Sıfır ve İkinci El Araçta Arıza, Gizli Ayıp, Boya ve Pert durumu

 

 

Ülkemizde her ay binlerce yerli ve ithal araç satışı gerçekleşmektedir. İnsanların yeni araca yönelmelerindeki asıl amaç, sorun yaşamamaktır. Sıfır araca ikinci el araçlara oranlarla çok daha yüksek bedeller ödeyerek sorunsuz ve kusursuz araç almak isteyen kişiler araç mağazalarının yolunu tutmaktadırlar. Ancak son zamanlarda daha da artan ve insanları sıfır araç almaktan dahi korkutan bazı durumlar yaşanmaktadır.

 
Bu konunun başında gizli ayıp gelmektedir. Gizli ayıp tüketici kanunu çerçevesinde alınan bir ürünün arızasının, kusurunun, sorununun ürünü aldıktan sonra fark edilmesi veya çok daha sonra ortaya çıkması durumudur. Örneğin aldığınız bir aracın otomatik şanzımanı (vitesi) normal kullanım haricinde çeşitli nedenlerden dolayı kendiliğinden bozulmuş ise burada ilgili firma sorumluluğu müşteriye yükleyemez. Veya aldığınız aracın üzerinde sonrada boya yapıldığı, boyandığı ortaya çıkmışsa firma bu boyayı hukuken ben yapmadım diyemez. Tüketicilerin bu gibi konularda çok büyük oranda hukuki hakları vardır. Peki bu haklar nelerdir? Alınan yeni aracın ayıplı çıkması durumunda neler yapabiliriz?

 
Öncelikle yasa koyucu tüketiciye yani müşteriye ayıplı, gizli ayıplı yani kusurlu çıkan araç için seçimlik üç hak tanımıştır. Aracın iadesini, aracın yenisiyle değiştirilmesini veya aracın zararının giderilmesini müşteri talep edebilir durumdadır. Burada açılacak dava ile bilirkişi marifetiyle dosya üzerinde çalışmaları yapıp, aracı gerekirse bilirkişi incelemesine sunmaktayız.

 

Örneğin ülkemizde Volkswagen, Audi, Skoda, Seat marka araçlarda kullanılan triptronik viteslerde çeşitli arızalar gün yüzüne çıkmıştır. Bu grubun kullandığı DSG vites sisteminde çok büyük sayıda araç arızalanmış ve arızalanan araçlar için açılan davalar sonucunda arızanın gizli ayıptan kaynaklandığına yönelik mahkeme kararları çıkmıştır. Ayrıca ilgili araç firması yaşanan bu mekatronik arızası sonucunda müşterilerine bedelsiz olarak mekatronik değişim işlemi uygulamıştır. Bu olayda olduğu gibi bazı durumlarda ayıp sizin aracınıza mahsusken bazı durumlarda ayıp belli serideki birçok aracı da kapsayabilmektedir.

 

Sonuç olarak aldığınız araç ister sıfır olsun ister ikinci el olsun size söylenenden farklı bir kusuru, ayıbı var ise satıcı bu durumdan doğrudan sorumludur. Örneğin aldığınız ikinciel araç pert kayıtlı çıkmışsa, motoru arızalı çıkmışsa burada satıcı doğrudan sorumludur. Tüketici olarak yasal haklar en iyi şekliyle öğrenilmeli ve böyle bir mağduriyet yaşamışsanız gecikmeden profesyonel hukuki desteğinizi alarak yasal sürecin başlatılmasını önermekteyiz.

 

Av. Mustafa Kemal Batur

 

 

Burada benzer mahiyette çıkan mahkeme ve Yargıtay kararlarını bulabilirsiniz.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/5292

K. 2011/8219

T. 20.6.2011

• ALACAK İSTEMİ ( Sözleşmeden Cayma Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı )

• FAİZ TALEBİ ( Alacak İstemi – Sözleşmeden Cayma Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı )

• SÖZLEŞMEDEN CAYMA ( Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı )

• ARACIN AYIP SEBEBİYLE HİÇ KULLANILMAMASI ( Ayıplı Aracın Satıcıya veya İfa Yardımcısı Durumundaki Yetkili Servislerine veya Mahkemece Belirlenen Tevdii Mahalline Teslimi Durumunda Satıcının Temerrüde Düştüğü – Faiz İle Sorumlu Tutulması Gerektiği )

818/m.158/son

ÖZET : Dava, alacak istemidir. Sözleşmeden cayma durumunda, araç ayıplı dahi olsa alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edilmektedir. Arızanın niteliği itibariyle, aracın kullanımına engel teşkil etmediği ve aracın davacı tarafından yargılama süresinde devamlı kullandığı durumlarda bunun menfaatler dengesine ve hakkaniyete uygun olduğu şüphesizdir. Ne var ki aracın ayıp sebebiyle hiç kullanılmadığının sabit olduğu veya ayıplı aracın, satıcıya veya ifa yardımcısı durumundaki yetkili servislerine veya mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda satıcının temerrüde düştüğünün dolayısıyla faiz ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda arızanın mahiyeti itibariyle davacının aracı kullanmaya devam ettiği anlaşıldığına ve araç iade edilmediğine göre faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün davalılar vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili ile davalı vekili ve diğer davalı vekilinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- )Sözleşmeden cayma halinde satış bedeline hangi tarihten faiz yürütülmesi gerektiği meselesine gelince, gerek Dairemiz gerekse H.G.K. 22.6.2005 tarih ve 2005/4-309 Esas, 205/391 Karar inançlarına göre; sözleşmeden cayma ve bedel iadesi durumunda satıcının kullanma bedeli olarak bir talepte bulunamayacağı benimsenmiştir. Ayrıca sözleşmeden cayma durumunda, araç ayıplı dahi olsa alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edilmektedir. Arızanın niteliği itibariyle, aracın kullanımına engel teşkil etmediği ve aracın davacı tarafından yargılama süresinde devamlı kullandığı durumlarda bunun menfaatler dengesine ve hakkaniyete uygun olduğu şüphesizdir. Ne var ki aracın ayıp sebebiyle hiç kullanılmadığının sabit olduğu veya ayıplı aracın, satıcıya veya ifa yardımcısı durumundaki yetkili servislerine veya mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda satıcının temerrüde düştüğünün dolayısıyla faiz ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda arızanın mahiyeti itibariyle davacının aracı kullanmaya devam ettiği anlaşıldığına ve araç iade edilmediğine göre faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 )numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalılar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalılar yararına takdir edilen 825,00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 20.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/28

K. 2010/6526

T. 10.5.2010

• ARACIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği – Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)

• İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE BELİRLENEN BEDEL (İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği – Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)

• MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (Aracın Ayıplı Çıkması Nedeniyle – İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği/Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)

2004/m.24

818/m.105

ÖZET : Dava, aracın ayıplı çıkması sebebiyle munzam zararın tahsili istemidir. Dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması sebebiyle davacı tarafından talep ile İ.İ.K.24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı çıktığını, aracın değiştirilmesi için açtığı davayı kazandığını, mahkeme ilamını icraya koyduğunu, aracın aynısının üretiminin kalkması sebebiyle araç değerinin ödenmesi konusunda icra müdürlüğünce bilirkişi incelemesi yapıldığını, davalının belirlenen bedeli icra dosyasına bloke ettiğini, ancak bedele itiraz ederek paranın tarafına ödenmesine engel olduğunu, parasını zamanında almadığından zarara uğradığını, uğradığı zarar sebebiyle 1.000,00 TL munzam zarar ile 30.000,00 TL manevi zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dosyadaki yazılara , kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-)Uyuşmazlığın çözümü için “munzam zarar kavramı üzerinde durmak gerekir. Gerçekten, borçlunun temerrüdü sonucu para borcunun vadesinde ödenmemesi alacaklının zararına olacağı açıktır. Yasa koyucu, bu şekilde oluşan zararın kural olarak temerrüt faiziyle karşılanacağını varsaymıştır. Ne var ki, afacaklının bu yüzden uğradığı zararın her zaman temerrüt faiziyle karşılanamayacağı düşünülerek Borçlar Kanunun 105. maddesinin birinci fıkrası ile “alacaklının duçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur ispat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre alacaklı faizi aşan zararını isteme hakkına sahiptir.

Yasada geçmiş günler faizini aşan zararın türü ve niteliği konusunda bir açıklık yoksa da, buradaki zararın hukukumuzdaki müspet zarar tanımlamasıyla eşdeğer olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca bu zararın, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki fark; temerrüt faizi ile karşılanamayan zarar olarak tanımlanabilir. Böyle bir zarar, her somut olayın özelliğinden kaynaklanabilir.

Munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir.

Munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borçtur. Asıl borcun kaynağı haksız fiil nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde uğraması gibi hukuka aykırılıktır. O nedenle, asıl alacak ve temerrüt faizleri yönünden icra takibi yapması ve dava açılması sırasında onlarla birlikte istenilmemiş olması veya bu zarar hakkının saklı tutulmamış olması davanın görülmesine engel değildir. Zaman aşımı süresi içinde her zaman bu yöne ilişkin dava açılabilir.

Her ne kadar M K.nun 6. maddesi hükmüne göre davacı iddiasını ispat etmekle yükümlü ise de; bu kural mutlak değildir. İstisnaların başında karine gelir. Var olan bir durumdan bilinmeyen bir durumun çıkarılması halinde karine var denir. Olayımızda yasal bir karina yoktur. Buna karşılık yaşanan hayatın gerçekleri ve olaylarından çıkan eylemli bir karinenin varlığı tartışmasızdır. Ticari hayatın içinde olan davacının eline geçecek parayı işinde değerlendirmesi veya en azından vadeli banka hesabına veya benzer gelir getiren kurumlara yatırarak en iyi şekilde yararlanması beklenebilecek bir davranış olup, bu davranış toplumumuzun içinde bulunduğu ekonomik-sosyal yaşantısına da uygun düşer. Bu tür getiri oranlarının temerrüt faizinden fazla olduğu hususu da bilinen bir vakıadır. H.U.M.K.nun 238. maddesi gereğince maruf ve meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz. Bu sebeple davacının temerrüt faizinden fazla bir zararı olduğu ortadadır. Davalı bu karinenin aksini ispat etmek durumundadır.

Toplanan delillerden ve dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması sebebiyle davacı tarafından 7.6.2002 tarihinde ki talep ile İ.İ.K.24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin 30.6.2003 tarihinde icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Öyle ise mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte belirtilen sebeple davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 10.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/3976

K. 2011/11142

T. 6.7.2011

• ARACIN AYIPLI OLDUĞU İDDİASI ( Aracın Satış Tarihindeki Kasko Değerinin Davalıdan Tahsili – Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği )

• ARACIN SATIŞ TARİHİNDEKİ KASKO DEĞERİNİN DAVALIDAN TAHSİLİ ( Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği )

• İKİNCİ EL ARACIN SATIŞ TARİHİNDEKİ DEĞERİ ( Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği )

818/m.182

ÖZET : Davacı, aracın ayıplı olduğu iddiası ile aracın satış tarihindeki kasko değerinin davalıdan tahsilini istemiştir. Ülkemizde ikinci el araçların kasko değerlerinin, araçların gerçek değerlerini yansıtmadığı bir gerçektir. Ayrıca davacının Noterlik ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak satış bedeli olarak ödediği … TL’nin iadesini istediği ve davalının da aracın satış bedelini … TL olarak kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde davalı tarafından satılan ikinci el aracın satış tarihindeki gerçek değerinin … TL olduğunun kabulüyle bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, eşi için araç satım pazarında 34 … … plakalı Nissan marka 2007 model 1,4 NOTE aracın ilanını da inceleyerek Üsküdar 15. Noterliğinin 16.9.2008 tarih ve 22450 yevmiye sayılı sözleşme ile davalıdan aracı 22.242.00.TL bedelle satın aldığını, kasko aşamasında aracın pert olduğunu trafikten ve götürdüğü tamir bakım servisinden öğrendiğini, davalının kötüniyetli olarak trafiğe çıkması mümkün olmayan pert aracı sattığını öğrendikten sonra GOP. 10. Noterliğinin 23.9.2008 tarih ve 01958 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak ödediği satış bedelinin iadesini istediğini ancak iade edilmediğini belirterek aracın noter satış bedeli olan 22.242.00.TL’nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, 6.8.2008 tarihinde önceki satıcıdan hafif hasarlı olduğu belirtilerek satın aldığı aracı kısa süre kullandıktan sonra borçlarını ödemek için davacıya 19.900.00.TL bedelle sattığını, davacının da bu bedelle aracı satın aldığını çektiği ihtarnamede belirttiğini, davacının aracı kontrol ettirerek satın aldığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-)Davacı , aracın ayıplı olduğu iddiası ile aracın satış tarihindeki kasko değeri olan 22.242.00.TL’nın davalıdan tahsilini istemiştir. Ülkemizde ikinci el araçların kasko değerlerinin, araçların gerçek değerlerini yansıtmadığı bir gerçektir. Ayrıca davacının, Gaziosmanpaşa 10. Noterliğinin 23.9.2008 tarih ve 01958 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak satış bedeli olarak ödediği 19.900.00.TL’nın iadesini istediği ve davalının da aracın satış bedelini 19.900.00.TL olarak kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde davalı tarafından satılan ikinci el aracın satış tarihindeki gerçek değerinin 19.900.00.TL olduğunun kabulüyle bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece noter satış bedeli üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 6.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/13266

K. 2011/267

T. 18.1.2011

• SATIN ALINAN ARACIN AYIPLI OLMASINDAN DOLAYI AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• ARACIN AYIPLI OLMASINDAN DOLAYI AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

• GÖREV ( Satın Alınan Aracın Ayıplı Olmasından Dolayı Ayıpsız Misli İle Değiştirilmesi İstemi/Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )

4077/m.3, 23

ÖZET : Dava; satın alınan aracın ayıplı olmasından dolayı ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacının tüketici olduğu ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa’nın 23/1. maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” biçimindeki düzenleme gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekir.

DAVA : Davacı A. vekili tarafından, davalı … Motorlu Araçlar imalat ve Satış A.Ş. aleyhine 26.8.2005 gününde verilen dilekçeyle ayıp nedeni ile misli ile değişim istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın reddine dair verilen 3.3.2009 tarihli kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 18.1.2011 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili ile karşı taraftan davalı şirket vekili geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava; satın alınan aracın ayıplı olmasından dolayı ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, 17.6.2004 günü satın aldığı aracın aynı şikayetler nedeni ile bir yıl içinde 8 kez servise girdiğini, halen şikayete konu ayıbın giderilemediğini belirterek, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini istemiştir.

Davalı ise, aracın ayıplı olmadığını, müşteri memnuniyeti çerçevesinde servise her gelişinde dosya açılarak işlem yapılmasının araçta ayıp olduğunu göstermeyeceğini, onarım hakkını kullanmayan davacının diğer seçimlik haklarını kullanamayacağını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Bursa Tüketici Mahkemesi’nde bakılarak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar dairemizin 11.12.2007 gün ve 2006/14026-2007/15801 Sayılı kararı ile “… davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmamaktadır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu sebeple davacının 4077 Sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan sebeple davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir…” gerekçesi ile bozulmuştur. Bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleşmesinin ardından dosya görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.

Davaya bakan asliye hukuk mahkemesi, genel hükümler uyarınca imalatçının sorumluluğunda, imal edilenin ayıplı olması nedeni ile ayıpsız misli ile değişim sorumluluğu bulunmadığı, davanın satıcıya yöneltilmemiş olduğu gerekçesi ile istemi reddetmiştir.

H.G.K.’nun 25.11.2009 gün ve 2009/13-542 Esas, 2009/551 Karar sayılı kararında; “…eldeki dava tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmek üzere asliye hukuk mahkemesinde açılmıştır…” 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesi, Bu kanunun uygulanmasında; “… e )Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi, f )Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, … 1 )İmalatçı-Üretici: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticari markasını veya unvanını koyarak satışa sunanları… ifade eder, hükmünü taşımaktadır. Davalılardan …’nın davaya konu aracı ürettiği çekişmesiz ve bu sebeple de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un metni yukarda bulunan 3/e maddesi anlamında “üretici” niteliğinde bulunduğu açıktır. Davacının, aynı maddenin ( 1 )bendi anlamında “tüketici” olarak kabul edilip, edilemeyeceğine gelince; önemle belirtilmelidir ki; anılan hükmün, bir gerçek veya tüzel kişinin tüketici olarak kabul edilebilmesi için aradığı tek koşul, onun bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinmiş, kullanmış veya yararlanmış olmasıdır. Somut olaydaki gibi, bir malın satın alınmasının söz konusu olduğu hallerde, malın alıcı tarafından daha sonra başkasına ve hatta onun tarafından da başkalarına satılmış olması, dahası son satıcının metni yukarda bulunan ( f )bendi anlamında satıcı niteliğini taşımaması, garanti süresi dolmuş olmadıkça, son alıcı sıfatıyla o malın maliki olan gerçek veya tüzel kişinin tüketici sıfatı taşımasına engel değildir. Başka bir ifadeyle; kanunun aradığı anlamda “tüketici” niteliğinde bulunan bir kişi, malı ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişi niteliği taşımayan, dolayısıyla kanun anlamında “satıcı” olarak kabul edilemeyecek durumda bulunan bir kişiden satın almış dahi olsa, malın garanti süresi içerisinde üreticiye karşı kanundan kaynaklanan haklarını ileri sürme ve kullanma olanağına sahiptir. Otomobil, garanti belgesi ile birlikte satılması zorunlu olan bir maldır ve garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmaz; satın alan tüketici de sağlanan garantiden …” yararlanabileceği vurgulanmıştır.

Dava konusu olaya bu kapsamda bakıldığında; otomobilin 2. el alıcısı bulunan davacının, garanti süresi içinde meydana gelen arızalar nedeni ile otomobili üreten firmaya husumet yönelterek açtığı davada, taraflar arasında mal ya da hizmet alım satım ilişkisi bulunmadığı belirtilerek tüketici mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesi ile Bursa Tüketici Mahkemesi’nce verilmiş bulunan karar bozulmuş ise de yukarda anılan H.G.K. kararı uyarınca, bir kimsenin tüketici sıfatını kazanması için doğrudan mal ya da hizmeti satın almış bulunmasının şart olmadığı; üreticinin, garanti süresi içinde malı elinde bulunduran herkese karşı 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa kapsamında sorumlu bulunduğunun kabulü gerekir.

Diğer yandan, görev konusu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir.

Yerel mahkemece açıklanan sebeplerle davacının tüketici olduğu ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa’nın 23/1. maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” biçimindeki düzenleme gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davacı yararına takdir olunan 825,00.-TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 18.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/5689

K. 2012/9013

T. 3.4.2012

• ARACIN AYIPLI OLMASINA DAYALI ÖDENEN BEDELLERİN İADESİ İSTEMİ ( Davalıların Davacının Kullandığı Kredi Nedeniyle Ödediği Faizden Dolayı Herhangi Geliri ve Sebepsiz Zenginleşmeleri Olmadığından Davalılar Ancak Peşin Satış Bedelini Ödemekle Yükümlü Olduğu )

• KREDİ FAİZİNİN TAHSİLİ ( Satın Alınan Aracın Ayıplı Olduğunu Belirterek Araç İçin Ödediği Banka Faizinin Tahsili – Davalılar Hakkında Sadece Satış Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesi Gerekirken Krediye İlişkin Faizin de Tahsiline Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )

• ARAÇ BEDELİNİN İADESİ ( Ayıplı Olduğunu Belirterek Araç İçin Ödediği Banka Faizinin Tahsili – Davalıların Davacının Kullandığı Kredi Nedeniyle Ödediği Faizden Dolayı Herhangi Geliri ve Sebepsiz Zenginleşmeleri Olmadığından Davalılar Ancak Peşin Satış Bedelini Ödemekle Yükümlü Olduğu )

• HASAR NEDENİYLE DEĞER KAYBI ( Aracın Ayıplı Olmasına Dayalı Ödenen Bedellerin İadesi İstemi – Araçtaki Hasar Nedeniyle Değer Kaybı Oluşup Oluşmadığı ve Oluşmuş İse Ne Miktarda Değer Kaybı Olduğu Hususunda Araştırma Yapılması Gerektiği )

818/m.194,204

ÖZET : Davacı, satın alınan aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacı bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiştir. Davacı, davalı K… T… Kollektif şirketinden araç satın almış, satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir. Davalıların davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur. Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle yükümlüdürler. Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır.

Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde, servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış, bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

DAVA : Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalılardan K… T… Halefleri Kolektif Şirketinden 30.11.2004 tarihinde 2005 model Palio araç satın aldığını, davalı Vakıflar Bankasından bağlı kredi kullandığını, araçta boyadan kaynaklanan ayıpların olduğunu bu durumu davalı tarafa 27.12.2004 tarihli dilekçe ili bildirdiğini, 28.12.2004 tarihinde servis iş emri ile de durumun saptandığını, davalıların taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş, dairemizin 29.3.2010 gün, 2009/10285 esas, 2010/4075 karar sayılı ilamı ile onanmış, davacının karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 10.11.2010 tarih ve 2010/10296 esas 2010/14900 karar sayılı kararı ile; “… Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan 27.05.2008 tarihli bilirkişi raporu ile gerekse davacının 28.12.2004 tarihinde servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise yapılan bu başvuru süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkemece davacının bu konudaki talepleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarını süresinde yapmadığı gerekçe gösterilerek red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak, kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne, davaya konu ürünün davalıya iadesine, 1.200 TL kredi masrafı 12,145,40 TL ödenmiş bedel toplam 13,345,40 TL nin ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan Kredi borcu 9.716,32 TL itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine,

Davanın mahiyeti gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 1.601,45 TL vekalet ücretinin davalılar K. Tuğmaner ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine,23 Davetiye gideri 115,00 TL, 16 müzekkere gideri 80,00 TL, keşif ve bilirkişi gideri 206,71 TL, talimat gideri 15,00 TL toplam 416,71 TL nin davalılar K… T. ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılarca temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı, davalılardan bağlı kredi ile satın aldığı aracın boya kusurları olduğundan ayıplı olduğunu ileri sürerek 11.09.2006 tarihli dava dilekçesi ile K… T… Halefleri Kollektif Şirketi ve Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. hakkında eldeki davayı açmış,26.03.2007 tarihli dilekçe ile de,Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş,bu şekilde Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile, taraf teşkili yapılamaz.Usul yasamızda davanın nasıl açılacağı gösterilmiştir. Sorumlu olanlardan biri hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun dışarıdan davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, davalılardan Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden,mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.

3-Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında,bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacı,davalı K… T… Kollektif şirketinden araç satın almış,satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir.Davalıl Tofaş ve K… T… Kollektif Şirketinin davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur.Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle yükümlüdürler.Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

4-Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde,28.12.2004 ve 05.12.2006 tarihli servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik,vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı,oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış,bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Vakıfbank yararına üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün diğer davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/10187

K. 2011/4659

T. 7.4.2011

• AYIPLI ARACIN MİSLİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ VE MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Davacının Uğradığı Zararı Olup Olmadığının Araştırılacağı – Okul Servisi Olarak Kullanılan Aracın Yapılmayan Servis Bedeli Olarak Hakedişinden Kesildiği Dair İbraz Edilen Belgede Göz Önünde Bulundurularak Karar Verileceği )

• ARACIN AYIPLI OLMASI ( Nedeniyle Davacının Uğradığı Zarar Olup Olmadığı Araştırılarak ve İbraz Edilen Belgede Göz Önünde Bulundurularak Karar Verileceği – Ayıplı Aracın Misliyle Değiştirilmesi ve Maddi Tazminat İstemi )

• OKUL SERVİSİ OLARAK KULLANILAN ARACIN AYIPLI OLMASI ( Misliyle Değiştirilmesi ve Tazminat İstemi/Davacı Bu Aracı Kullanmamaktan Dolayı Hakedişinin Kesildiğini Bildirerek Bu Konuda Belge İbraz Ettiği – Davacının Uğradığı Zarar Olup Olmadığı Araştırılacağı )

2004/m.25/4-5

ÖZET : Dava, ayıplı aracın misliyle değiştirilmesi ve maddi tazminat istemidir. Davacı ayıplı araç sebebiyle okul taşıtı olarak kullandığı bu aracı kullanmamaktan dolayı hakedişinin kesildiğini bildirerek bu konuda belge ibraz etmiştir. Davacının aracın ayıplı olması sebebiyle uğradığı zarar olup olmadığı, ibraz edilen belgede göz önünde bulundurularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı aracın misliyle değiştirilmesi ve maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince duruşmasız, davacı vekilince de hernekadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, miktar itibariyle bu isteğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı F…Şirketi tarafından imal ve ithal edilen minibüsü diğer davalıdan satın aldığını ve okul servisi işinde kullandığını, bir süre sonra aracın motorundan ve diferansiyelinden ses gelmeye başladığını, servis bakımında aracın bir kısım parçalarının garanti kapsamında değiştirildiğini, şikayetlerinin devam etmesi üzerine değişik tarihlerde 9 kez servise götürüldüğünü ve her seferinde araçta parça değişimi ve bakım yapıldığını, bu arızalar sebebiyle davacının çalıştığı şirketten uyarı aldığını ve yapılamayan servislerin bedeli olarak 1.125.-TL.nin hakedişinden kesildiğini belirterek davacının araç için ödediği 47.986.58.-TL.nin faiziyle tahsilini, kabul edilmediği takdirde aracın yenisi ile değiştirilmesini ve davacının hakedişinden kesilen 1.125.-TL.nin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında ise araç bedelinin tahsili talebinden vazgeçerek aracın öncelikle misliyle değiştirilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, aracın davalı T.. Oto Şirketinden satın alınması sebebiyle diğer davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, araçta üretimden kaynaklanan bir ayıbın bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak reddini istemiştir.

Mahkemece, davalı F…Şirketinin davaya konu aracın imalatçısı ve ithalatçısı olduğu ve şirketin garanti sorumluluğu bulunduğu, aracın satış tarihinden sonra 6 ay içinde 36 kere arızalandığı, arızaların garanti kapsamında parça değişikliği de yapılarak giderilmeye çalışılmasına rağmen keşif sırasında bile aracın diferansiyelinde arızanın devam ettiği, araçtaki bu arızalı duruma davacının tahammül etmesinin kendisinden beklenemeyeceği, davacının basiretli bir işadamı olarak davaya konu araçtaki arızaya göre gerekli tedbirleri alması gerektiği, davacının bu zararından davalıların sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davaya konu minibüsün davalılar tarafından ayıptan ari ve kullanılmamış misliyle değiştirilmesine, davacının maddi tazminata yönelik fazlaya ilişkin talebinin reddine, hükümün icrası sırasında davaya konu aracın misli bulunmazsa İ.İ.K.nun 25/4-5. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1- ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- ) Davacı yan dava dilekçesinde ayıplı araç sebebiyle okul taşıtı olarak kullandığı bu aracı kullanmamaktan dolayı hakedişinin kesildiğini bildirerek bu konuda dosya içerisine 31.12.2008 tarihli belgeyi ibraz etmiştir. Bu durumda mahkemece, davacının aracın ayıplı olması sebebiyle uğradığı bir zarar olup olmadığı, ibraz edilen belgede göz önünde bulundurularak inceleme ve araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçeyle bu kalem istemin reddinde isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine ve ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harçların istekleri halinde iadesine, 7.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/3355

K. 2011/6924

T. 28.4.2011

• AYIPLI MAL DAVASI ( Aracın Ayıplı Olduğu ve Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulüne İlişkin Mahkeme Kararının Onanması Gerektiği )

• ARACIN AYIPLI OLMASI ( Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulü Gerektiği )

• AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞİM İSTEMİ ( Aracın Ayıplı Olduğu ve Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulüne İlişkin Mahkeme Kararının Onanması Gerektiği )

2004/m.24

4077/m.4

ÖZET : Davalı tarafça, davacının 5 kez servise geldiği ve 4 kez davacının şikayetleri doğrultusunda araçta onarım işlemi yapıldığı gönderilen ihtar içeriğiyle kabul ve ikrar edildiği gibi, araçtaki arızaların kullanım hatası olmadığı,bilahare arızanın motor bloğu değiştirilerek giderildiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 4.maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesi hükmüne göre aracın ayıplı olduğu ve kullanım hatasından kaynaklanmadığı,ayıpsız misli ile değişim koşullarının oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmakla davacının talebinin kabulüne ilişkin mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekir.

DAVA : G. P. Ç. vekili ile 1-K… Oto. Tic. A.Ş vekili 2-B… Oto. Servis A.Ş vekili aralarındaki dava hakkında İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinden verilen 25.12.2009 gün ve 200-683 Sayılı hükümün Dairemizin 8.11.2010 tarih ve 10/3057-14705 Sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu:

KARAR : Davacı, davalı K… AŞ.den 25.6.2007 tarihinde otomobil satın aldığını, aracın 2.7.2007 tarihinde teslim edildiğini, araçta pek çok kere arıza meydana geldiği en sonunda motor bloğunun değiştirildiğini, bu sebeple aracının değişimini talep ettiği halde kabul edilmediğini bildirerek, aracın ayıpsız misli ile değişimini, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar davanın reddini dilemişlindir.

Mahkemece davanın kabulü ile, aracın ayıpsız misli ile değişimine, aynen ifa mümkün olmadığı takdirde, İ.İ.K.nun 24.maddesi uyarınca işlem yapılmasına karar verilmiş, hükümün davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine dairenin 8.11.2010 tarihli 2010/3057-14705 esas ve karar sayılı ilamı ile değişim koşulları oluşmadığı gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiş, bu bozma ilamına karşı davacı tarafça karar düzelteme talebinde bulunulmuştur.

Davacı davalı K… AŞ den 25.6.2007 tarihinde satın aldığı BMW marka 2007 model aracını 2.7.2007 tarihinde teslim aldığı, sırasıyla; 28.7.2008 tarihinde motor ikaz ışıklarının yandığı, motorun rölantide bile teklediği, 13.8.2008 tarihinde aynı şikayetle başvurduğu, motorun sökülüp takıldığı, aynı gün motorun yağ ikaz lambasının yandığı, yağ eksiltme şikayeti ile 8.10.2008-1.12.2008-18.12.2008 tarihlerinde başvurduğu, 28.1.2009 tarihinde aracın rölantide teklediği, bilahare motor bloğunun değiştirildiği, aracını ihtirazi kayıtla teslim alarak ayıpsız misli ile değişimini olmadığı takdirde bedelinin ödenmesini talep ettiği halde davalılarca kabul edilmediğini bildirerek eldeki davayı açmıştır. Davalılar davacının onarım hakkını kullandığın, arızaların kullanım hatasından kaynaklandığını değişim koşullarının oluşmadığını savunmuşlardır. Davacının davalının yetkili servisine yaptığı başvurular üzerine 28.7.2007 ve 28.1.2009 tarihli iş emirleri düzenlenmiş, diğer müracaatlarla ilgili olarak herhangi bir iş emri sunulmamıştır. Davacının gönderdiği ihtara verilen 26.2.2009 tarihli cevabi ihtarda davalı ,davacıya ait aracın 5 kez servise geldiği,ilkinde yağ takviyesi yapıldığı, diğerlerinde davacının bildirdiği şikayetler üzerine onarım işlemleri yapıldığını ifade etmiştir. Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğin 11.maddesi ve Garanti Belgesi, 2011/3355-2011/6924 Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 13/2 maddesi hükmüne göre, davalılar, davacının arıza şikayeti ile ilgili olarak yetkili servise yaptığı başvuruları üzerine yetkili servisçe iş emirleri düzenlenerek,araç hakkında şikayetin ne olduğu,bu şikayetle ilgili olarak hangi bulguların tesbit edildiği ve hangi teknik işlemlerin yapıldığını belirtme yükümlülüğü vardır. Davalı tarafça, davacının 5 kez servise geldiği ve 4 kez davacının şikayetleri doğrultusunda araçta onarım işlemi yapıldığı gönderilen ihtar içeriğiyle kabul ve ikrar edildiği gibi, araçtaki arızaların kullanım hatası olmadığı,bilahare arızanın motor bloğu değiştirilerek giderildiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 4.maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesi hükmüne göre aracın ayıplı olduğu ve kullanım hatasından kaynaklanmadığı,ayıpsız misli ile değişim koşullarının oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmakla davacının talebinin kabulüne ilişkin 25.12.2009 tarihli mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken zuhulen bozulmasına karar verildiği bu kez yapılan karar düzeltme incelemesi sonucu anlaşılmakla bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple dairenin 8.11.2010 tarihli ve 2010/3057-14705 esas ve karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak açıklanan gerekçe ile mahkemenin 25.12.2009 tarihli 2009/200-683 esas ve karar sayılı ilamının ONANMASINA, 750.00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yazılı 2.257.00 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 38.20 TL temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/13194

K. 2006/16511

T. 19.12.2006

• ARACIN AYIPSIZ YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Tüketici Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi ya da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu )

• AYIBIN BİLDİRİLMESİ ( Tüketici Malın Teslimi Tarihinden İtibaren Otuz Gün İçerisinde Ayıbı Satıcıya Bildirmekle Yükümlü Olduğu )

• TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKKI ( Aracın Ayıpsız Yenisiyle Değiştirilmesi İstemi – Tüketici Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi ya da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu )

• SEÇİMLİK HAK ( Tüketici Kendisine Tanınan Seçimlik Haklarından Sadece Birini Kullanabileceği Başka Bir Anlatımla Terditli Olarak Talepte Bulunamayacağı )

• FAİZ ( Davacının Dava Açılmadan Önce Davalıları İhtar Çekerek Mütemerrit Duruma Düşürdüğü İddia ve İspat Edilmediği – Dava Tarihinden İtibaren Faize Karar Verilmesi Gerektiği )

4077/m.4

818/m.101

ÖZET : Davacı, aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ödediği paranın ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir. Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlilik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı- üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olacağı’ belirtilmiştir. Anılan bu yasa maddesi hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi tüketici, kendisine tanınan seçimlik haklarından sadece birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır.

Davacının dava açılmadan önce davalıları ihtar çekerek mütemerrit duruma düşürdüğü iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün P. Otomotiv Paz. A.Ş. Avukatı tarafından duruşmalı, diğer davalı tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davalı P. A.Ş. vekili avukat S. T. Göker geldi diğer davalı ve davacı tarafından gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, 01.08.2005 gününde davalılardan 24.087 YTL bedelle P. araç satın aldığını, bir süre sonra aracın sağ ön çamurluğu, sağ ön kapısı, sol arka kapısı ile kaputunun sonradan boyandığı, orijinal olmadığının anlaşıldığını ileri sürerek, aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ödediği 24.087 YTL. nin ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir.

Davalı İ. Şirketi duruşmaya gelmemiş, davalı P. Şirketi de araçta bir ayıbın bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, aracın yenisi ile değiştirilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde fatura bedeli 24.087 YTL. 01.08.2005 fatura tarihinden reeskont faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalılarca temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazıları, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ayıplı mal başlıklı 4. maddesinin 1.fıkrasında hangi malların ayıplı sayılacağı açıklandıktan sonra ikinci fıkrasında “Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlilik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı- üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olacağı…” belirtilmiştir. Anılan bu yasa maddesi hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi tüketici, kendisine tanınan seçimlik haklarından sadece birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Hal böyle olunca davacıdan talebinin davaya konu aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesine mi yoksa bedele mi yönelik olduğu yönünde açıklanma istenmeli, sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır. Bu hususların gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Kaldı ki, B.K.’nun 101. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacının dava açılmadan önce davalıları ihtar çekerek mütemerrit duruma düşürdüğü iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu yön göz ardı edilerek, davalıya yapılan ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenle diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 500 YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalı P. A.Ş.ye ödemesine, peşin harcın istek halinde 326,00 YTL nin davalı İ. Oto. San. Ltd. Şti. ye, 326.00 YTL davalı P. A.Ş. ne iadesine, 19.12.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/14923

K. 2012/491

T. 23.1.2012

• AYIPLI MAL DAVASI ( Aracın Aynı Özellikteki Yeni Modeli İle Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Davacı Belediye Olup Bu Durumda Davacı Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• BELEDİYENİN SATIN ALDIĞI ARACIN AYIPLI OLMASI ( Davacı Belediye Olduğundan Belediyenin Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

• ARACIN AYNI MODELİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Satın Alınan Aracın Değiştirilmesi İstemi – Davacı Belediye Olup Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Belediyenin Satın Aldığı Aracın Ayıplı Olması/Yeni Modeli İle Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Davacı Belediye Olduğundan Belediyenin Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )

• BELEDİYENİN TÜKETİCİ NİTELİĞİ OLMADIĞI ( Satın Aldığı Aracın Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )

4077/m.1,2,3

ÖZET : Davacı belediye, davalı akaryakıt şirketinden araç satın aldıklarını, aracın rampada hararetinin çabuk yükselip çekişinin düştüğünü, bu durumu hem satıcıya hem de servise ilettiklerini ileri sürerek, dava konusu aracın aynı özellikteki yeni modeli ile değiştirilmesine, arızalandığı tarihten beri kullanılmayan araç nedeniyle uğradıkları zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davacı belediye olup, bu durumda davacı tüketici olmadığı gibi, sözleşmenin de Tüketici Yasası kapsamında kalmadığı, bu haliyle taraflar arasındaki davanın tüketici mahkemesinde görülmesi doğru olmayıp, genel mahkeme görevlidir. Öyle olunca, mahkemece Genel Mahkeme sıfatıyla ve genel hükümlere göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı belediye, davalı akaryakıt şirketinden 1998’de 1999 model Nissan marka araç satın aldıklarını, aracın rampada hararetinin çabuk yükselip çekişinin düştüğünü, bu durumu hem satıcıya hem de servise ilettiklerini ileri sürerek, dava konusu aracın aynı özellikteki yeni modeli ile değiştirilmesine, arızalandığı tarihten beri kullanılmayan araç nedeniyle uğradıkları 10.000,00 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.

Davalılar, Nissan Otomotiv Aş ve Ab Otomotiv Aş davanın reddini dilemişler, diğer davalı davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davacı belediyenin 4077 SK kapsamında olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1999 model Nissan marka aracın aynı özelikteki yeni bir modelinin davalılardan alınarak davacı kuruma teslimine, aracın kullanılamamasından dolayı 6000 TL zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı, davalılar Nissan Otomotiv Aş ve An Otomotiv Aş tarafından temyiz edilmiştir.

1-03.12.2010 günlü ilam, temyiz eden davacı tarafa 26.01.2011 tarihinde tebliğ edilmiş ve temyiz dilekçesi 11.02.2011 tarihinde verilmiştir. 3156 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen HUMK.nun 432/1. maddesi uyarınca yasanın yürürlüğe girdiği 6.4.1985 tarihinden itibaren verilen kararlarda temyiz süresi 15 gündür. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.6.1990 gün ve esas 1989/3, karar 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, temyiz süresi geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.

Davacı belediye olup, bu durumda davacı tüketici olmadığı gibi, sözleşmenin de Tüketici Yasası kapsamında kalmadığı, bu haliyle taraflar arasındaki davanın tüketici mahkemesinde görülmesi doğru olmayıp, genel mahkeme görevlidir. Öyle olunca, mahkemece Genel Mahkeme sıfatıyla ve genel hükümlere göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

3-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle davacının temyiz dilekçesinin reddine, 2. bentte gösterilen nedenle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 3. bentte gösterilen nedenle davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY 

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/11760 

K. 2010/7618 

T. 16.6.2010

AYIPLI ARACIN DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Araçtaki Mevcut Boyanın Üstüne Tekrar Boya Çekildiği – Araçtaki Ayıp Gizli Ayıp Niteliğinde Olduğundan Aracın Yenisi İle Değiştirileceği )

GİZLİ AYIP ( Araçtaki Mevcut Boyanın Üstüne Tekrar Boya Çekildiği – Araçtaki Ayıp Gizli Ayıp Niteliğinde Olduğundan Aracın Yenisi İle Değiştirileceği )

4077/m.4 

ÖZET: Ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi davasında; aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir. Mahkemece gizli ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi gerekir.

DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan 2002 model Opel Combo 1.7 DTİ marka aracı satın aldığını, müvekkilinin aracı satmak istediğinde araçtaki boya kalınlığının orijinal olmadığını öğrendiğini, araçta standart dışı boya kalınlığının mevcut olduğunu belirterek ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde satış bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda orijinal boya film kalınlığı değerinin ortalama 70-100 mikron aralığında olması gerekirken 110-470 mikron aralığında olduğunun tespit edildiği, araç üzerinde kısmi boya dökülmeleri olduğu, boyanın orijinal olmaması nedeniyle araçta gizli ayıp bulunduğu, bunun aracın misli ile değiştirilmesine yol açmayacağı, ancak aracın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki farkı davacının davalılardan isteyebileceği gerekçesiyle davanın 3.235,79 TL için kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava konusu aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir, Davacı alıcı aracın bir çok yerinde orijinal boya dışında boyalı olan bir aracı kabule zorlanamaz. Mahkemece gizli ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi gerektiği halde aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farka hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU 

E. 2009/13-183 

K. 2009/243 

T. 3.6.2009

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Ayıplı Araç Nedeniyle/Davacının Taleplerini ve Talep Etmediklerini Tek Tek ve Açıkça Belirttiği – Hakimin Hükmettiği Meblağın Taleple Orantılı Olduğu/Taleple Bağlılık İlkesinin İhlalinin Söz Konusu Olmadığı )

HAKİMİN TALEPLE BAĞLI OLMASI ( Ayıplı Aracın Muhafazası Nedeniyle Tazminat Talebi/Davacının Taleplerini ve Talep Etmediklerini Tek Tek ve Açıkça Belirttiği – Hakimin de Taleplere Uygun Şekilde Karar Verdiğinin Gözönüne Alınacağı )

AYIPLI ARACIN MUHAFAZASI ( Nedeniyle Tazminat Talebi/Davacının Taleplerini ve Talep Etmediklerini Tek Tek ve Açıkça Belirttiği – Hakimin Hükmettiği Meblağın Taleple Orantılı Olduğu/Taleple Bağlılık İlkesinin İhlalinin Söz Konusu Olmadığı )

1086/m.74

ÖZET: Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı ayıplı aracı kesinleşen dava süresince kullanamadığını ve aracı kapalı garajda muhafaza etmek zorunda kaldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir. Hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemeyeceği açıktır. Somut olayda; araca yapılan masraflar; garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olmak üzere tek tek dava dilekçesinde sayılarak, toplam bedel talep edilmiştir.

Davacı vekili açıkça, aracın serviste kalması nedeniyle kullanılamayan dönem için oluşan zararın giderilmesi hakkında bir istek ve davalarının olmadığını belirtmiştir. Yerel Mahkemece, bu talep nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dolayısıyla mahkemece, talep aşılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

DAVA: Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye ( Tük.Mah.Sıfatıyla )3.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.07.2007 gün ve 2006/570 E.-2007/252 K. sayılı kararın Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 26.02.2008 gün ve 2007/13096 E – 2008/2623 K.sayılı ilamı ile; bozulması sonucu, karar düzeltme incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15.07.2008 gün ve 2008/7488 E.-9920 K. sayılı ilamı ile;

( … Davacı, davalılardan satın aldığı 0 km aracın üretim hatası nedeniyle kesinleşen mahkeme kararı ile değiştirildiğini, dava konusu aracın kapalı garajda muhafaza edildiğini, kullanamadığını, garaj ücreti, kasko sigorta bedeli, motorlu taşıtlar vergisi,trafik vize harcı ödediğini ve ruhsal yapısının bozulduğunu ileri sürerek 7 087 576 745 TL maddi, 3 000 000 000 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 3.791,98 YTL nin dava tarihinden faizi ile tahsiline, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; tarafların temyizi sonucu karar Dairemizin 26.02.2008 gün 2007/13096 esas, 2008/2623 sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı bu kez bozulmuş karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı ayıplı aracı kesinleşen dava süresince kullanamadığını ve aracı kapalı garajda muhafaza etmek zorunda kaldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir. Dosya içerisinde bulunan Denizli 4.Asliye Hukuk ( Tüketici )mahkemesinin 2001/599 esas sayılı dosyasındaki 01.03.2002 tarihinde yapılan keşifte mahkemece, aracın 10016 km de olduğunun ve halen 4 yerinden takoza alındığının, 25.07.2003 tarihli teslim tutanağında aracın 10053 km de olduğunun tespit edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yine kesinleşen dosyada verilen 24.04.2002 tarihli bilirkişi raporunda aracın arızalar nedeni ile 78 gün serviste kaldığının tespit edildiği görülmüştür. Hal böyle olunca davacı aracı kullanamadığı bu dönemler için zararının giderilmesini isteyebilir. Mahkemece bu konuda araştırma yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bir kısım taleplerin kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde bu hususların zuhulen gözden kaçırılmış olduğu anlaşıldığından davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile mahkeme kararının az yukarıda açıklandığı şekilde bozulmasına karar verilmiştir… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı vekilinin temyizine gelince;

Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davalılardan satın aldığı sıfır km aracın üretim hatası nedeniyle ücretsiz yenisi ile değiştirilmesi için açtığı davanın kabulüne dair verilen kararın, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, anılan davanın açıldığı 09.07.2001 tarihi ile aracın icra yolu ile davalılara teslim edildiği 25.07.2003 tarihleri arasında kiralanan kapalı bir garaja konulup muhafaza edildiğini, kullanılmadığını, bu süre içerisinde araca; garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olarak toplam 7.087.576.745 TL. masraf yapıldığını, ayrıca davacının dava süresince yaklaşık 2,5 yıl aracı kullanamadığını, ruhsal yapısının bozulduğunu, manevi zarar gördüğünü belirterek 3.000.000.000.-TL manevi tazminat ile birlikte, toplam; 10.087.576.745.-TL tazminatın faiziyle birlikte ve fazlaya ilişkin haklan saklı tutularak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, davacının inşaat halindeki binanın zemin katına aracı koyduğunu, herhangi bir ücret ödemediğini, trafiğe çıkmayan bir aracın kasko sigortasına gerek bulunmadığını, ayrıca vergilerinde istenemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmişlerdir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenle bozulmuştur.

Mahkemece; davada, dava konusu araç için garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olmak üzere toplam 7.087.576.745 TL.’lik masrafların talep edildiği, ayrıca davacı vekilinin 31.10.2008 tarihli duruşmada, aracın 78 gün serviste kalması nedeniyle kullanılamayan dönem için oluşan zararın giderilmesi hakkında bir istek ve davalarının olmadığını beyan ettiği, ibraz edilen dekont ve belgelerden davacının, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olarak toplam 3.391 YTL. ödeme yaptığının sabit olduğu, ayrıca 400 YTL. garaj ücretinin kabulü ile toplam 3.791,00 YTL maddi tazminat davasının kabulü gerektiği, araç değişim davasında manevi tazminat talebi reddedilerek bu yönden kesin hüküm oluştuğu ve manevi tazminat talebinin koşulları oluşmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74.maddesinde; “Hakim, talepten fazla veya başkasına hükmedemez.” düzenlemesine yer verildiği gibi, aynı yasanın 75/1.maddesinde; “Kanunun tayin eylediği istisnalardan başka hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re’sen nazarı dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz.” hükmü yer almaktadır.

Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemeyeceği açıktır.

Somut olayda; dava konusu araca yapılan masraflar; garaj ücreti, kasko sigorta bedelleri, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik vize harçları olmak üzere tek tek dava dilekçesinde sayılarak, toplam 7.087.576.745 TL. talep edilmiştir.

Davacı vekili 31.10.2008 tarihli duruşmada ise açıkça, aracın 78 gün serviste kalması nedeniyle kullanılamayan dönem için oluşan zararın giderilmesi hakkında bir istek ve davalarının olmadığını belirtmiştir. Yerel Mahkemece, bu talep nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dolayısıyla mahkemece, HUMK.’un 74 ve 75. maddeleri gözetilerek ve talep aşılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ: 1-Yukarıda ( 1 )nolu bentte açıklanan nedenle davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının iadesi,

2-Yukarıda ( 2 )nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 03.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2011/19-505

K. 2011/636 

T. 19.10.2011 

AYIPLI ARACIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI ( Ticari Satım/Ana Bayii ve Satıcı Tarafından İmzalanan Garanti Belgesinde İki Yıllık Garanti Süresi Öngörüldüğü – Satıcının da Bu Süre İçinde Ayıba Karşı Tekeffülde Bulunduğunun Kabulü Gereği )

SATICININ AYIPLI ARAÇTAN SORUMLULUĞU ( Ticari Satım/Satıcı Sıfatı İle İmzalanan Garanti Belgesinde İki Yıllık Garanti Süresi Öngörüldüğü/Ayıba Karşı Tekeffül – İki Yıllık Süre İçinde Açılan Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davasının Satıcı Yönünden Zamanaşımı Sebebiyle Reddedilemeyeceği )

AYIBA KARŞI TEKEFFÜL ( Ticari Satıma Konu Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davası – Ana Bayii ve Satıcı Tarafından İmzalanan Garanti Belgesinde İki Yıllık Garanti Süresi Öngörüldüğü – Satıcının da Bu Süre İçinde Ayıba Karşı Tekeffülde Bulunduğunun Kabulü Gereği )

GARANTİ BELGESİ ( Ticari Satıma Konu Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davası – İmalatçı Tarafından İki Yıllık Garanti Süresi Verilmesi/Zamanaşımı Süresinin Uzatıldığını Gösterdiği Bu Süre Ayrıca Satıcı Tarafından da Taahhüt Edilmişse Satıcıyı da Bağlayacağı )

ZAMANAŞIMI ( Ticari Satıma Konu Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Davası – İmalatçı ve Satıcı Tarafından İki Yıllık Garanti Süresi Verilmesi – Zamanaşımı Süresinin Uzatıldığını Gösterdiği/Ayıba Karşı Tekeffül )

4672/m. 25/4 

818/m. 107, 194, 207 

4077/m. 4, 12, 13 

ÖZET: Dava ayıplı olduğu ileri sürülen aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Ticari alım satımda, satıcı, ithalatçı veya imalatçı tarafından verilen garantiyi alacaklıya karşı kendisi de taahhüt ettiğinden bu taahhüdünün yerine getirilmesi yükümü altındadır. Ana bayii tarafından imzalanan ve onun bayisi durumundaki davalı satıcı tarafından aracın teslimi sırasında satış evrakı ekinde satıcı sıfatı ile imzalanarak davacıya verilen garanti belgesinde iki yıllık garanti süresi öngörüldüğünden, satıcının bu süre içinde ayıba karşı tekeffülde bulunduğunun kabulü gerekir.

Daha başka bir anlatımla; ticari satımlarda satıcı tarafından yasada öngörülen zamanaşımı süresinden daha uzun bir süre garanti verildiği hallerde, garanti süresi içinde ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak talepte bulunulabilir. İmalatçı tarafından iki yıllık garanti süresi verilmesi zamanaşımı süresinin uzatıldığını gösterir ve bu süre ayrıca satıcı tarafından da alıcıya taahhüt edilmişse satıcıyı da bağlar.

Dava iki yıllık süre içinde açılmış olduğundan mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir. Mahkemece, davalı satıcı yönünden davacının zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

DAVA: Taraflar arasındaki “ayıplı ürünün yenisi ile değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesince, davanın reddine dair verilen 27.5.2009 gün ve 2009/143 E-2009/270 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 5.4.2010 gün ve 2010/512-3859 Sayılı ilamı ile;

( … Dava ayıplı olduğu ileri sürülen aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Satıcı davalı garanti veren ile birlikte ayıptan ötürü alıcıya karşı sorumludur.

B.K.nun 194 ve 207.madde hükümleri ile garanti belgesi hükümleri dikkate alındığında satıcı yönünden davanın zamanaşımına uğradığından sözedilemez.

Davacı aldığı aracın ayıplı olması sebebiyle değiştirilmesini davalı satıcıdan talep edebilir.

Önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi mahkemece yapılacak iş bilirkişi raporu ve ek rapor birlikte değerlendirilerek işin esasına girilip uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibaret iken, davalı satıcı hakkındaki davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir… ),

Gerekçesiyle oybirliğiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Dava, ayıplı ürünün yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin dava ihbar olunan Otoyol Sanayi A.Ş.’nin ürettiği İveco Eurobüs marka aracı, davalılardan K… K… A.Ş.’den satın aldığı, davalı Otokoç Oto Ticari A.Ş. ( Birleşik Motor Sanayi ve Tic. A.Ş. )’nin ise aracın ithalini gerçekleştirdiği, aracın alındığı ilk günden itibaren frenlerinde büyük sorun yaşandığı, bir çok kez servise gidilmesine rağmen sonuç alınamadığı, fren kampanalarının tornadan geçtiği ve balataların değiştiği, durumu 3.2.2003 tarihli ihtarname ile davalı K… K… A.Ş.’ye bildirdikleri, iddiasıyla, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı K… K… A.Ş. vekili, davacının ticaret şirketi olup davaya konu aracı, ticari faaliyetinde kullanmak amacı ile edindiği, iddianın “üretim hatasına” dayalı olup talebin aracın yenisi ile değiştirmeye dair olduğu, davanın münhasıran üreticiye karşı açılması gerektiği, müvekkilinin satıcı konumunda olduğundan aracın yenisi ile değiştirilmesine yönelik sorumluluğunun bulunmadığı, davacının yakınmaları garanti süresi içerisinde giderilmiş olup, davacının araçtan yararlanmaya devam ettiği, davacının isteminin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesinde yazılı şekil ve sürelere uygun olarak yapılmadığı, savunmasıyla, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 13.maddesinde, imalatçı veya ithalatçı tarafından düzenlenecek olan garanti belgesi gereğince satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçının müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmiş ise de, genel hükümlerde benzer bir düzenlemeye yer verilmediği, satıcının, garanti veren ile birlikte sorumlu olacağını öngören bir kanun hükmü bulunmadığından davalı satıcının kanundan doğan bir garanti sorumluluğundan söz edilemeyeceği, garanti belgesinin garanti şartlarını düzenleyen 12.maddesinde aracın değiştirilmesiyle ilgili garantinin ticari ve mesleki amaçlarla kullanılan araçları kapsamadığı belirtildiğinden, araç değiştirme talebiyle açılan eldeki davada zamanaşımı süresinin garanti sözleşmesinden söz edilerek uzadığının düşünülemeyeceği gerekçeleri ile davalı Otokoç Oto Tic. A.Ş. yönünden davanın husumetten; davalı K… K… A.Ş. yönünden ise davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar; Özel Dairece, yukarda başlık bölümünde metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir.

Davalılardan Otokoç A.Ş. hakkındaki karar, bozma nedeni yapılmadığından, kesinleşmiş olup, uyuşmazlık dışıdır. Önümüze gelen uyuşmazlık davalı K… K… A.Ş. hakkında verilen karara ilişkindir.

Ayıplı araç satıcısı K… K… A.Ş.’nin, garanti belgesinde garanti veren sıfatı bulunmadığından, garanti belgesi hükümleri ve özellikle de garanti şartlarını düzenleyen 12.maddesi dikkate alındığında, davacı/alıcıya karşı Garanti Belgesi’ndeki 2 yıllık garanti süresi ile sorumlu olup olmayacağı; davalı/satıcıya ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemiyle açılacak davanın garanti süresi içerisinde mi, yoksa tarafların tacir olduğu da dikkate alınarak 818 Sayılı B.K.’nun 107.maddesiyle 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 25/4.madde ve fıkrasındaki 6 aylık zaman aşımı süresi içerisinde mi açılması gerektiği öncelikle irdelenmelidir.

Dosya içerisinde bulunan garanti belgesinin 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre verildiği anlaşılmakta ise de, ilke olarak; tacirler arasındaki işlemlerde ve ticari işlerde bu Kanunun uygulanamayacağı kabul edilmektedir.

H.G.K.`nda yapılan görüşmeler sırasında, ticari alım satımların garanti belgesinin olup olmayacağı tartışılmış, yukarıdaki ilkeye paralel olarak, kural olarak, 4077 Sayılı Kanun’a göre garanti belgesindeki hükümlerin uygulanamayacağı ancak, genel hükümlere göre ( B.K. ve Türk Ticaret Kanunu ) ticari alım satımlarda da garanti sözleşmesinin uygulanacağı çoğunluk tarafından benimsemiştir.

Esasen somut olayda, davalı K… K… A.Ş.’nin satıcı, ihbar olunan Otoyol San. A.Ş.’nin garanti veren olup, garanti belgesindeki garanti süresinin 2 yıl olduğu ve davanın bu süre içinde açıldığı konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Ayrıca, taraflar tacir olduğundan 4077 Sayılı Kanun’un uygulanma olanağı olmayıp, davanın 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 818 Sayılı B.K. hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği de çoğunlukça karara bağlanmştır.

Yukarıda açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamlarına göre H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; burada varılacak sonuca göre eldeki davanın zaman aşımı süresi içerisinde, açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri sözleşmeler ile aleyhe değiştirilemez. Daha açık ifadeyle, sözleşmelerde, kanundaki zamanaşımı sürelerine ek süreler getirilebilir ise de zamanaşımı süreleri kısaltılamaz.

Bu durumda, BK’nun 194 ve devamı maddeleri ile 207.maddesi gereğince, satıcı daha uzun müddet için kefalet etmemişse, satıcının ayıba karşı tekeffülünden mütevellit her türlü dava, malın müşteriye teslim tarihinden itibaren 1 yıl geçmekle sakıt olur. Bu zamanaşımı süresi, ticari satımlarda veya tacirler arasındaki işlerde TTK’nun 25/4’e maddesine göre 6 ay olarak öngörülmüştür.

Ne var ki, ticari satımlarda da satıcı tarafından yasada öngörülen zamanaşımı süresinden daha uzun bir süre garanti verildiği hallerde, garanti süresi içinde ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak talepte bulunulabilir. İmalatçı tarafından iki yıllık garanti süresi verilmesi zamanaşımı süresinin uzatıldığını gösterir ve bu süre ayrıca satıcı tarafından da alıcıya taahhüt edilmişse satıcıyı da bağlar.

Öte yandan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 13.maddesinde; imalatçı veya ithalatçı tarafından düzenlenecek olan garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye yüklenmiş ve satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçının müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmiş ise de, genel hükümlerde ( TTK. ve BK. ) benzer böyle bir hükme yer verilmemiştir.

Somut olayda da, davaya konu aracı davacıya satanın, davalı K… K… A.Ş. olduğu hususunda bir çekişme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 818 Sayılı B.K.’nun 194 ve 205/2.maddeleri hükümlerine göre, bu satım akdi kapsamında, ayıplı mal tesliminde davalı/satıcının ( K… K… A.Ş.’nin ) kusuru olmasa bile davacı/alıcıya karşı sorumluluğu vardır.

Anılan yasa hükmü karşısında davalı/satıcı K… K… A.Ş.’nin alıcıya daha uzun bir süre için sattığı maldan dolayı ayıba karşı tekeffül edip etmediğinin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.

Dava konusu araç davalı satıcı K… K… A.Ş. tarafından davacıya 7.11.2002 tarihinde satılıp teslim edilmiş olduğundan, zamanaşımı süresinin başlangıcının bu tarih olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır.

Dosyaya ibraz edilen garanti belgesinde davaya konu aracın iki yıl süre ile garanti edildiği belirtilmektedir. Garanti belgesinin ilk sahifesi ana bayii olan B… A.Ş. kaşesi vurularak yetkilisi tarafından imzalanmıştır. Bununla birlikte dosya içerisinde bulunan ‘Garanti ve Servis Karnesi’ başlıklı belgenin altını davalı K… K… A.Ş.’nin de satıcı sıfatı ile imzaladığı ve satış belgeleri ile birlikte faturanın tarihini de belirtmek suretiyle alıcı davacıya verdiği belirgindir.

Ayrıca aynı belgeye göre, aracın, teslim tarihinden itibaren altı aylık süre geçtikten sonra da garanti kapsamında, periyodik bakımları yapılmıştır.

Şu hal, satıcının davacıya teslim ettiği garanti sözleşmesi kapsamında alıcıya iki yıl garanti verdiğinin açık karinesidir.

Bu durumda, somut olaya konu ticari alım satımda, satıcı, ithalatçı veya imalatçı tarafından verilen garantiyi alacaklıya karşı kendisi de taahhüt ettiğinden bu taahhüdünün yerine getirilmesi yükümü altındadır.

Hal böyle olunca; ana bayii tarafından imzalanan ve onun bayisi durumundaki davalı satıcı K… K… A.Ş. tarafından aracın teslimi sırasında satış evrakı ekinde satıcı sıfatı ile imzalanarak davacıya verilen garanti belgesinde iki yıllık garanti süresi öngörüldüğünden, BK.nun 207/1.maddesi uyarınca satıcının bu süre içinde ayıba karşı tekeffülde bulunduğunun kabulü gerektiğinden ve dava da iki yıllık süre içinde açılmış olduğundan mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir.

Mahkemece açıklanan bu hususlar göz ardı edilerek, davalı satıcı yönünden davacının zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

O halde, yerel mahkemece, aynı yöne işaret eden ve yukarda açıklanan ilave gerekçelerle H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, yapılan 2. görüşmede, 19.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

 

T.C. 

YARGITAY 

13. HUKUK DAİRESİ 

E. 2010/1116 

K. 2010/12853

T. 11.10.2010

AYIPLI MALIN BEDELİNİN İADESİ İSTEMİ (Servisin Tüketiciyi Sonuç Alınamayan Tamirlerle Oyalaması ve Arızanın Belli Periyotlar İle Tekrarlaması Karşısında Davada Zamanaşımının Varlığından Söz Edilemeyeceği)

ZAMANAŞIMI (Ayıplı Malın Bedelinin İadesi İstemi – Servisin Tüketiciyi Sonuç Alınamayan Tamirlerle Oyalaması ve Arızanın Belli Periyotlar İle Tekrarlaması Karşısında Davada Zamanaşımının Varlığından Söz Edilemeyeceği)

SATICININ AĞIR KUSURUNDAN DOĞAN AYIP (Satılan Malın Ayıbı Tüketiciden Satıcının Ağır Kusuru veya Hile İle Gizlenmişse Zamanaşımı Süresinden Yararlanılamayacağı)

AYIPLI ARACIN İADESİ İSTEMİ (Dava Zamanaşımına Uğramadığı – Dava Konusu Araç Halen Davacının Kullanımında Olduğu Göre Hükmedilen Alacağa Ayıplı Aracın Davalı Tarafa İade Tarihinden İtibaren Faiz Yürütülmesi Gerektiği)

4077/m.4/4,23 

ÖZET: Dava, ayıplı malın bedelinin iadesi istemidir. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mâl edilmesi düşünülemez. Servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlar ile tekrarlaması karşısında, davada zamanaşımının varlığından söz edilemez. Nitekim 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK’nun 4/4 maddesinde, “Ancak satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse, zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.” hükmü getirilmiştir.

Tüketici mahkemelerinde görülen davalar, basit yargılama üsulüne tabi olup, zamanaşımı def’i ilk celseye kadar ileri sürülebilecektir. Dava zamanaşımına uğramamıştır. Ancak dava konusu araç halen davacının kullanımında olduğu göre, hükmedilen alacağa ayıplı aracın davalı tarafa iade tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir.

DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı malın bedeli iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı D… Oto avukatınca duruşmalı davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili ile davacı vekili gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacı, davalı G… Otomotiv Limited Şirketi’nden satın aldığı araçta üretim hatası bulunduğunu, diğer davalının ise aracın ithalatçısı olduğunu ileri sürerek, ödediği bedel olan 70.929,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalı G… Otomotiv Limited Şirketi hakkındaki davanın reddine, diğer davalı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı D… Otomotiv A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının ve davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacının, 4.5.2006 tarihinde davalı G… Otomotiv Ltd. Şti.’nden satın aldığı araçta üretim hatası bulunduğu ve gizli ayıplı olduğu, dosyadaki delillerden anlaşılmıştır. Ancak mahkemece, davalı G… Otomotiv Ltd. Şti.’nin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçesiyle, bu davalı hakkındaki davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dava konusu araç, 9.12.2006 ile 25.4.2008 tarihleri arasında aynı arıza nedeniyle (çekiş düşüklüğü) beş kez yetkili servise götürülmüştür. Dosyadaki deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Yetkili servis istasyonları, arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanları bulundurmak zorundadır.

Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mâl edilmesi düşünülemez. Servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlar ile tekrarlaması karşısında, davada zamanaşımının varlığından söz edilemez. Nitekim 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK’nun 4/4 maddesinde, “Ancak satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse, zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.” hükmü getirilmiştir. (Yargıtay HGK’nun 18.2.2004 gün 2004/ 4-29 E-2004/83 K sayılı kararı). Mahkemece, davalı G… Otomotiv Limited Şirketi açısından davanın asası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde zamanaşımından davanın reddi, usul ve yasaya aykırıdır.

3-Davalı D… Otomotiv A.Ş.’de cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuş, mahkemece bu zamanaşımı def’inin süresinde olmadığı gerekçesiyle, bu davalı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir. 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK’nun 23/2 maddesinde “Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar HUMK’nun yedinci babı, dördüncü faslı hükümlerine göre yütürülür.” hükmü getirilmiştir. Bu durumda Tüketici mahkemelerinde görülen davalar, basit yargılama üsulüne tabi olup, zamanaşımı def’i ilk celseye kadar ileri sürülebilecektir. Somut olayda ilk duruşma tarihi 27.11.2008’dir. Davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin zamanaşımı def’inde bulunduğu cevap dilekçesi ise 6.11.2008 tarihlidir. Şu halde davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin zamanaşımı def’i süresinde olmakla birlikte, 2. bentte açıklanan nedenlerle dava zamanaşımına uğramamıştır. Ancak dava konusu araç halen davacının kullanımında olduğu göre, hükmedilen alacağa ayıplı aracın davalı tarafa iade tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken 2.5.2008 ihtarname tarihinden itibaren faiz yürütülmesi bozma nedenidir.

SONUÇ: Birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı D… Otomotiv A.Ş.’nin yararına BOZULMASINA, 750.00TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan 960.00 TL. temyiz harcının istek halinde davalı D… Oto ve davacıya iadesine, 11.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU 

E. 2009/4-246 

K. 2009/297

T. 1.7.2009

AYIPLI ARAÇ ( Tüketici Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Dava Açana Kadar Hatta Dava Açtıktan Sonra Aracı Kullanmasının Satıcıyı Sorumluluktan Kurtaramayacağı )

AYIPLI MALIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Tüketici Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Tüketicinin Tercihi Doğrultusunda Sorunun Çözümlenmesi Gereği/Aracı Değer Düşüklüğüne İlişkin Zararı Giderilerek de Olsa Kullanmaya Zorlanamayacağı )

SATICININ SORUMLULUĞU ( Ayıplı Mal/Tüketici Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Dava Açana Kadar Hatta Dava Açtıktan Sonra Aracın Kullanmasının Satıcıyı Sorumluluktan Kurtaramayacağı )

ARAÇ İADESİ ( Ayıplı Araç/Tüketici Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Tüketicinin Tercihi Doğrultusunda Sorunun Çözümleneceği/Aracı Değer Düşüklüğüne İlişkin Zararı Giderilerek de Olsa Kullanmaya Zorlanmaması Gerektiği )

TÜKETİCİNİN İTHALATÇI FİRMA ALEYHİNE AÇTIĞI DAVA ( Ayıplı Araç/Malın Değiştirilmesini İstediğinden Elindekini İade İle Yükümlü Olmadığı – Dava Açana Kadar Hatta Dava Açtıktan Sonra Aracı Kullanmasının Satıcıyı Sorumluluktan Kurtaramayacağı )

GARANTİ SÜRESİ ( Ayıplı Araç – Aynı Arızanın İkiden Fazla Tekrarlanması Veya Farklı Arızaların Dörtten Fazla Meydana Gelmesi Unsurlarının Gerçekleşmesi )

4077/m.4

ÖZET: Dava, tüketici tarafından ithalatçı firma aleyhine açılmış olup; ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi ve manevi tazminat istemlidir. Uyuşmazlık sadece ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemi noktasındadır. Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi unsurlarının gerçekleştiği de, uyuşmazlık konusu değildir.

Tüketicinin dava açana kadar hatta dava açtıktan sonra aracı kullanması satıcıyı ve onunla birlikte sorumlu olanları yasal sorumluluktan kurtarmaz. Tüketici sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre malın yenisi gelene kadar elindekini iade yükümlülüğünde de değildir. Satıcı/ithalatçı firma yetkili servisine yapılan başvuru üzerine, tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür. Somut olayda arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği gibi, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, daha baştan değişiklik talebi iletilmesine karşın, yasal zorunluluğa rağmen davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, tüketicinin bu şekilde aracı değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa kullanmaya zorlanamayacağı, belirgindir. Direnme kararının onanması gerekir.

DAVA: Taraflar arasındaki “ayıplı malın değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2.Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.10.2006 gün ve 2005/921-2006/2088 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 10.04.2008 gün ve 2007/8375-2008/4912 sayılı ilamı ile;

( … 1 -Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince; davacı, davalının üreticisi olduğu otomobili, üçüncü kişiden satın aldığını, satın alma tarihinden kısa bir süre sonra aracın motor yakıt kumanda ve elektronik beyin ünitesinde arızaların ortaya çıktığını, aracın defalarca dayalı şirketin servisine götürülmesine rağmen bu ayıpların giderilmediğini belirterek aracın yenisi ile değiştirilmesini istemiştir.

Davalı ise; araçta üretim hatasının bulunmadığını, aracın kumanda cihazının yeniden programlandığını, motor ve şanzıman beyni ile debriyaj setinin değiştirildiğini ve böylece araçtaki tüm arızaların onarılarak davacının şikayetlerinin giderilmiş olduğunu savunmuştur.

Yargılama sırasında alınan bilirkişi kurul raporunda: “…araçta başlangıçtan itibaren motor kontrol ünitesi ve şanzıman kontrol ünitesinde problem yaşandığı, bu amaçla motor ecu’ suna iki kez program yüklendiği, hem motor kontrol ünitesinin beni de şanzıman ünitesinin değiştirildiği, aracın motor arızası, çekiş ve stop etme gibi sebeplerle üç kez servise girdiği, arızaların aynı nitelikli olduğu ve aynı arızaların üç kez tekrar ettiği, meydana gelen arızaların kullanımdan kaynaklanmayan elektronik kontrol ünitesindeki imalat, montaj ya da tasarım hatasından kaynaklanabilecek arızalar olduğu dolayısı ile ayıplı olduğu, ancak aracın yapılan incelemesinde, söz konusu arızaların onarılmış olduğunun ve araçta hali hazırda arıza olmadığının anlaşıldığı bu nedenle de mevcut haliyle aracın kullanılması sırasında sürekli olarak yararlanmayı engelleyecek bir durumun bulunmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.

Davacı bu bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve dava açıldıktan sonra da aynı arızaların devam ettiğini, en azından değer kaybının da hesaplanması gerektiğini beyan etmiştir.

Mahkemece, “…dava konusu aracın garanti kapsamı süresince aynı tür arızadan üç kez tekrarlamış olduğu, arızaların her ne kadar dayalı servisi tarafından giderilmiş olduğu bilirkişi raporunda belirtilmekte ise de davacı tüketici aynı tür arızayı ikiden fazla yapan araçtan beklediği faydayı sağlayamadığı… ),

Gerekçesi ile ayıplı olan bu aracın davalıya iadesi ile aynı model ve tipteki bir aracın davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Tüm dosya kapsamına göre: dava konusu araçta üretim hatası bulunduğu ve yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilmiş ve böylece araç, orijinal halini kaybetmiştir. Bu durum araçta değer kaybına neden olabilir. Şu durumda mahkemece, söz konusu arızaların giderilmesi amacıyla yapılan onarımlar ve parça değişikliklerinin aracın değerinde azalmaya neden olup olmadığının araştırılması ve bu yönde uzman bilirkişilerden rapor alınması, üretim hatasının giderilmesi amacıyla yapılan parça değişimlerinin aracın değerinde azalmaya neden olduğunun saptanması halinde ise çoğun içinde az da olacağı kuralı gereği değer kaybı nedeniyle tazminata hükmedilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; davalının diğer temyiz itirazlarının ise ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Dava, tüketici tarafından ithalatçı firma aleyhine açılmış olup; ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi ve manevi tazminat istemlidir.

Davacı dava dilekçesinde; aracı kullanmaya başladığından bir süre sonra elektronik aksamında sık sık ve çok çeşitli biçimlerde arızaların meydana geldiğini, bunun üzerine yapılan işlemlere ilişkin belgeleri istediğinde aracın daha “0 km” de iken ve kendisine tesliminden evvel “ECU’yu tekrar programlayınız” notuyla tamir edildiğini, imalat hatalı çıktığı halde normal satış fiyatı üzerinden ve sağlammış gibi satılıp teslim edildiğini anladığını; arızaların tekrarlaması ve belgelerin istenmesiyle durumun ortaya çıktığını, yetkili servis tarafından ünitede malzeme arızası olduğu atlanarak, sadece elektronik programlama yapılıp, arızalı aracın trafiğe çıkarıldığını; trafikte arızaların devam etmesi, kaza korkusu vs endişeleri nedeniyle aracın imalat ayıplı olduğunu, arızalarda yanlış işlemler yapıldığını ve araç değişikliği talebinde bulunduğunu, Noter vasıtasıyla davalı şirkete ihtaren bildirdiği halde, davalı şirketin de bilgi ve kabulünde olan arızalar nedeniyle bu talebi kabul etmediğini; aracın tamirinden sonra dava ve talep haklarını saklı tutarak ve tamir edilmiş aracı kabul etmediğini belirterek aracı teslim aldığını, ifadeyle dava konusu aracın yenisi ile değiştirilmesine, yaşamış olduğu sıkıntı nedeni ile 5.000,00 YTL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; aracın değiştirilmesi isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiş; davalı tarafın temyizi üzerine Özel Dairece dava konusu araçta üretim hatası bulunduğu ve yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğunun anlaşıldığı; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip,araç, orijinal halini kaybettiğinden, bu durumun araçta değer kaybına neden olabileceği, bunun belirlenmesi ile tazminata hükmedilmesi, gereğine işaretle karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

Manevi tazminatın reddine ilişkin karar bozma dışı kalıp, kesinleşmekle; uyuşmazlık sadece ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemi, noktasındadır.

Dava konusu, O… C… marka 1.3 D. Enjoy E… tipi 2004 model özel otomobildir.

Aracın alım-satımına ilişkin olarak davacı ile dava dışı yetkili satıcı E… A.Ş. arasında 28.08.2004 tarihli sözleşme düzenlenmiş; araç 02.09.2004 tarihinde davacı adına tescil edilmiştir. Ancak, dosyadaki belgelerden, aracın davacıya tescil tarihinden sonra 10.09.2004 tarihinde fiilen teslim edildiği, anlaşılmaktadır.

Araçta meydana gelen arızaların üretimden kaynaklandığı, aracın satışından sonra davacıya teslim edilmeden dahi bu arıza fark edilerek program yüklemesi yoluyla giderilmeye çalışıldığı, ancak her defasında yenilendiği, böylece, tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi unsurlarının gerçekleştiği de, uyuşmazlık konusu değildir. Arızaların davanın devamı sırasında tekrarlanması nedeniyle yargılama aşamasında dahi aracın onarıldığı belirgindir.

Diğer taraftan, davacı tarafından davalıya gönderilen 22.04.2005 tarihli ihtarla “yetkili servislere başvurduğu halde sorununun çözümlenemediği, ilgilenilmesi”; davalının olumsuz cevabı üzerine 05.05.2005 tarihli ihtarname ile de“aracın yenisi ile değiştirilmesi” istenmiştir. Bu istem davalı yanca kabul edilmeyerek, cevaben servis hizmeti vermeye hazır oldukları bildirilmiş; bunun üzerine eldeki dava açılmıştır.

Kısacası; “0 km” de alınan aracın, tüketiciye tesliminden önce tespit edilerek program yüklemesi yoluyla giderilmeye çalışılan, üretim arızasının bulunduğu, buna karşın tüketiciye teslim edildiği; motor kontrol ve şanzıman kontrol ünitesinde yaşanan problemler nedeniyle motor ECU’suna iki kere program yüklendiği, program yüklemelerine ve bir çok kez tamir edilmesine karşın arızaların giderilememesi üzerine de, hem motor kontrol hem de şanzıman ünitelerinin tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği; davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminin davalı yanca kabul edilmeyerek dava aşamasına gelindiği, dosya kapsamıyla sabit olduğu gibi, Yerel Mahkemenin ve Özel Dairenin de kabulündedir.

Direnme Yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; araçta meydana gelen ve üretimden kaynaklandığı belirlenen arızaların “maldan yararlanmamayı sürekli kılmasının” söz konusu olup olmadığı ve buna bağlı olarak; “malın ücretsiz yenisi ile değiştirilmesi” koşullarının bulunup bulunmadığı; aksi halde bu arızaların değer düşüklüğüne yol açıp açmadığının tespiti ile “sadece değer düşüklüğünden kaynaklanan tazminata mı hükmedilmesi” gerektiği, noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Ayıplı Mal” başlıklı 4. maddesinde;

“Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.

İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı …ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.

Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. …. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.”

Denilmekte;

Aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Garanti Belgesi” başlıklı 13.maddesinde ise;

“İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.

Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamı dışındadır.

Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri için gereken azami süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilânla görevlidir.”

Hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesinde;

“Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;…Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması….durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir.

Satıcı, tüketicinin bu Yönetmeliğin 13 ve 14. maddelerinde belirlenen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.”

Düzenlemesi bulunmaktadır.

Görüldüğü üzere; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı veya onunla birlikte sorumlu olan imalatçı,ihracatçı vs maddede sayılan sorumlular tüketicinin tercihine konu bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayii, acente, imalatçı üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4.maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.

Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira, burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur.

Öte yandan, sınai mallarında ( eldeki örnekte otomobilde ) her satıcı yetkili servisleri eliyle satış sonrası hizmet vermek zorundadır. Yetkili servise yapılan başvuru tarihinden itibaren yapılanyapılmayan işlemler satıcınınve onunla birlikte sorumluluğu olanların sorumluluğundadır. Tüketicinin servise başvurusu üzerine aracın üretim hatasından kaynaklanan ayıbı satıcıüreticiithalatçı firma nezdinde tespit edilmiş; ancak bir işlem yapılmamışsa bundan tüketici değil, satıcı ve onunla birlikte sorumluluğu bulunanlar sorumludur.

Tüketicinin dava açana kadar hatta dava açtıktan sonra aracı kullanması satıcıyı ve onunla birlikte sorumlu olanları yasal sorumluluktan kurtarmaz.

Tüketici sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre malın yenisi gelene kadar elindekini iade yükümlülüğünde de değildir. Satıcı/ithalatçı firma yetkili servisine yapılan başvuru üzerine, tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Somut olayda; “0 km” de alınan aracın, tüketiciye tesliminden önce tespit edilerek program yüklemesi yoluyla giderilmeye çalışılan, üretim arızası olduğu halde tüketiciye satılıp, teslim edildiği; motor kontrol ve şanzıman kontrol ünitesinde yaşanan problemler nedeniyle motor ECU’suna iki kere program yüklendiği, program yüklemelerine ve bir çok kez tamir edilmesine karşın arızaların giderilememesi üzerine de, hem motor kontrol hem de şanzıman ünitelerinin tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği gibi, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, daha baştan değişiklik talebi iletilmesine karşın, yasal zorunluluğa rağmen davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, tüketicinin bu şekilde aracı değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa kullanmaya zorlanamayacağı, belirgindir.

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir.

Yerel Mahkemenin, aynı hususlara dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 1.421,55 ) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 01.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY 

19. HUKUK DAİRESİ 

E. 2009/2490

K. 2010/1349 

T. 11.2.2010 

AYIPLI ARACIN İADESİ DAVASI ( Kaputun Üzerinde Meydana Gelen Boya Çatlağı – Ayıbın İmalat Hatası mı Gizli Veya Açık Ayıp mı Olduğu İrdelenip Süresinde İhbar Edilip Edilmediği Belirlenerek Karar Verilmesi Gereği )

AYIPLI ARACIN DEĞİŞİMİ KARARI ( Davacı Elindeyken Kaza Yaptığı ve Değerinde Eksilme Olduğu – Bu Yönün Düşünülmemiş Olmasının Kabul Şekliyle İsabetsiz Bulunduğu )

ARAÇTAKİ AYIP ( Kullanım Emniyetini Tehlikeye Sokmuyor ve Kullanıcıyı Mağdur Etmiyorsa Değişim Yerine Semenden Tenzilat Yapılıp Yapılamayacağının da Tartışılması Gerektiği )

SEMENDEN TENZİLAT YAPILIP YAPILMAYACAĞI ( Ayıplı Aracın Değişimi Kararı – Kullanım Emniyetini Tehlikeye Sokmuyor ve Kullanıcıyı Mağdur Etmiyorsa Değişim Yerine Tartışılacağı )

6762/m. 25 

818/m. 202, 203 

ÖZET: Ayıbın aracın ön kaputu üzerinde meydana gelen boya çatlağından ibaret olduğu belirtilmiştir. Ayıbın imalat hatası mı gizli veya açık ayıp mı olduğu irdelenip, bu ayıbın süresinde davalıya ihbar edilip edilmediği belirlenerek karar verilmesi gerekir.

Ayrıca dava konusu aracın değişimine karar verildiğine göre herkes aldığını, aldığı şekilde iade etmekle mükelleftir. Aracın davacı elindeyken kaza yaptığı ve bu kaza nedeniyle değerinde eksilme olduğu kuşkusuzdur. Bu yönün de düşünülmemiş olması kabul şekliyle isabetsizdir. Diğer yandan araçtaki ayıbın aracın kullanım emniyetini tehlikeye sokmuyor ve kullanıcıyı mağdur etmiyorsa BK’nun 202/2.maddesi gereğince değişim yerine semenden tenzilat yapılıp yapılamayacağının da karar yerinde tartışılmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir.

DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı malın iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesi kapsamında müvekkilince davalıdan otomobil satın alınmış ise de aracın ön kısmında oluşan boya çatlağı nedeniyle gizli ayıplı bulunduğunun saptandığını, bütün girişimlere rağmen davalı yanın aracı yenisi ile değiştirmediğini belirterek anılan aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı talebinin zamanaşımına uğradığını ve ayrıca davacının aracın değişimini istediği halde müvekkiline iade etmeyerek kullanımını sürdürdüğünü sonucunda da araçla kaza yaptığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı yanca kanıtlanan davanın kabulüyle dava konusu aracın ayıpsız misli olan aynı model ve nitelikte “0” km yeni bir araçla değiştirilmesine davacıda bulunan aracın davalı yanca geri alınmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı tarafın imalat hatası olduğu gerekçesiyle değiştirilmesi istenen aracın bedeli 27/09/2006 tarihli faturaya göre 42.900 YTL olup, yargılamanın bu miktar üzerinden harcı ikmal edilerek yapılması gerekirken 6000 YTL üzerinden yatırılan harç ile davaya devam olunup aracın değişimine karar verilmesi HUMK ve Harçlar Kanunu’na aykırıdır.

Öte yandan somut olayda ileri sürülen ayıbın aracın ön kaputu üzerinde meydana gelen boya çatlağından ibaret olduğu belirtilmektedir. Bu durumda söz konusu ayıbın imalat hatası mı gizli veya açık ayıp mı olduğu irdelenip, bu ayıbın süresinde davalıya ihbar edilip edilmediği dosya içindeki bilgi ve belgeler incelenerek ( servis formları ) belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu yönde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Ayrıca dava konusu aracın değişimine karar verildiğine göre herkes aldığını, aldığı şekilde iade etmekle mükelleftir. Aracın davacı elindeyken kaza yaptığı ve bu kaza nedeniyle değerinde eksilme olduğu kuşkusuzdur. Bu yönün de düşünülmemiş olması kabul şekliyle isabetsizdir. Diğer yandan araçtaki ayıbın aracın kullanım emniyetini tehlikeye sokmuyor ve kullanıcıyı mağdur etmiyorsa BK’nun 202/2.maddesi gereğince değişim yerine semenden tenzilat yapılıp yapılamayacağının da karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 11.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C. 

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4030

K. 2003/9166

T. 4.7.2003

AYIPLI ARAÇ SATIŞI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Davalıya Ait Aracın Şase Numarasının Çalıntı Araca Monte Edildiğinin Belirlenmesi – Poliçe Genel Şartları/Aracın Pert İşlemine Tabi Tutulup Tutulmadığı )

TAZMİNAT DAVASI ( Ayıplı Araç Satışı Nedeniyle/Davalıya Ait Aracın Şase Numarasının Çalıntı Araca Monte Edildiğinin Belirlenmesi – Poliçe Genel Şartları/Aracın Pert İşlemine Tabi Tutulup Tutulmadığı )

ÇALINTI ARAÇ ( Ayıplı Araç Satışı Nedeniyle Tazminat Talebi/Davalıya Ait Aracın Şase Numarasının Çalıntı Araca Monte Edildiğinin Belirlenmesi – Poliçe Genel Şartları/Aracın Pert İşlemine Tabi Tutulup Tutulmadığı )

818/m.182 

ÖZET: Davacının satın aldığı aracın, gerçekten davalıya ait araç olmayıp çalıntı olduğu, davalıya ait aracın sadece şase numarasını içeren kesiminin çalıntı araca monte edildiği belirlenmesine göre, davalıya ait aracın, poliçe genel şartları getirtilmeli, aracın pert işlemine tabi tutulup tutulmadığı, tutulmuşsa sigortalının ( davalının ) yükümlülükleri tesbit edilmeli, araç hurdasının hangi tarafta kaldığı sigorta şirketinden sorulmalı, davalı, sırf sigorta sözleşmesinin gereği olarak aracın devrini gerçekleştirmişse, davanın reddine; şayet davacıyı zarara uğratmak ve haksız menfaat temin etmek amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanması halinde ise, davanın kabulüne karar verilmelidir.

DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR: Davacı, davalının sahibi olduğu Renault Europa 19 model aracı satın aldığını, bu aracı bilahere kendisinin de dava dışı üçüncü kişiye sattığını, daha sonradan aracın motor ve şase numarasının değiştirildiğinin tespit edildiğini, ayıplı mal satan davalının satış bedelini iade etmediği gibi, girişilen icra takibine de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, söz konusu aracın ağır bir trafik kazası geçirdiğini, hurda haline gelen aracın kasko sigorta tazminatının tahsil edildikten sonra sigorta şirketinin isteği doğrultusunda devrinin yapıldığını, kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, zamanaşımı ve esastan davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalı şirkete ait aracın kaza yaparak hasarlandığı, sigorta tazminatını alan davalının aracın mülkiyetini sigorta şirketine terk ettiği ve daha sonra da, sigorta şirketinin talebi üzerine aracı noterden davacıya devrettiği, motor ve şase üzerindeki tahrifatın hangi safhada yapıldığı belirlenememiş ise de, ilk satıcı olan davalının sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Yukarıda da kısaca özetlendiği gibi, dava, ayıplı satım nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, davacı, davalıdan satın aldığı aracın motor ve şase numaralarının değiştirilmiş olduğunu ileri sürmektedir. Buna karşılık davalı ise, aracın ilk sahibi olduğunu aracın geçirdiği trafik kazası nedeniyle hurda haline geldiğini, araç mülkiyetinin sigortacıya terk edilmek suretiyle kasko sigorta tazminatının tahsil edildiğini ve sigorta şirketinin isteği doğrultusunda araç satışının davacıya yapıldığını, bu arada aracın haricen satışlar ile el değiştirdiğinin tespit edildiğini, değiştirme işleminin bu aşamalarda gerçekleştirilmiş olabileceğini savunmuştur.

Dosyaya sunulan belge ve bilgilerden, davalının 02.12.1994 tarihinde sıfır kilometrede üretici firmadan satın aldığı Renault Europa 19 model aracın 34 … 107 sayılı plaka ile tescil edildiği, aracın 1998 yılı Ocak ayında geçirdiği trafik kazası sonucu hurda haline geldiği ve davalının dava dışı kasko sigortacısından sigorta tazminatını tahsil ettiği anlaşılmaktadır.

Sigortalı aracın ağır hasar görmesi durumunda tamiri ekonomik bulunmadığından pert-total işlemine tabi tutulduğu, şayet araç hurdası sigortalıya bırakılmış ise, aracın hurda değerinin tenzilinden sonra bakiyesinin sigortalıya ödendiği, aksi halde, hurda aracın sigorta şirketince değerlendirildiği, ancak, bu halde, hurda aracın mülkiyetinin devrine yönelik sigortalıya ( poliçe genel şartlarına getirilen hükümler ile ) yükümlülük getirildiği bir gerçektir. Şayet davalı, savunmasında belirttiği üzere, sırf poliçe genel şartlarından ( sözleşmeden ) doğan zorunluluk gereği aracın mülkiyetini sigortacının gösterdiği kişiye devretmiş ise, bu eylemi sırf sigortacı ile sözleşme ilişkisinin zorunluluğundan doğduğundan sorumluluğundan söz etmek mümkün değildir. Pert haline gelen araç nedeniyle aracın gerçek değerini sigorta tazminatı olarak alan araç malikinin sigorta şirketinin talebi ile kayden mülkiyetini devretmesi gerçek anlamda bir satış ilişkisi dahi değildir. Zira satış bedelinin semeni sigortalı değil sigortacı almaktadır. Gerçekten, somut olaya dönüldüğünde, davacının aracın fiili zilyetliğini davalıdan değil, satış bedelini ödediği dava dışı kişilerden aldığı olayla ilgili hazırlık tahkikatındaki bizzat davacı beyanlarından anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davacının satın aldığı aracın gerçekten davalıya ait araç olmayıp, çalıntı bir araç olduğu, davalıya ait aracın sadece şase numarasını içeren kesiminin çalıntı araca monte edildiği yapılan bilirkişi tahkikatı ile açıklığa kavuşmuştur. Davalının bu şekilde oluşan sahtecilik eylemlerine kasıtlı olarak katıldığı kanıtlanmadıkça sorumlu tutulamaz.

Bu durumda mahkemece, davalıya ait araçla ilgili düzenlenen poliçe genel şartlarının getirtilmesi, aracın pert işlemine tabi tutulması durumunda sigortalının ( davalı ) yükümlülüklerinin tespit edilmesi, somut olayda, araç hurdasının hangi tarafta kaldığının gerektiğinde sigorta şirketinden de sorulması, şayet, davalının sırf sigorta sözleşmesinin gereği olarak aracın devrini gerçekleştirmiş ise, davanın reddine, aksi halde davacıyı zarara uğratmak ve haksız menfaat temin etmek kaydıyla hareket ettiğinin kanıtlanması durumunda şimdiki gibi davanın kabulüne karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 04.07.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C. 

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ 

E. 2012/4141 

K. 2012/4934

T. 29.5.2012

AYIPLI ARACIN İADESİ İLE AYNI MARKA VE MODEL ARACIN AYIPSIZININ ALINMASI TALEBİ (Ayıpsız Aracın Temin Edilememesi – Ayıplı Aracın Haczin Yapıldığı Tarihte Üretilmiş Olsaydı Değerinin Ne Olacağının Ticaret Odasına Sorulması Gerektiği/Aracın Değeri)

AYIPLI ARACIN DEĞERİNİN BELİRLENMESİ (Borçlu Tarafından İlamda Belirtilen Aracın Aynı Marka ve Modelinin Ayıpsızının Temin Edilememesi – Ayıplı Aracın Haciz Tarihinde Üretilmiş Olsaydı Değerinin Ne Olacağının Ticaret Odasından Sorulması Gereği)

ARACIN DEĞERİNİN TİCARET ODASINA SORULMASI (İcra Mahkemesinin Aracın Değerini Belirleme Hususunda Hata Yaptığı)

2004/m. 24 

ÖZET: Takibe konu ilamın hüküm bölümünde, ayıplı otonun ayıpsız misli ile değiştirilmesi öngörülmüştür. Borçlu vekili, ilama konu aracın ellerinde bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemece yapılacak iş; 2004 model Hyundai marka H-1 Starex tipindeki aracın donanımını taşıyan araç “0” km. olarak haczin yapıldığı tarihte üretilmiş olsa değerinin ne olacağının Ticaret Odasından bu şekilde bir açıklama ile sorularak aracın değerinin belirlenmesi gerektiği yönünde İcra Müdürüne talimat vermekten ibarettir. Aksine düşünce ile icra mahkemesinin 2011 model “0” km. aracın değerini esas alarak hüküm tesis etmesi doğru değildir.

DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Borçlu aleyhinde Tüketici Mahkemesi’nin, ayıplı aracın borçluya iadesi ile aynı marka ve model ayıpsızının borçludan alınarak alacaklıya verilmesine ilişkin ilamına dayalı olarak ilamlı takip başlatılmıştır. Borçlunun aynen teslimin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine, icra müdürlüğünce araç değeri bilirkişiye tespit ettirilmiş, bu değerin fazla olduğu ve yeniden tespiti talebiyle borçlunun icra mahkemesine müracaatı üzerine, mahkemece bilirkişi vasıtasıyla değer tespiti yaptırılmıştır.

İİK.nun 24. maddesi taşınır teslimine ilişkin olup, 24/4. madde hükmü taşınırın borçlu yedinde olmaması halini düzenlemektedir. Buna göre taşınır borçlu yedinde bulunmaması ve taşınır malın değeri ilamda yazılı olmaması veya çekişmeli olması halinde, icra müdürlüğünce haczin yapıldığı tarihteki rayice göre değeri takdir olunur. İİK.nun 24/5. madde hükmünde ise, taşınırın değeri, borsa veya ticaret odalarından, olmayan yerlerde icra müdürü tarafından seçilecek bilirkişiden sorularak alınacak cevaba göre tayin edileceği hükmü yer almaktadır.

Somut olayda takibe konu ilamın hüküm bölümünde, ayıplı otonun ayıpsız misli ile değiştirilmesi öngörülmüştür. Borçlu vekili, ilama konu aracın ellerinde bulunmadığını bildirip İİK.nun 24. maddesinin uygulanarak aracın değerinin tespitini istemiş, icra müdürlüğünce aynen ifa mümkün olmadığından İİK.nun 24/5. madde hükmü uyarınca Ticaret Odasından aracın değerinin sorulması üzerine verilen cevapta “2004 model aracın günümüz itibariyle her şey dahil değerinin 8000-10.000 TL arasında olduğu” şeklinde bildirim yapılmış, alacaklı vekilinin cevaba itirazı üzerine 2011 model “0” aracın değeri sorulduğundan bu kez değerin 42.000 TL olduğu şeklinde cevap verilmiştir. Mahkemece, 2011 yılı 0 km. araç bedeli olarak tespit edilen değer 42.000 TL esas alınarak istemin reddine karar verilmiştir.

Yukarıda yazılı olduğu üzere, İİK.nun 24/4. maddesinde yazılı koşullar değerlendirildiğinde mahkemece yapılacak iş; 2004 model Hyundai marka H-1 Starex tipindeki aracın donanımını taşıyan araç “0” km. olarak haczin yapıldığı tarihte üretilmiş olsa değerinin ne olacağının Ticaret Odasından bu şekilde bir açıklama ile sorularak aracın değerinin belirlenmesi gerektiği yönünde İcra Müdürüne talimat vermekten ibarettir. Aksine düşünce ile icra mahkemesinin 2011 model “0” km. aracın değerini esas alarak hüküm tesis etmesi doğru değildir.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK.nun 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 29.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C. 

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/13936

K. 2012/16805 

T. 27.6.2012 

AYIBA KARŞI TEKEFFÜLE BAĞLI DAVA (Görev – Taraflar Arasındaki Alım Satım İlişkisi 4077 S.K. Kapsamında Bulunduğundan Aynı Yasanın 23. M. Gereğince Türketici Mahkemelerinin Görevli Olduğu/Yerel Mahkemece İşin Esasına Girilerek Hüküm Verileceği)

AYIPLI ARACIN TİCARİ FAALİYETTE KULLANILMADIĞI (Dava Konusu Araca Ait Ruhsat Belgesinde Aracın Hususi Olduğunun Belirtildiği – Ayrıca Aracın Tescil Belgesinde Ticari Araç Kaydına Rastlanmadığı/Uyuşmazlığın 4077 S.K. Kapsamında Olduğu)

TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLMASI (Taraflar Arasındaki Uyuşmazlığın 4077 S.K. Kapsamında Bulunması Nedeniyle Aynı Kanunun 23. Maddesi Gereğince Görevli Mahkemenin Tüketici Mahkemeleri Olacağı – Görevsizlik Kararı Verilemeyeceği/Görev)

4077/m. 1,2,23 

ÖZET: Dava, ayıplı araç nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Mahkeme, davacının ayıplı aracı ticari faaliyetinde kullandığı ve tüketici konumunda bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Ancak, davacının dava konusu araca ait ruhsat belgesi incelendiğinde aracın yük nakli için ancak hususi araç olduğu, aracın tescil belgesine göre ticari araç olmadığı ve davacının da tüketici kapsamına girdiği sabit olup, taraflar arasında 4077 S.K. belirtilen şekilde bir alım satım ilişkisi bulunmaktadır. Aynı yasanın 23. maddesinde ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketici Mahkemesi görevlidir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek hasıl olunacak sonuca uygun karar vermek gerekir.

DAVA: Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacı, davalıdan 29.05.2009 tarihinde bir araç satın aldığını, aracın elektrik aksamında süreklilik arzeden arızalar meydana geldiğini aracın ayıplı olduğunu beyanla aracın 0 değeri olan 31.000,00 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davacı tarafından aracın ticari faaliyetlerde kullanıldığından ve davacının tüketici konumunda bulunmadığından bahisle Kayseri Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğundan davacının dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Davacının dava konusu araca ait ruhsat belgesi incelendiğinde aracın yük nakli için ancak hususi araç olduğu, aracın tescil belgesine göre ticari araç olmadığı ve davacının da tüketici kapsamına girdiği sabit olup, somut uyuşmazlıkta taraflar arasında 4077 sayılı kanunda belirtilen şekilde bir alım satım ilişkisi bulunmaktadır.

4077 sayılı Yasanın 23.maddesinde bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek hasıl olunacak sonuca uygun karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 27.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C. 

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/5479

K. 2008/1608

T. 14.2.2008

AYIPLI ARACIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Aracın 3. Kişiden İkinci El Olarak Satın Alındığı – Davacının 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği/Davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde Bakılması Gereği )

TÜKETİCİ KAVRAMI ( Ayıplı Aracı 3. Kişiden İkinci El Olarak Satın Alan Davacının 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği – Üretici İle Davacı Arasında Bir Mal ve Hizmet Alımının Söz Konusu Olmadığı )

İKİNCİ EL ARAÇ ( Satın Alanın Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi İstemi/Üretici İle Davacı Arasında Bir Mal ve Hizmet Alımı Söz Konusu Olmadığı – Asliye Hukuk Mahkemesinde Bakılacağı/Davacının 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği )

KULLANILMIŞ ARAÇ SATIN ALAN ( 4077 S.K. Kapsamında “Tüketici” Olduğundan Söz Edilemeyeceği – Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi İstemi/Uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde Çözümleneceği )

4077/m. 1, 2, 3

ÖZET: Dava, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacı davalının üreticisi olduğu aracı üçüncü kişiden ikinci el olarak satın almıştır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu nedenle davacının 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenle davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir.

DAVA: Davacı Haydar A. tarafından, davalı Mais Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş aleyhine 28/03/2005 gününde verilen dilekçe ile ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22/08/2006 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR: Dava, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Amaç başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un l ve 2. maddelerinde açıklanan kanunun amacı ve kapsamı ile 3. maddesinde tanımlanan satıcı ve tüketici kavramları birlikte değerlendirildiğinde, bir uyuşmazlığın bu yasa kapsamında sayılabilmesi ancak taraflar arasında mal veya hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin bulunmasına bağlıdır. Dava konusu somut olayda ise davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmamaktadır. Davacı davalının üreticisi olduğu aracı üçüncü kişiden ikinci el olarak satın almıştır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu nedenle davacının 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenle davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir. Şu durumda mahkemece, davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılamayacağından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 14.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C. 

YARGITAY 

12. HUKUK DAİRESİ 

E. 2012/3703

K. 2012/19079 

T. 4.6.2012 

AYIPLI ARACIN MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( İlamda Faize İlişkin Bir Hüküm ve Dolayısıyla Faizin Başlangıç Tarihi Yer Almadığı – Borçlunun Temerrüde Düşürüldüğü Tarihin Faiz İsteminin Başlangıç Tarihi Olacağı/İlama Aykırı Olarak Düzenlenen İcra Emrinin Düzeltilmesi Talebi )

İLAMA AYKIRI OLARAK DÜZENLENEN İCRA EMRİNİN İPTALİ TALEBİ ( Ayıplı Aracın Misli İle Değiştirilmesi Talebi – İlamda Faize İlişkin Bir Hüküm ve Dolayısıyla Faizin Başlangıç Tarihi Yer Almadığı/Borçlunun Temerrüde Düşürüldüğü Tarihin Faiz İsteminin Başlangıç Tarihi Olacağı )

TEMERRÜT TARİHİ ( İlama Aykırı Olarak Düzenlenen İcra Emrinin İptali Talebi – Borçluya Muhtıra Tebliğ Edilip Edilmediğinin Tespiti İle Muhtıra Tebliğ Edilmiş İse Faiz İsteminin Buna Göre Değerlendirilmesi ve Gerektiğinde Bilirkişiden Rapor Alınarak Hüküm Verilmesi Gereği )

BİLİRKİŞİ RAPORU ( İlama Aykırı Olarak Düzenlenen İcra Emrinin Düzeltilmesi Talebi – İlamda Faize İlişkin Bir Hüküm ve Dolayısıyla Faizin Başlangıç Tarihinin Yer Almadığı/Borçluya Muhtıra Tebliğ Edilip Edilmediğinin Tespit Edileceği )

2004/m.24

ÖZET: Davacı ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine ilişkin kararının ilamlı takip konusu yapıldığı, borçlu vekilinin şikayetinde dayanak ilamda dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verildiği ilamda, faiz hükmünün yer almadığı, tebliğ edilen icra emrinde ise, aracın değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde satım tarihi itibariyle bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğini belirterek ilama aykırı olarak düzenlenen icra emrinin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir. İlamda faize ilişkin bir hüküm ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihi yer almadığına göre, borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarih faiz isteminin başlangıç tarihi olacaktır. Mahkemece borçluya muhtıra tebliğ edilip edilmediğinin tespiti ile muhtıra tebliğ edilmiş ise faiz isteminin buna göre değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişiden rapor alınarak denetime olanaklı hüküm verilmesi gerekir.

DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Pınar Çirci tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

KARAR: Alacaklı tarafından Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2008 tarih ve 2009/207 Esas, 2010/102 Karar sayılı, ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine ilişkin kararının ilamlı takip konusu yapıldığı, borçlu vekilinin şikayetinde dayanak ilamda dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verildiği ilamda, faiz hükmünün yer almadığı, tebliğ edilen icra emrinde ise, aracın değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde satım tarihi itibariyle bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğini belirterek ilama aykırı olarak düzenlenen icra emrinin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir.

Dayanak ilamın aynen ifası mümkün olmadığından, İİK’nun 24. maddesi uyarınca tespit edilecek araç değerinin tahsili gerekmektedir. İlamda faize ilişkin bir hüküm ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihi yer almadığına göre, borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarih faiz isteminin başlangıç tarihi olacaktır. Anılan madde hükmü uyarınca aracın değeri icra müdürlüğünce belirlendikten sonra, bu değerin ödenmesi amacıyla alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce borçluya gönderilecek muhtıranın tebliğ tarihi itibariyle faiz istenebilir. Bu durumda mahkemece borçluya muhtıra tebliğ edilip edilmediğinin tespiti ile muhtıra tebliğ edilmiş ise faiz isteminin buna göre değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişiden rapor alınarak denetime olanaklı hüküm verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile eksik inceleme ile şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C. 

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ 

E. 2010/2005

K. 2010/13853

T. 25.10.2010

ARACIN ARIZALANMASI ( Ayıplı Olduğunun Anlaşıldığını İleri Sürerek Ödediği Bedelin Tahsili – İkinci El Araç Satışında da BK’nun 194-204 Md.leri Gereğince Ayıp Nedeniyle Davalı Satıcının Sorumluluğu Olduğu )

AYIPLI ARAÇ NEDENİYLE ÖDENEN BEDELİN TAHSİLİ ( Davacının Davalıdan Noterde Yapılan Sözleşme İle Satın Aldığı Aracın Kısa Bir Süre Sonra Arızalandığı ve Gizli Ayıplı Olduğu Tespit Raporundan Anlaşıldığı – İkinci El Araç Satışında da BK’nun 194-204 Md.leri Gereğince Ayıp Nedeniyle Davalı Satıcının Sorumluluğu Olduğu )

GİZLİ AYIP ( Davacının Davalıdan Noterde Yapılan Sözleşme İle Satın Aldığı Aracın Kısa Bir Süre Sonra Arızalandığı ve Gizli Ayıplı Olduğu Tespit Raporundan Anlaşıldığı – İkinci El Araç Satışında da BK’nun 194-204 Md.leri Gereğince Ayıp Nedeniyle Davalı Satıcının Sorumluluğu Olduğu )

818/m.194,204

ÖZET: Davacı, davalıdan satın aldığı aracın kısa süre sonra arızalandığını ve ayıplı olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, ödediği bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacının, davalıdan noterde yapılan sözleşme ile satın aldığı aracın kısa bir süre sonra arızalandığı ve gizli ayıplı olduğu tespit raporundan anlaşılmıştır. Mahkemece, ikinci el araçlarda satıcının ayıba karşı sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle, dava reddedilmiştir. Oysa ikinci el araç satışında da, BK’nun 194-204 maddeleri gereğince, ayıp nedeniyle davalı satıcının sorumluluğu vardır. Davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Başak Burcu Şahiner geldi davalı tarafından gelen olmadığından duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacı, davalıdan satın aldığı aracın kısa süre sonra arızalandığını ve ayıplı olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, ödediği 33.250 YTL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının, davalıdan 18.3.2008 tarihli noterde yapılan sözleşme ile satın aldığı aracın kısa bir süre sonra arızalandığı ve gizli ayıplı olduğu 21.4.2008 tarihli tespit raporundan anlaşılmıştır. Mahkemece, ikinci el araçlarda satıcının ayıba karşı sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle, dava reddedilmiştir. Oysa ikinci el araç satışında da, BK’nun 194-204 maddeleri gereğince, ayıp nedeniyle davalı satıcının sorumluluğu vardır. Davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 17,15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 25.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.