayatını ve sağlığını tehli­keye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içile­cek şeylerin veya ilâçların satılması, tedarik edilmesi veya bulundurulması suç olarak tanımlanmıştır.) MD-186 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
99 KİŞİLERİN HAYATINI VE SAĞLIĞINI TEHLİKEYE SOKACAK BİÇİMDE İLAÇ YAPMA VEYA SATMA (Tabip tarafından dü­zenlenen reçetede yazılı ilâç yerine başka ilâç vermek suretiyle de, kişilerin hayatı ve sağlığı tehlikeye sokulabilir ve dolayısıyla, bu suç işlenmiş olabi­lir. ) MD-187 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
100 UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE İMAL VE TİCARETİ (; uyuşturucu  maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması) MD-188/3 5 yıldan 15 yıla kadar Kamu Huk
101 UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE KULLANILMASINI KOLAYLAŞTIRMA (bir kimsenin başkasına uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasını kolaylaştırmak için özel yer, donanım veya malzeme sağlaması cezalandırılmaktadır) MD-190/1 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
102 KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE SATIN ALMAK, KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK (kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır) MD-191 1 yıldan 2 yıla kadar Kamu Huk
103 ZEHİRLİ  MADDE İMAL VE TİCARETİ MD-193 2 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
104 SAĞLIK İÇİN TEHLİKELİ MADDE TEMİNİ (çocuklara veya akıl hastalarına sağ­lık için tehlikeli olabilecek maddelerin, alkollü içki ve tütün mamülleri gibi, sağlık için tehlikeli olan her çeşit maddedir.) MD-194 6 aldan 1 yıla kadar Kamu Huk.
105 BULAŞICI HASTALIKLARA İLİŞKİN TEDBİRLERE AYKIRI DAVRANMA (bulaşıcı hastalıklara yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş bulunan kimselerin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uyulmaması, suç olarak tanımlanmıştır) MD-195 2 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk.
106 USULSUZ ÖLÜ GÖMÜLMESİ (ölü gömülmesine ayrılan yerlerden başka yerlere ölü gömülmesi veya gömdürülmesi cezalandırılmaktadır.) MD-196 6 aya kadar hapis Kamu Huk.
KAMU GÜVENİNE KARŞI SUÇLAR
107 PARADA SAHTECİLİK (, sahte olarak üretme, ülkeye sokma, nakletme, muhafaza etme ve tedavüle koyma olarak belir­lenmiştir. ) MD-197/1 2 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk.
108 KIYMETLİ DAMGADA SAHTECİLİK MD-199 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
109 PARA VE KIYMETLİ DAMGALARI YAPMAYA YARAYAN ARAÇLAR (Para ve kıymetli damgaların sahte olarak üretiminde kullanılan alet veya malzemenin imali, ithali, satılması, devredilmesi, alın­ması ve muhafaza edilmesi de suç sayılmıştır) MD-200 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk.
110 MÜHÜRDE SAHTECİLİK MD-202/2 1 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk.
111 MÜHÜR BOZMA MD-203 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
112 RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK (Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi lerdir.) MD-204 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
113 RESMİ BELGEYİ BOZMAK, YOK ETMEK VEYA GİZLEMEK (Gerçek bir resmi belge üzerindeki yazıları örneğin boyamak veya sil­mek suretiyle okunamaz hâle getirmek, belge üzerindeki resmi koparmak, belgeyi yırtmak, yakmak veya gizlemek fiilleri bu suçu oluşturur. ) MD-205 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
114 RESMİ BELGENİN DÜZENLENMESİNDE YALAN BEYAN MD-206 3 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk.
115 ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK MD-207 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
116 ÖZEL BELGEYİ BOZMAK YOK ETMEK VEYA GİZLEMEK (Gerçek bir özel belge üzerindeki yazıları örneğin boyamak, karalamak veya silmek suretiyle okunamaz hâle getirmek, belgeyi yırtmak, yakmak veya gizlemek fiilleri bu suçu oluşturur) MD-208 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk.
117 AÇIĞA İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI (Bu Maddeyle, belirli bir tarzda doldurulup kullanılması için verilmiş boş bir kağıdı, teslim edenin isteğine ve imzalı boş kağıdı veriş nedenine aykırı olarak dolduran kimse cezalandırılmaktadır. MD-209 3 aydan 1 yıla kadar Tak.Şik.Bğl.
118 RESMİ BELGE HÜKMÜNDE BELGELER  MD-210 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk.
KAMU BARIŞINA KARŞI SUÇLAR
119 HALK ARASINDA KORKU VE PANİK YARATMAK AMACIYLA TEHDİT (Tehdidin halkın hayatı, sağlığı, vücut veya cinsel dokunulmaz­lık ya da malvarlığı bakımından bir korku, endişe veya panik meydana ge­tirmek amacıyla yapılmış olması gereklidir) MD-213 2 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
120 SUÇ İŞLEMEYE TAHRİK (Suç işlemek için alenen tahrik etme) MD-214 6 aydan 5 yıla kadar Kamu Huk
120 SUÇU VE SUÇLUYU ÖVME (failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmekte­dir.) MD-215 2 yıla kadar hapis Kamu Huk.
121 HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK VEYA AŞAĞILAMA (bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür ta­vırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır) MD-216 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
122 KANUNLARA UYMAMAYA TAHRİK (halkın, kanunlara uymamaya tahrik edilmesi suç hâline getirilmiştir) MD-217 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
123 GÖREV SIRASINDA DİN HİZMETLERİNİ KÖTÜYE KULLANMA (dinî görev yapanlar, gö­revlerini yerine getirirken Devlet idaresini veya kanunlarını veya hükûmet icraatını alenen kötülemeleri suç hâline getirilmiştir) MD-219 1 aydan 1 seneye kadar Kamu Huk
124 SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA (Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak) MD-220 2 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk
125 ŞAPKA VE TÜRK HARFLERİ (Devrim Kanunları”na ay­kırı davranış, suç olarak tanımlanmıştır. ) MD-222 2 aydan 6 aya kadar Kamu Huk
ULAŞIM ARAÇLARINA VEYA SABİT PLATFORMLARA KARŞI SUÇLAR
126 ULAŞIM ARAÇLARININ KAÇIRILMASI VEYA ALIKONULMASI (kara ulaşım araçlarının ha­reketlerinin cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir dav­ranışla bile bile engellenmesini veya bunların kaçırılmasını cezalandırmakta­dır.) MD-223 1yıldan 3 yıla kadar hapis Kamu Huk
127 KITA SAHANLIĞINDA VEYA MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGEDEKİ SABİT PLATFORMLARIN İŞGALİ (kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgede kurulmuş sabit bir platformun cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla ele geçirilmesi, zaptedilmesi veya kontrol altına alınması, suç olarak tanımlanmıştır) MD-224 5 yıldan 15 yıla kadar hp. Kamu Huk
GENEL AHLAKA KARŞI SUÇLAR
128 HAYASİZCA HAREKETLER (“alenen cinsel ilişkide bulunmak” ve “teşhircilik” , cinsel ilişki, cinsel arzuların tatmini amacına yönelik her türlü davranışı ifade etmektedir.) MD-225 6 aydan 1 yıla kadar hp Kamu Huk
129 MÜSTEHCENLİK (bir çocuğa müstehcen gö­rüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin verilmesi ya da bunların içeriğinin gösterilmesi, okunması, okutulması veya dinletilmesi, satışa veya kiraya arzedilmesi, MD-226/1 6 aydan  2 yıla kadar hp Kamu Huk
130 MÜSTEHCENLİK (müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin ba­sın ve yayın yolu ile yayınlanması veya yayınlanmasına aracılık edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır) MD-226/2 6 aydan 3 yıla kadar hp Kamu Huk
131 MÜSTEHCENLİK (müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması sure­tiyle oluşmaktadır) MD-226/3 5 yıldan 10 yıla kadar hp Kamu Huk
132 MÜSTEHCENLİK (şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara iliş­kin) MD-226/4 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
133 FUHUŞ  (çocuğu fuhşa teşvik etmek, çocuğa fuh­şun yolunu kolaylaştırmak, bu maksatla çocuk tedarik etmek veya barındır­mak ya da çocuğun fuhşuna aracılık etmek,) MD-227/1 4 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
134 FUHUŞ (bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, bunun yolunu ko­laylaştırmak ya da fuhuş için aracılık etmek veya yer temin etmek) MD-227/2 2 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
135 FUHUŞ (fuhuş amacıyla ülkeye insan sokulması veya insanla­rın ülke dışına çıkmasının sağlanması) MD-227/3 2 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
135 FUHUŞ (, cebir, tehdit veya hile ile ya da çaresizliğinden yararlanılarak bir kimsenin fuhşa sevkedilmesi veya fuhuş yapmasının sağ­lanması) MD-227/4 3 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk
136 FUHUŞ (, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, ko­ruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, MD-227/5 3 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk
137 KUMAR OYNANMASI İÇİN YER VE İMKAN SAĞLAMA (başkalarının kumar oynaması için yer veya başka su­rette imkan sağlamakla oluşur. ) MD-228/1 1 yıla kadar hapis Kamu Huk
138 KUMAR OYNANMASI İÇİN YER VE İMKAN SAĞLAMA (çocukların kumar oynaması için yer veya başka surette imkan sağlanması) MD-228/2 2 yıla kadar hapis Kamu Huk
139 DİLENCİLİK (Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi MD-229/1 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
AİLE DÜZENİNE KARŞI SUÇLAR
140 BİRDEN ÇOK EVLİLİK (evli olan kimsenin kanuna ve usulüne uygun ola­rak ikinci bir nikâh işlemi yaptırmış bulunması gerekir.) MD-230/1 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
141 BİRDEN ÇOK EVLİLİK (evli olduğu hâlde ikinci defa evlenen kişinin du­rumunu bilerek onunla evlenen kimse) MD-230/2 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
142 HİLELİ EVLENME (, failin ger­çek kimliğini saklayarak kendisini bir başka kimse gibi göstermesi ve bu suretle evlenme işlemlerinin yapılması) MD-230/3 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
143 RESMİ EVLENME OLMAKSIZIN, DİNİ NİKAH KIYMAK SURETİ İLE EVLENME  MD-230/5 2 aydan 6 aya kadar Kamu Huk
144 ÇOCUĞUN SOY BAĞINI DEĞİŞTİRME MD-231 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
145 AİLESİNE KÖTÜ MUAMELE (resmî nikâh bulunmadan evlenmenin dinsel töreninin yaptırılması, Yarı aç veya susuz bırakma, uyku uyutmamak, zor koşullarda çalış­maya mecbur etmek gibi hareketleri kötü muameleye örnek olarak verebiliriz) MD-232/1 2 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
146 AİLESİNE KÖTÜ MUAMELE (Disiplin yetkisinin sınırı ise maddede gösterilmiştir. Disiplin yetkisi kişinin bedensel ve ruhsal sağlığının bozul­masına neden olmayacak veya bir tehlikeye maruz kalmasını sonuçlamayacak derecede kullanılabilecektir) MD-232/2 1 yıla kadar hapis Kamu Huk
147 AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ (aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi,) MD-233/1 1 yıla kadar hapis Tak.Şik.Bğl.
148 AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ (evli olsun veya olmasın gebe olan eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış kadını çare­siz durumda terk eden yani ona her türlü yardımı yapmaksızın ortada bıra­kan kişi cezalandırılmaktadır) MD-233/2 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
149 AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ (itiyadî sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma ya da onur kırıcı yaşayış tarzı nedeni ile özen noksanı veya kusurundan dolayı çocukların ahlâk, güvenlik ve sağlıklarının ağır şekilde tehlikeyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktır) MD-233/3 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
150 ÇOCUĞUN VE ALIKONULMASI (velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması,) MD-234/1 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
EKONOMİ SANAYİ ve TİCARETE İLİŞKİN SUÇLAR
151 İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA MD-235 5 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk
152 EDİMİN İFASINA FESAT KARIŞTIRMA MD-236 3 yıldan 7 yıla kadar Kamu Huk
153 FİYATLRI ETKİLEME (Fail, yalan haber veya havadisleri, işçi ücretlerinin, besin veya malla­rın değerlerinin yapay olarak düşmesini veya artmasını sağlamak maksa­dıyla yaymış bulunmalıdır) MD-237 3 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
154 KAMUYA GEREKLİ ŞEYLERİN YOKLUĞUNA NEDEN OLMA (taahhüt olunan işin yapılmaması suretiyle kamu kurum ve kuruluşları veya kamu hizmeti veyahut genel bir felâketin önlenmesi için zorunlu eşya veya gıda maddelerinin ortadan kalkmasına veya bu sonucu doğuracak derecede azalmasına neden olunmasını) MD-238 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
155 TİCARİ SIR, BANKACILIK SIRRI NİTELİĞİNDEKİ BİLGİ VE BELGELERİN AÇIKLANMASI MD-239 1 yıldan 3 yıla kadar Tak.Şik:Bğl
156 MAL VEYA HİZMET SATIMINDAN KAÇINMA (, belli bir mal veya hizmeti satmak­tan kaçınmak, kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması gerekmektedir. Örneğin, özel hukuk tüzel kişileri eliyle verilen sağlık hizmetlerini aksatarak, belli bir güzergahta toplu taşımacılık hizmetini durdurarak, ekmek gibi temel ihtiyaç maddelerinin üretimini dur­durarak, akaryakıt satışını durdurarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olunabilir. ) MD-240 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
157 TEFECİLİK (Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başka­sına ödünç para verilmesi, bu suçu oluşturur. . Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılı­ğında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması duru­munda tefecilik suçu oluşur MD-241 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
BİLİŞİM ALANINDA SUÇLAR
158 BİLİŞİM SİSTEMİNE GİRME  (Sis­teme, doğal olarak, haksız ve kasten girilmiş olması suçun oluşması için yeterlidir.) MD-243 1 yıla kadar hapis Kamu Huk
159 SİSTEMİ ENGELLEME, BOZMA VERİLERİ YOK ETME VEYA DEĞİŞTİRME (bilişim sisteminin iş­leyişini engelleme, bozma, sisteme hukuka aykırı olarak veri yerleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme, erişilmez kılma, değiştirme ve yok etme fiilleri, suç olarak tanımlanmaktadır) MD-244 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
160 BANKA VEYA KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI (Başkasına ait bir banka veya kredi kartının, her ne suretle olursa ol­sun ele geçirilmesinden sonra, sahibinin rızası bulunmaksızın kullanılması veya kullandırttırılması ve bu suretle failin kendisine veya başkasına haksız yarar sağlaması) MD-245/1 3 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk
161 BANKA VEYA KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI (sahibine verilmesi gereken bir banka veya kredi kartının bunu elinde bulunduran kimse tarafından kullanılması veya kullandırttırılması; söz gelimi kartı sahibine vermekle görevli banka memurunun kartı kendi veya başkası yararına kullanması) MD-245/2 3 yıldan 7 yıla kadar Kamu Huk
162 BANKA VEYA KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI (Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi) MD-245/3 4 yıldan 8 yıla kadar Kamu Huk
MİLLETE VE DEVLETE KARŞI SUÇLAR
163 ZİMMET (Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Bu tasarruflar, suç konusu şeyin mal edi­nilmesi, amacı dışında kullanılması, tüketilmesi şeklinde olabileceği gibi, bir başkasına satılması, verilmesi şeklinde de gerçekleşebilir.) MD-247 5 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk
164 İRTİKAP () Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi,) MD-250 5 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
165 DENETİM GÖREVİNİN İHMALİ (denetimle yükümlü kamu görevlisinin bu görevini ih­mal etmesinden yararlanılarak zimmet veya irtikap suçunu işlenmesi durumunda kamu görevlisinin cezalandırılması hususu) MD-251/2 3 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
166 RÜŞVET (bir kamu görevlisinin, görevinin ge­reklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması amacıyla kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır) MD-252 4 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk
167 YETKİLİ OLMADIĞI BİR İŞ İÇİN YARAR SAĞLAMA  (Bu suç açısından önemli olan, haksız menfaati temin eden kişinin bir kamu görevlisi olması ve aslında görevine girmediği bilinen bir işi özel bağlantıları nede­niyle yapabileceğinden söz ederek kişilerden haksız bir menfaat temin etme­sidir) MD-255 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
168 ZOR KULLANMA YETKİSİNE İLİŞKİN SINIRIN AŞILMASI  MD-256 1yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
169 GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA (görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi,) MD-257 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
170 GÖREVE İLİŞKİN SIRRIN AÇIKLANMASI(ifa edilen kamu göreviyle ilgili olan ve gizli tutul­ması yani sır olarak saklanması gereken bilgilerdir.) MD-258 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
171 KAMU GÖREVLİSİNİN TİCARETİ(görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle başkalarına mal veya hizmet satmaya çalışan kamu görevlisinin cezalandırılması) MD-259 6 aya kadar hapis Kamu Huk
172 KAMU GÖREVİNİN TERKİ VEYA YAPILMAMASI (kamu görevlilerinin toplu olarak gö­revlerini terk etmesi, görevlerine gelmemesi, görevlerini geçici de olsa kıs­men veya tamamen yapmaması veya yavaşlatması suç olarak tanımlanmıştır.  Söz konusu suçun oluşabilmesi için maddede belirtilen hareketlerin toplu olarak gerçekleştirilmesi gerekir. en az dört kişinin birlikte hareket etmiş olması ge­rekir. MD-260 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
173 KİŞİLERİN MALLARI ÜZERİNDE USULSÜZ TASARRUF  MD-261 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
174 KAMU GÖREVİNİN USULSÜZ OLARAK ÜSTLENİLMESİ (, hukuka aykırı olarak, kamu görevini yerine getirmeye teşebbüs etmek veya bu gö­revden ayrılması kendisine bildirilmiş olduğu hâlde, görevi sürdürmeye ça­lışmak) MD-262 3 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
175 KANUNA AYKIRI EĞİTİM KURUMU (Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişi, hakkında) MD-263 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
176 ÖZEL İŞARET VEYA KIYAFETLERİ USULSÜZ KULLANMA (bir rütbe ya da kamu gö­revinin veya mesleğin resmî elbisesini yetkisi olmadan alenen ve başkalarını yanıltacak şekilde giymek veya hakkı olmadığı hâlde belirli nişan veya ma­dalyaları takmak suç olarak tanımlanmıştır) MD-264 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
177 GÖREVİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması hâlinde verilecek ceza belirlenmiş­tir) MD-265/1 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
178 KAMU GÖREVİNE AİT ARAÇ VE GEREÇLERİ SUÇTA KULLANMA (kamu görevlisinin görevi gereğiolarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun işlenmesi sırasında kullanması) MD-266 Ceza 3 te 1 oranında artırım Kamu Huk
ADLİYEYE KARŞI SUÇLAR
179 İFTİRA (Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de bu suçun konusunu oluşturabilir,  Kişiye karşı suç isnadı ihbar veya şikâyet suretiyle yapılmış olabilir,basın ve yayın yolu ile bir kişiye gerçeğe aykırı olarak hukuka aykırı fiil isnat edilmesi hâlinde, iftira suçu oluşur, MD-267/1 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
180 BAŞKASINA AİT KİMLİK VEYA KİMLİK BİLGİLERİNİN KULLANILMASI (kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse) MD-268 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
181 SUÇ ÜSTLENME (Kişi, gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle, bildirimde bulunmuş olabilir. Bu durumda, suç üstlenme suçu oluşur) MD-270 2 yıla kadar hapis Kamu Huk
181 SUÇ UYDURMA (İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye verilir. Bu suretle adlî makamları gereksiz olarak işgal etmek veya yanlış yollara yön­lendirerek gereksiz yere uğraştırmak cezalandırılmış olmaktadır. ) MD-271 3 yıla kadar hapis Kamu Huk
182 YALAN TANIKLIK  MD-272 4 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
183 YALAN YERE YEMİN MD-275 1 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
184 GERÇEĞE AYKIRI BİLİRKİŞİLİK VEYA TERCÜMANLIK MD-276 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
185 YARGI GÖREVİ YAPANI ETKİLEME MD-277 2 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
186 SUÇU BİLDİRMEME  (Suçluların cezalandırılmasını devletten istemek, kişi açısından bir hak olduğu gibi; herhangi bir suç olgusunun gerçekleştiğini öğrenen kişinin du­rumu suçu takibe yetkili makamlara bildirmesi, aynı zamanda bir yükümlü­lüktür, . Örneğin, bir kimsenin kaçırılarak belli bir yerde tutulduğunun bilinmesine rağmen, durumdan yet­kili makamların haberdar edilmemesi; elektrik hırsızlığının işlendiğinden haberdar olunmasına rağmen, bildirilmemesi,Örneğin icrası tamamlanmış olan bir hır­sızlık sonucunda elde edilmiş olan malların bir depoda saklandığının bilin­mesine rağmen, durumdan yetkili makamların haberdar edilmemesi, bu suçu oluşturacaktır. MD-278 1 yıla kadar hapis Kamu Huk
187 KAMU GÖREVLİSİNİN SUÇU BİLDİRMEMESİ (.–  Kamu görevlileri, görevlerini yaptıkları sırada ve gö­reve ilişkin olarak bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde bunu yetkili ma­kamlara bildirmekle yükümlüdürler) MD-279 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
188 SAĞLIK MESLEĞİ MENSUPLARININ SUÇU BİLDİRMEMESİ (.– Madde, mesleklerini icra ettikleri sırada tabip, diş ta­bibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişilerin öğrendikleri suçları ihbar yükümlülüklerini getirmiş bulunmaktadır, bir tıbbi tahlil laboratuarında görev yapan kişiler açısın­dan da mevcuttur. MD-280 1 yıla kadar hapis Kamu Huk
189 SUÇ DELİLLERİNİ YOK ETME, GİZLEME VEYA DEĞİŞTİRME (madde metninde, daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulması, işlenen suçtan bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. ) MD-281 aydan 5 yıla kadar Kamu Huk
190 SUÇTAN KAYNAKLANAN MALVARLIĞI DEĞERLERİNİ AKLAMA MD-282 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
191 SUÇLUYU KAYIRMA (Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse) MD-283 6 aydan 5 yıla kadar Kamu Huk
192 TUTUKLU HÜKÜMLÜ VEYA SUÇ DELİLLERİNİ BİLDİRMEME (hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yerin ihbar edilmemesi, suçu ihbar etmemekten bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.) MD-284 1 yıla kadar hapis Kamu Huk
193 SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİNİN İHLALİ MD-285 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
194 SES VEYA GÖRÜNTÜLERİN KAYDA ALINMASI(soruşturma ve kovuşturma evrele­rindeki işlemlerin yapılışı sırasındaki ses ve görüntülerin yetkisiz olarak kayda alınması veya nakledilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.) MD-286 6 aya kadar hapis Kamu Huk
195 GENİTAL MUAYENE Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan) MD-287 3 aydan 1 yıla kadar Kamu huk
196 ADİL YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBUS () Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek) MD-288 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
197 MUHAFAZA GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA (suçun konusunu oluşturan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunulması, bu suçu oluşturacaktır. örneğin satılması, başkasına verilmesi gibi, bu amaçla bağdaşmayan davranışlar, söz konusu suçun oluşumuna neden olacaktır) MD-289 3 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
198 RESMEN TESLİM OLUNAN MALA ELKONULMASI VE BOZULMASI (hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkonulması suç olarak tanımlanmıştır. MD-290 3 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
199 BAŞKASI YERİNE CEZA İNFAZ KURUMUNA VEYA TUTUKEVİNE  GİRME (kendisini hükümlü veya tutuklunun yerine koyarak, onun yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girmeyi cezalan­dırmaktadır) MD-291 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
200 HÜKÜMLÜ VEYA TUTUKLUNUN KAÇMASI (kanun dairesinde gözaltına alındıktan veya tutuklandıktan sonra kaçan kimseleri cezalandırmaktadır. örneğin, karakol nezarethanesinden kaçan kimse hakkında da maddenin uy­gulanması sağlanmıştır.) MD-292 6 aydan 1 yıla kadar Kamu Huk
201 KAÇMAYA İMKAN SAĞLAMA  MD-294 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
202 MUHAFIZIN GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMASI (gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçmasını sağlamak, suç olarak tanımlanmıştır.) MD-295 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
203 HÜKÜMLÜ VEYA TUTUKLULARIN AYAKLANMALARI  MD-296 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
204 İNFAZ KURUMUNA VEYA TUTUK EVİNE YASAK EŞYA SOKMAK (hâlinde suç oluşacaktır. Suçun tamamlanması için hükümlü, tutuklu veya gözaltına alınanın kaçmasına ihti­ya) MD-297 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
205 HAK KULLANIMINI VE BESLENMEYİ ENGELLEME  (Cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler hakkında) MD-298 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
DEVLETİN EGEMENLİK ALAMETLERİNE ve ORGANLARINA SAYGINLIĞINA KARŞI SUÇLAR
206 CUMHUR BAŞKANINA HAKARET  MD-299 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
207 DEVLETİN EGEMENLİK ALAMETLERİNİ AŞAĞILAMA (BAYRAĞI) (Suçun unsuru, bayrağın aşağılanmasıdır. “yırtarak”, “yaka­rak” MD-300 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
208 İSTİKLAL MARŞINI ALENEN AŞAĞILAMA MD-300 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
209 TÜRKLÜĞÜ, CUMHURİYETİ, VEYA TBMM AŞAĞILAMA MD-301 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
210 EMNİYETİ  AŞAĞILAMA MD-301/2 6 aydan iki yıla kadar Kamu Huk
211 HÜKÜMETİ, DEVLETİN YARGI ORĞANLARINI, ASKERİYEYİ AŞAĞILAMA MD-301/2 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
DEVLETİN GÜVENLİĞİNE KARŞI SUÇLAR
212 DEVLETİN BİRLİĞİNİ VE ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZMAK  MD-302 Ağırlaştırılmış müebbet hapis Kamu Huk
213 DÜŞMANLA İŞBİRLİĞİ MD-303 Müebbet Hapis Kamu Huk
214 DEVLETE KARŞI SAVAŞA TAHRİK MD-304 10 yıldan 20 yıla kad. Kamu Huk
215 TEMEL MİLLİ YARARLARA KARŞI FAALİYETTE BULUNMAK İÇİN YARAR SAĞLAMA MD-305 3 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
216 YABANCI DEVLET ALEYHİNE ASKER TOPLAMA MD-306 5 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk
217 ASKERİ TESİSLERİ TAHRİP VE DÜŞMAN ASKERİ HAREKETLERİ YARARINA ANLAŞMA MD-307 6 yıldan 12  yıla kadar Kamu Huk
218 DÜŞMAN DEVLETE MADDİ VE MALİ YARDIM MD-308 5 yıldan 15 yıla kadar Kamu Huk
ANAYASAL DÜZENE ve BU DÜZENİN İŞLEYİŞİNE KARŞI SUÇLAR
219 ANAYASAYI İHLAL MD-309 Ağırlaştırılmış müebbet Hp Kamu Huk
220 CUMHURBAŞKANINA SUİKAST VE FİİLİ SALDIRI MD-310 Ağırlaştırılmış müebbet Hp Kamu Huk
221 YASAMA ORGANINA KARŞI SUÇ MD-311 Ağırlaştırılmış müebbet Hp Kamu Huk
222 HÜKÜMETE KARŞI SUÇ MD-312 Ağırlaştırılmış müebbet Hp Kamu Huk
223 TC HÜKÜMETİNE KARŞI SİLAHLI İSYAN MD-313 20 yıldan 25 yıla Kamu Huk
224 SİLAHLI ÖRGÜT MD-314 10 yıldan 15 yıla Kamu Huk
225 SİLAH SAĞLAMA MD-315 10 yıldan 15 yıla Kamu Huk
226 SUÇ İÇİN ANLAŞMA MD-316 3 yıldan 12 yıla Kamu Huk
MİLLİ SAVUNMAYA KARŞI SUÇLAR
227 ASKERİ KOMUTANLIKLARIN GASBİ MD-317 Müebbet Hapis Kamu Huk
228 HALKI ASKERLİKTEN SOĞUTMA MD-318 6 aydan 2 yıla kadar Kamu Huk
229 ASKERLERİ İTAATSİZLİĞE  TEŞVİK MD-319 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
330 YABANCI HİZMETİNE ASKER YAZMA, YAZILMA MD-320 3 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk
331 SAVAŞ ZAMANINDA EMİRLERE UYMAMA MD-321 1 yıldan 6 yıla kadar Kamu Huk
332 SAVAŞ ZAMANINDA YÜKÜMLÜLÜKLER MD-322 3 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
333 SAVAŞTA YALAN HABER YAYMA MD-323 5 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
334 SEFERBERLİKLE İLGİLİ GÖREVİN İHMALİ MD-324 6 aydan 3 yıla kadar Kamu Huk
335 DÜŞMANDAN UNVAN VE BENZERİ PAYELER KABULÜ MD-325 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
DEVLET SIRLARINA KARŞI SUÇLAR
336 DEVLETİN GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN BELGELER MD-326 8 yıldan 12 yıla kadar Kamu Huk
337 DEVLETİN GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN BİLGİLERİ TEMİN ETME MD-327 3 yıldan 8 yıla kadar Kamu Huk
338 SİYASAL VEYA ASKERİ CASUSLUK MD-328 15 yıldan 20 yıla kadar Kamu Huk
339 DEVLETİN GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN BİLGİLERİ TEMİN ETME  MD-329 5 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
340 GİZLİ KALMASI GEREKEN BİLGİLERİ AÇIKLAMA MD-330 Müebbet Hapis Kamu Huk
341 ULUSLAR ARASI CASUSLUK MD-331 1 yıldan 4 yıla kadar Kamu Huk
342 ASKERİ YASAK BÖLGELERE GİRME MD-332 2 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
343 DEVLET SIRLARINDAN YARARLANMA, DEVLET HİZMETLERİNDE SADAKATSİZLİK MD-333 5 yıldan 10 yıla kadar Kamu Huk
344 YASAKLANAN BİLGİLERİ TEMİN  MD-334 1 yıldan 3 yıla kadar Kamu Huk
345 YASAKLANAN BİLGİLERİ  AÇIKLAMA MD-336 3 yıldan 5 yıla kadar Kamu Huk
346 YABANCI DEVLET BAŞKANINA KARŞI SUÇ MD-340 Ağırlaştırılmış Müebbet Kamu Huk
a.nemlı
 
Aile Hukuku ve Boşanma Davası
By Av. Mustafa Kemal Batur / 01 Mayıs 2016

Cinsiyet Değiştirme Ameliyatı ve Davası

Türkiye de cinsiyet değiştirme ve cinsiyet değişikliği davası süreci   Ülkemizde toplumsal gelişmeler ve insanların cinsiyet üzerindeki baskın önyargıları yıkılmaya başlamıştır. Yıllardan günümüze kadar gelen cinsiyet sorunları uzun yıllar ne yazıkki kapalı kapılar ardında konuşulmaktaydı. Artık gelişen toplum ile beraber insanlar hissettikleri cinsiyeti yaşayabilir konuma gelmiş bulunmaktadırlar. Avrupa'nın birçok ülkesinde hiçbir ön şarta bağlı olmadan isteyen kişi rahatlıkla erkekten kadına veya kadından erkeğe geçebilmektedirler.Bizim yasalarımıza ise cinsiyet değişikliği Türk Medeni Kanunu 40. Madde ile düzenlenmiştir.

TMK 40. Cinsiyet değişikliğinde Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin onsekiz yaşını doldurmuş bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunduğunu (bu zorunluluk Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir) bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla belgelemesi şarttır.

Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbi yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmi sağlık kurulu raporuyla doğrulanması halinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.

Görüldüğü üzere ülkemizde de cinsiyet değiştirmek mümkündür. Ancak diğer Avrupa ülkelerinde olduğu kadar kolay bir işlem ve süreç ülkemizde bulunmamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını ele aldığımızda, Türkiye de mevcut yasa maddesi çerçevesinde ön şartlar sonucu yapılabilecek değişikliğe dair bir çok karar vardır. Bu kararların tamamına yakınında Türkiye tazminata mahkum olmuştur.   Kişilerin ülkemizde cinsiyetini değiştirme için gereken şartları sıralayalım;
  • 18 yaşını doldurmuş olmak
  • Mahkemenin izin vermesi
  • Bekar olmak
  • Cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından artık zorunlu olması
  • Üreme özelliğinden yoksun olmak
  Görüldüğü üzere 5 madde vardır gerçekleştirilmesi gereken. Açılacak cinsiyet değişikliği davası nüfus müdürlüğüne karşı açılmaktadır. Dava aşamalarından en önemlisi alınacak eğitim ve araştırma hastane raporları sonucunda geçiş işleminin ruhen ve bedenen zorunlu olmasını (transseksüel) gösterir rapordur. Cinsel Kimlik konseyi adı verilen konseyde bir psikiyatr, bir plastik cerrah, bir kadın doğumcu, bir ürolog, ve genetikçi, bir endokrinolog ve birde hukukçu yer alır. Psikiyatr ilk aşamada kişiyi görecek olandır. Onun raporu ile diğer doktorların aşamalarına geçilmektedir. Kişinin burada lezbiyen olup olmadığı son derece önemlidir. Zira kişi lezbiyen ise aşamalar değişmektedir. Eğer kişi lezbiyen ve değişiklik şart ise öncelikle endokrinolog hormon tedavisi ile testesteron hormonları verilir. Eğer kişi bu aşamada cinsiyet dönüşümüne elverişli hale gelir ise konseyden olumlu rapor çıkar. Ardından bu rapor mahkemeye gönderilir. Hukuk ofisimiz olarak sürecin takibi sonrasında hastane işlemlerinde de yol göstermekle beraber en iyi ve en hızlı çözüme kavuşmanız için gereken adımları sizinle beraber atmaktayız. Alınan olumlu rapor sonrası mahkeme cinsel dönüşüm için gerekli kararı verir ve alınan karar ile ameliyat sürecine girilir. Ülkemizde İzmir Dokuz Eylül, İstanbul Cerrahpaşa, Ankara Hacettepe ve İstanbul Çapa Hastanelerinde bu ameliyatlar uzun yıllardır gerçekleştirilebilmektedir. Bu hastanelerde cinsel kimlik konseyi vardır. Ameliyat sonrası hastane raporları mahkemeye gönderilir ve mahkeme raporların olumlu olması durumunda pembeden maviye veya maviden pembeye yeni kimliğinizin verilmesi için ikinci kararını verir.              
İmar ve Gayrimenkul Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 22 Nisan 2016

Parselasyon İşlemleri – İmar Hukuku

Parselasyon işlemleri, plan sınırları içerisinde bulunan ve henüz yapılaşma hakkı düzenlenmemiş arazilerin şekillendirilmesini sağlamaktadır. Bir başka deyişle, ham durumdaki arazilerin imar parseline dönüştürülmesi sürecinde gerçekleştirilen idari işlemler dizisidir. Parselasyon işlemi, kadastro parselinin imar parseline dönüştürülmesi sürecini ifade eder. İmar planlarının ve parselasyonunun amacı kadastro parselinin imar parseline dönüştürülmesi suretiyle, düzenli, sağlıklı ve estetik bir şehirleşmenin gerçekleştirilmesidir. Kadastro parseli, kadastro uygulaması sonucunda, arazi üzerinde mülkiyet durumunu tespit edilerek oluşturulan parseli ifade etmektedir. İmar parsellerinden farklı olarak kadastro parsellerinde büyüklüğü, mülkiyete konu arazinin yüz ölçümünü belirler. Bir başka ifadeyle, kadastro parsellerinde belli bir büyüklük ya da standart ölçüsü bulunmamaktadır. İmar parseli ise, belirli düzenlemeler sonucunda arazinin bir standarta ulaştırılması, altyapı ve üstyapıya ilişkin gereksinimler dikkate alınarak, inşaat yapılabilir parçalara ayrılması sonucunda oluşan yapılaşabilir arazi parçalarına denilir. Parselasyon işleminin kontrol edilmesiyse, imar planlarının yaşama geçirilmesi ve plan hedeflerinin gerçekleştirilmesi mümkün olur. İmar planları yapılmış olsa dahi, bir arazi üzerinde yapılaşma yoluna gidebilmesi için parselasyon sürecinin tamamlanması gerekir. Kadastro parseli arazilerin imar parsellerine dönüştürülmesi suretiyle yapılaşmasının sağlanması açısından yapılması zorunlu bir uygulamadır. Bu doğrultuda düzenli kentleşmenin sağlanması, yapılaşmanın kentsel alt ve üst yapı hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması parselasyon işleminin amaçları arasındadır. İmar planlarına uygun yapılaşmanın sağlanmasının yanında, imar planlarında yer alan hükümler doğrultusunda temel hak ve özgürlük üzerinde, özellikle de mülkiyet hakkı üzerinde, oluşturulan kısıtlamaların sonra erdirilmesi de parselasyon uygulamalarının temel amaçlarından biridir. Mülkiyet hakkı üzerinde kısıtlama getiren bir düzenleme doğrultusunda kamulaştırmaların gerçekleştirilebilmesi için öncelikle parselasyon uygulaması yapılarak sorunun DOP ölçeğinde çözümlenmesi gerekir. Parselasyon işlemlerinin amacı tarla vasıflı arazilerin imar parseline dönüştürülmesi olduğundan, bu süreçte arazilerin imar planları ölçeğinde ayrıştırılması, standart ölçülerde küçük arazi parçalarının oluşturulması, yapılaşmanın gerektirdiği parsel ölçeğinde altyapısı hazırlanmış parsellerin üretilmesi ifraz işlemiyle mümkündür. Parselasyon işlemleri sonucunda farklı imar parsellerinin imar mevzuatına göre verimli kullanılmasının önünde bulunan engellerin (Ör: Cephesi yeterli büyüklükte olmadığı için yapılaşma imkanı bulunmayan parsellerin birleştirilmesi yoluna gidilir) kaldırılması amacıyla, iki veya daha fazla imar parselinin birleştirilmesi tevhit işlemiyle mümkündür. İfraz ya da tevhit işlemleri sonrasında oluşan yeni parsellerin imar adalarına dağıtılmasına tahsis denilir. Tahsis işleminde ifraz veya tevhit işlemi sonrasında oluşan yeni parseller imar adalarına dağıtılırken yeni ada ve parsel numarası verilir. Parselasyon işlemleri sırasında uygulamayı yapan idarenin, oluşturulmuş olduğu havuzda yer alacak arazilerin düzenlemesinde karışıklık yaşanmasının önlenmesine yönelik olarak cetveller tutulması gerekir. Tutulan cetvellerde arazilerin, yüz ölçümleri, malikleri, terkleri, ait oldukları adalar, parsel numaraları ve benzeri konular göz önünde bulundurularak kayıtların tutulması sağlanır.
İmar ve Gayrimenkul Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 22 Nisan 2016

Şuyulandırma İşlemi – İmar Hukuku

Şuyulandırma, belediye ve mücavir alan sınırları içinde düzenleme yapma yetkisi imar kanunun 18 ve 19. maddeleri ile, bu konudaki yönetmeliğin 5 ve 39. maddelerine göre kesin ve nihai olarak belediyelere aittir. İlgililerin parselasyon işlemlerine karşı idare mahkemelerinde dava açmadan önce yapılan idari işlemin kaldırılmasını, değiştirilmesini veya bu konuda yeni bir işlem yapılmasını işlemi tesis eden belediyeden isteyebilir. (İYUK m.11/1) Bu itirazın 60 günlük dava açma süresi içinde yapılması gerekir. Bu başvuru işlemin tebliği ile işlemeye başlayan idari dava açma süresini durdurur. Yapılan bu başvuruya 60 gün içinde idarece cevap verilmemesi halinde, istek reddedilmiş sayılır. İsteğin açıkça reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde idareye başvuru ile durmuş olan dava süresi hesap edilirken işlemin tebliği ile idareye başvuru arasında geçen süre dikkate alınır. Parselasyon uygulaması (Şuyulandırma) belediye encümen kararının belediyenin her türlü iletişim kaynaklarından ilan edilebileceği gibi, T.C. Anayasa’sının 125. Maddesinde, idare işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmış, 2577 sayılı İYUK m. Kurulu 12.02.1970 gün, 69/2 E. Ve 70/1 K. Sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında davalarda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı ilan tarihinin dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğu kabul edilmiştir.  Şuyulandırma İşlemi   
İmar ve Gayrimenkul Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 22 Nisan 2016

Düzenleme Ortaklık Payı ‘nın Kavramı – DOP

Kanun koyucu, İmar Kanunu kapsamında gerçekleştirilen parselasyon uygulamasının karşılığı olarak düzenlemeye konu arazilerin belli bir oranın düzenleme ortaklık payı (DOP) adı altında idareye terk edilmesini düzenlemiştir. Tarla vasıflı bir arazinin imar parseline dönüştürülmesi sürecinde ortaya konulan idari işlemler karşılığı olarak, düzenleme yapan idarenin düzenleme konusu araziye ortak olduğunu ifade etmektedir. Düzenleme ortaklık payının, düzenleme ile araziden imar parseline dönüşen yerlere yaşanan değer artışının karşılığı olarak belli bir oranın alınması olduğu ifade edilmiştir. (İK m.18) İmar Kanunun madde 18/8 inci fıkrasına göre, üzerinde bir yapı bulunan ve hisseli olan parsellerde, şüyulandırma işlemi sadece zemin için yapılır ve binanın bedeli ise zeminden ayrı olarak ele alınır ve buna göre ayrıca hesaplanır. Yasa koyucu mümkün olduğu müddetçe mevcut yapıların muhafazasını ve tek parsel içinde kalmasını istemiştir. Buna göre imar planı açısından yıkılması gerekmeyen yapıların bir parsel içinde kalması gerektiği vurgulanmıştır. Öte yandan, imar planına veya ilgili mevzuata göre tamamının veya belli bir kısmının ortadan kaldırılması gereken yapıların ise tek bir parsel içinde bulunma koşulu aranmamıştır. Burada bu tür yapıların yıkılabilmesi için yapı sahiplerine bedelinin ödenmesi gerekir. Hisseli olarak bir parsel içinde bulunan ya da birkaç parsel içinde bulunan ve yıkılması gereken bu yapıları, yapı sahipleri kullanmaya devam ederler. Bu kullanım yapı için takdir edilen bedelin tamamının hisse veya parsel sahiplerinin tamamına ödenmesine, tarafların aralarında yapıyı kullanmayacaklarına dair anlaşmasına ya da ortaklığın (şüyuu) giderilmesine kadar devam eder.   DÜZENLEME ORTAKLIK PAYI ALINIRKEN UYULMASI GEREKEN ESASLARI
  • Düzenleme ortaklık payı %40’dan fazla olamaz.
  • Düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve orta öğretim kurumları, park, yol, meydan, yeşil alan, otopark gibi genel hizmetlere ayrılan ve tescile tabi olmayan alanlar ile cami ve karakol gibi yerler ve ilgili tesisler için kullanılmak üzere sınırlandırılmışsa da gerek Danıştay kararları ile gerekse de imar kanunu m. 18/3’de ifade edildiği üzere, “…gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden…” ifadesiyle bu yerlerin sınırlı olmadığı vurgulanmıştır. Danıştay; Pazar yeri, toplu taşım yeri ve semt spor alanının umumi hizmet alanına girdiği ve DOP’dan karşılanması gerektiğini hükmetmiştir. ( Danıştay 6.D. 16.11.1995 tarih 95/1737 E. 95/4591 K.)
  • Düzenleme ortaklık payı bir kere alınır
  • Düzenleme ortaklık payı olarak alınan yerlerin yeterli olmaması durumunda gereksinim kamulaştırma yapılmak suretiyle karşılanır.
  • Alınacak düzenleme ortaklık payı, düzenlemeye giren tüm arazi ve arsaların, düzenlemeye giren kısımlarının yüzölçümleriyle orantılı olarak alınmalıdır.
  • Daha önce maliklerinin istekleri üzerine ifraz ve tescil edilmiş parsellerden düzenlemeye dahil edilenlerinden önceki ifrazda alınan terk oranın uygulamadaki yüzdeye tamamlayan fark kadar düzenleme ortaklık payı alınması mümkündür.
    KAMU ORTAKLIK PAYININ KAVRAMI Kentin tüm sakinlerinin ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan genel nitelikli, kamu hizmet ve tesisleri üzerinde de imar planlarının uygulanması gerekmektedir. İşte, düzenleme yapılan alanlarda yol, meydan, park, yeşil alan, karakol gibi umumi hizmet alanlarının dışında resmi kurum ve kuruluşlar için ayrılması gereken yerlere ilişkin düzenleme sahasında bulunan parsellerden DOP Haricinde alınan pay miktarlarına kamu ortaklık payı (KOP)  denilmektedir. Buna göre arsa arazi düzenleme (AAD) m.12. hükmü incelendiğinde burada sayılan “okul, hastane, kreş, belediye hizmet veya diğer resmi tesis alanı” gibi yerler 3194 S. İmar Kanunu ve AAD’nin çeşitli maddelerinde ifadesini bulan “Umumi Hizmetlere” ayrılan alanlardan farklı olduğu görülmektedir. Bu bağlamda AAD’de örnek olarak sayılan ve KOP ile oluşturulacak yerler, düzenleme alanlarının ihtiyaçlarını aşan genel nitelikli resmi bina ve tesislere tahsis edilecek alanların temin edilmesine yöneliktir. Bu nedenle semt spor alanları DOP’dan karşılanmasına karşın bölgesel spor alanları KOP Payından karşılanmaktadır. (Danıştay 6.D. 14.04.2004 tarih 2002/6584E. , 2004/2274 K. Sayılı kararı)   DOP İLE KOP ARASINDAKİ FARK   Kamu tesis arsalarına tahsis uygulaması bir kesinti değil, bir dağıtım ölçütüdür. Bahse konu tesisler düzenleme sahasına giren tüm taşınmaz sahiplerine hizmet vereceği kabul edildiğinden, bu uygulama ile imar parseli olarak ayrılan veya birleştirilen taşınmazların sahiplerine yalnızca bu yerlerden pay vererek onların mağdur olmalarına neden olmak yerine, bu yerlerin düzenlemeye giren tüm taşınmaz sahiplerini DOP sonrası payları oranında hisselendirilmesi sağlanmaktadır. Kamu Ortaklık Payı kamuya bedelsiz olarak değil, bir bedel karşılığında terk edilmektedir. Buna göre KOP uygulaması sonucunda, düzenleme alanındaki tüm taşınmaz sahipleri, hisseleri oranında söz konusu kamu hizmet tesis alanında hisse sahibi olmakta ve kamulaştırma yapıldığında kendilerine bedel ödenmektedir.    
İmar ve Gayrimenkul Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 22 Nisan 2016

İmar Hukuku 18. Madde – Arazi ve Arsa Düzenlemesi

İmar Kanunu Madde 18: İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır. Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında “düzenleme ortaklık payı” olarak düşülebilir. Ancak bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez. (Değişik fıkra: 03/12/2003 – 5006 S.K. / 1. Md. ) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz. Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır. Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır. Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez. Bu düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenleme ortaklık payı alanlarından, bu düzenleme sebebiyle ayrıca değerlendirme resmi alınmaz. Üzerinde bina bulunan hisseli parsellerinde, şüyulanma sadece zemine ait olup, şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır. Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlanabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur. Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz. Düzenlenmiş arsalarda bulunan yapılara, ilgili parsel sahiplerinin muvafakatları olmadığı veya plan ve mevzuat hükümlerine göre mahzur bulunduğu takdirde, küçük ölçüdeki zaruri tamirler dışında ilave, değişiklik ve esaslı tamir izni verilemez. Düzenlemeye tabi tutulması gerektiği halde, bu madde hükümlerinin tatbiki mümkün olmayan hallerde imar planı ve yönetmelik hükümlerine göre müstakil inşaata elverişli olan kadastral parsellere plana göre inşaat ruhsatı verilebilir. Bu maddenin tatbikinde belediye veya valilik, ödeyecekleri kamulaştırma bedeli yerine ilgililerin muvafakatı halinde kamulaştırılması gereken yerlerine karşılık, plan ve mevzuat hükümlerine göre yapı yapılması mümkün olan belediye veya valiliğe ait olan sahalardan yer verebilirler. Veraset yolu ile intikal eden, bu kanın hükümlerine göre şüyulandırılan Kat Mülkiyeti Kanunu uygulanması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz. Arsa ve arazi düzenlemesinin esasları İmar Kanunu 18 inci madde ile, bu maddenin uygulanmasına dair …ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. Öte yandan kapalı ve tereddüt konusu olan bazı hususlar da Danıştay İçtihatları ile açıklığa kavuşturulmuştur.   DÜZENLEME SAHALARININ TESPİTİ ESASLARI Düzenleme sahası: Sınırı tespit edilerek, düzenlenmesine karar verilen sahadır. Düzenleme bölgesi tespitinin, düzenlenecek sahanın belediye ve mücavir alan sınırları içinde olması halinde “Belediye Encümeni”; dışında olması halinde ise “İl İdare Kurulu” kararıyla yapılması gerekir. Düzenlemeye yapılan itirazların da yine aynı yerlerce karara bağlanması gerekir. Saha tespitinde, 5 yıllık imar programlarına alınan yerlere öncelik tanınması ve beldelerin gelişme ve ihtiyaç durumumun gözetilmesi lazımdır. Düzenleme sahasının en az müstakil “bir ada” yı kapsaması zorunludur. “Parsel” bazında düzenleme yapılması mümkün değildir. Ancak imar adasının büyük bir kısmının imar mevzuatına uygun olarak teşekkül etmiş olması nedeniyle, yeniden düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaması ve diğer kısmında birkaç taşınmazın tevhit ve ifraz yoluyla imar planı ve imar mevzuatına uygun imar parsellerinin elde edilmesinin mümkün olması halinde, adanın bu kısmında kalan parseller, müstakilen düzenlemeye tabi tutulabilir. Düzenlemenin imar planına ve yönetmelik hükümlerine aykırı olması, parselasyon uygulaması ile imar planında değişiklik yapılmaması ve parselasyon plana uygun yapılaşmaya imkan vermesi gerekir. İdarelerin, sırf başka parseldeki kendi hisselerini birleştirmek amacıyla düzenleme yapmaları mümkün değildir. Düzenlemeden amaç, inşaata elverişli parsel elde etmektir. Bu nedenle düzenleme alanı içerisinde “artık parsel” oluşturulmalıdır. Tescil harici kalmış devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, özel kişilerin taşınmazlarıyla birlikte düzenlemeye tabi tutulması ve sonra da bunların tamamının düzenleme ortaklık payı olarak düşülmesi mümkün değildir.       DÜZENLEME SINIRININ GEÇİRİLMESİ ESASLARI Düzenleme sınırı: Düzenlenecek imar adalarının imar planına göre yol, meydan, park, genel otopark, yeşil saha gibi umumi hizmetlere ayrılan ve tescile tabi olmayan alanlar ile cami ve karakol yerlerini çevreleyen sınırdır. Düzenleme yapılırken şu hususlara dikkat edilmesi gerekir; Düzenleme alanı sınırının;
  1. İskan sahasının bittiği yerlerde iskan sınırından,
  2. İskan sahası içindeki yollarda yol ekseninden,
  3. İbadet ve karakol yerlerinin dış sınırından, yeşil alan ve genel otopark alanlarının düzenleme ortaklık payı oranı ve uygulamaya alınan parsel sınırına göre uygun bir yerinden geçirilmesi gerekir. Ancak, imar planında gösterilmiş düzenleme sınırları varsa bu durumun dikkate alınması lazımdır.
Düzenleme sınırının herhangi bir parseli iki veya daha fazla parçaya bölmesi halinde; sınırın, bu parçalardan düzenleme sahası dışında kalan başka bir imar adasına girmeyenleri varsa bunları da içine alacak şekilde geçirilmesi gerekir. Eğer ki parsel büyük ise, bu durumda parselin önce ifrazının yapılması ve sonra da sınırının bu ifraz sınırından geçirilmesi zorunludur. (Yön. Md. 6)   DÜZENLEME ALANINDA KALAN GENEL HİZMET ALANLARININ SAĞLANMASI Düzenleme Ortaklık Payı: (3.12.2013 tarih ve 5006 sayılı kanun ile 3194 sayılı imar kanununun 18 inci maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda). Düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, gibi umumi hizmetlere ayrılan ve tescile tabi olmayan alanlar ile ibadet ve karakol yerleri ve ilgili tesisler için kullanılmak üzere, düzenleme dolasıyla meydana gelen değer artışları karşılığında düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların, düzenlemeden önceki yüzölçümlerinden %40’a kadar düşülebilen miktar ve/veya zorunlu hallerde malikin muvafakatı ile tespit edilen karşılığı bedeldir. Düzenleme Ortaklık Payı Oranı: Bir düzenleme sahasında tespit edilen düzenleme ortaklık payı miktarının bu saha içindeki kadastro ve imar parsellerinin toplam yüzölçümü miktarına oranıdır. Düzenleme alanı belirlenirken, bu düzenleme ile yerleşime açılacak alanın, imar planında gösterilen yol, meydan, otopark ve yeşil alan gibi genel hizmet alanları ihtiyacı için gerekli olan düzenleme ortaklık payının, düzenlemeye giren parsellerden dengeli olarak ve hakkaniyete uygun bir şekilde alınmasına dikkat edilmesi lazımdır. (Yön. Md. 7)   DÜZENLEME SIRASINDA KORUNMASI GEREKEN YAPILAR Önceden yapılmış bazı yapılar, belirlenen düzenleme alanı içinde kalabilir. Bu durumda, düzenleme yaparken şuna dikkat edilmesi gerekir. Eğer ki bu yapılar plan ve imar mevzuatı itibariyle korunabilir nitelikte ise, bu yapıların bir imar parseli içerisinde bırakılması zorunludur. Buna karşın bu yapıların, gerek plan gerekse diğer imar mevzuatı bakımından sakıncası var ise, bu halde, bu yapıların birden fazla imar parseli içerisinde bırakılması mümkündür (İK md. 18/9; Yön. Md. 8/1) Öte yandan, korunması gerekli yapıların bulunduğu parsellerin yol, meydan, otopark ve yeşil alan gibi genel hizmetlere ayrılan yerlere rastlayan kısımlarından; ve bitişiğindeki taşınmazın da düzgün imar parseline dönüştürülmesi için bahçelerinden gerekli olan miktarın ifraz edilerek %40’a kadar kısmı düzenleme ortaklık payı olarak alınabilir. Alınacak miktarın oranının, düzenleme ortaklık payından fazla olması halinde, bu kısmın kamulaştırma yoluyla alınması mümkündür (Yön. Md. 8/2)     İMAR PARSELLERİNİN OLUŞTURULMASI VE DAĞITILMASININ ESASLARI   İmar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımında aşağıda belirtilen esaslara uyulması gerekir.
  1. Düzenlemeyle oluşan imar parselleri, mümkün ise aynı yerdeki veya yakındaki eski parsellere (parsel sahiplerine) tahsis edilmelidir.
  2. Öte yandan, parselasyon işlemi ile parsel tahsis yapılırken, tahsis edilen yeni parsel ile eski parselin hem uzaklığının hem de ekonomik değerlerinin birlikte dikkate alınması ve ayrıca genel olarak hakkaniyettin gözetilmesi gerekir.
Ayrıca, hisseli taşınmazlarda tahsis oranının, hisse oranına göre yapılması, yani kadastral durumun gözetilmesi gerekir.
  1. Parselasyonda, tapu senedindeki yüzölçümün esas alınması gerekir.
  2. Müşterek mülkiyet halindeki bir taşınmazın 18 inci maddeye göre parselasyon işlemine tabi tutulması halinde oluşacak tüm imar parsellerinin paydaşlara yine müşterek mülkiyet şeklinde tahsis edilmesi gerekir, 18 inci madde uygulaması ile müşterek mülkiyetin ferdileştirilmesi mümkün değildir
  3. Bir kimsenin fazla, örneğin iki kadastral parselinin düzenlemeye girmesi durumunda:
Düzenlemeye giren taşınmazlardan düzenleme ortaklık payı düşüldükten sonra kalan kısımlarının her biri planda belirtilen parsel ölçülerine uygun değilse, bu halde, bu kişiye iki kadastro parseline karşılık “müstakil bir imar parseli” tahsis edilir. Bu durumda, eğer ki, iki kadastro parseline karşılık bir imar parseli verilmekle birlikte, düzenlemeye giren kadastro parselinden geriye bir miktar kalmış ise, bunun için de taşınmazların sahibine başka bir imar parselinden “pay” verilmesi gerekir.
  1. Plan ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların, tam olarak ve hissesiz bir şekilde bir imar parseli içinde bırakılması gerekir. (Yön. Md. 10/b)
  2. Mal sahibine tahsis edilen miktarın bir parselinden küçük olması ya da teknik ve hukuki bir takım nedenlerle müstakil imar parseli tahsisinin mümkün olmaması halinde;
İmar parselasyon planları ve imar durumu belirlenmiş düzenleme alanlarında yapılacak binaların inşaat alanı veya bağımsız bölüm adetleri belirlenmiş imar adaları veya parselleri, kat mülkiyetine esas olmak üzere hisselendirilebilir. Hisselendirme, imar ada veya parselin yüzölçümü payda kabul edilerek, hisse sahiplerine ait düzenleme ortaklık payları çıkarıldıktan sonra kalan yüzölçümü miktarı hisse kabul edilerek kat mülkiyeti uygulanmak üzere yapılır. Hisselendirme, ana yapı veya yapıların toplam inşaat alanları veya bağımsız bölüm adetleri ile orantılı olarak hesaplanır. Hisselendirilmiş parselin tapu kütüğündeki beyanlar hanesine “imar kanununun 18 inci maddesindeki kat mülkiyeti esası uygulanmıştır” ibaresi yazılır. Ana yapının veya yapıların inşaatı ve kullanılması gibi hususlarda 634 sayılı kat mülkiyeti kanunu hükümleri uygulanır. Düzenlemeye tabi tutulan parselin zemin durumu ve üzerindeki yapının özelliği itibariyle düzenleme ortaklık payının alınmadığı hallerde, ilgilisinin muvafakatı ile düzenleme ortaklık payı miktarı bedele dönüşebilir. Düzenlemeye tabi tutulması gerektiği halde İmar Kanunu’nun 18 inci maddesi hükmünün tatbiki mümkün olmayan hallerde müstakil inşaata elverişli olan kadastro parseline plana göre inşaat ruhsatı verilirken de yukarıdaki hüküm uygulanır. Bu maddeye göre yapılacak bedel takdileri ve bu bedellere itiraz şekli 2942 sayılı kamulaştırma kanunu hükümlerine tabidir. Bu bedel, düzenlemenin gerçekleştirilmesi için yapılacak kamulaştırmalar dışında kullanılamaz (Yön. Md. 10) İmar Kanunu’nun 18 inci maddesi ile imar planlarının uygulanması sırasında belediye veya valiliklere kat mülkiyeti veya kat irtifakı tesisi yetkisi verilmiştir. Buna göre, imar düzenlemesine alınan alanlarda ileride yapılacak yapılar için kat irtifakı veya kat mülkiyeti tesisine esas olacak şekilde, binaların toplam inşaat alanı belirlenen imar parsellerinin hisselendirilmesinde, pay sahiplerine ait düzenleme ortaklık payları çıkarıldıktan sonra kalan yüzölçümü miktarı payda kabul edilerek bağımsız bölümlerin değerleri ile orantılı pay verilmek suretiyle şuyulandırma yapılabilir. İmar uygulaması sırasında mevcut olan veya inşa halinde bulunan yapılar için, kat irtifakı veya kat mülkiyeti tesisi de mümkündür. Bunun için uygulayıcı idarenin, kat mülkiyetine konu edilecek bağımsız bölümlere değerleri ile orantılı olarak tahsis istenen arsa paylarını ve hangi bağımsız bölümün hangi paydaşa ait olacağının ada dağıtım cetvelinde göstermesi, genel inşaat projesine, imar uygulamasına ilişkin diğer belgeler ile birlikte tapu idaresine göndermesi yeterlidir. Kat irtifakı veya kat mülkiyetinin bir parsel üzerine birden fazla yapılacak yapılar için tesisi de mümkündür. İmar Hukuku 18. Madde - Arazi ve Arsa Düzenlemesi  
Avukatlık
By Av. Mustafa Kemal Batur / 21 Nisan 2016

Gaziantep Avukat ve Avukatlık

Avukatlık büromuzda alanında uzman, güçlü ve dinamik bir avukat kadrosu vardır. Hukuk ofisimiz aynı zamanda Gaziantep şirket ve bireysel hukuki danışmanlık sağlamaktadır. En iyi avukat ın arandığını günümüzde size avukatlık ortaklığımız olarak en iyi hizmeti sunmaya çalışmaktayız. Avukatlarımız ağırlıklı olarak Ticaret Hukuku, Şirketler Hukuku, İdare Hukuku, İdari Yargı, Bilişim Hukuku, Ceza Hukuku, Ceza Davaları, Ağır Ceza, Aile ve Boşanma davaları, İcra Hukuku, İcra Takipleri, Birleşme ve Devralma konuları, Enerji Hukuku ve EPDK mevzuatı, Medeni Hukuk, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku ve Yabancılar Hukuku gibi alanlar da dahil olmak üzere hukukun her alanında faaliyet göstermektedir. Vakıflar ve dernekler mevzuatlarının yanı sıra spor hukuku alanında da aktif olarak çalışmalar yapmaktayız. Ağır ceza avukatı ve kentsel dönüşüm alanında uzman avukatlarımız hizmet sağlamaktadır. Antep için uzman olduğumuz alanlarda danışmanlık ve sürekli avukatlık hizmetleri de ofisimizde sağlanmaktadır. Gümrük ve vatandaşlık alanında da avukat hizmeti sağlayan ofisimizde yabancıların gayrimenkul satın alması ve Türkiye vatandaşlığına geçiş aşamalarında da hizmet sağlamaktayız. Gaziantep Avukat İletişim Telefonu: +90 342 255 5745
1 16 17 18 19 20 24