Blog Son Yayınlar | Batur & Bölükbaşı Avukat Ortaklığı - İstanbul - Ankara

Blog Son Yayınlar

İdari Yargı
By Av. Mustafa Kemal Batur / 23 Haziran 2018

İdarenin Kusursuz Sorumluluk İlkesi

İdarenin Kusursuz Sorumluluğu İlkesi
Günümüzde sosyal devlet anlayışı ve hukuk devleti anlayışları, teknolojik gelişmeler ile birleşmiştir. Bu da idari faaliyetlerin çeşitliliği ile kullandığı araç – gereçlerin artmasını sağlamıştır. Faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdüren idarenin, bu eylemleri sonrasında zarar meydana gelmesi ile sorumluluk kavramı ortaya çıkmıştır. Asıl olan ise idarenin kusur sorumluluğu olmuştur. İdare hukukunda yardımcı nitelik taşıyan idarenin kusursuz sorumluluğu, ikincil nitelik taşıyan bir sorumluluktur. Anayasa’da idarenin bütün eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. Ancak sorumluluk kavramının esası ve konusu, yargının kararına bırakılmıştır. Bu kavramın yasal çerçevesi tam olarak belirlenmemiş olsa da, türleri ve şartları bulunmaktadır.

İdarenin Kusursuz Sorumluluğu Ne Demektir?

İdarenin sorumlu olması yalnızca sorumlu olduğu olaylara dayanmaz. Kusur olmaksızın oluşan zararlar nedeni ile sorumluluk ilkesi kapsamında tazminat ödenir. İhlal edilmiş olan hakkın telafisi, idare hukuku kapsamında sağlanmaktadır. İdare bir olayda kusursuz olsa da, idarenin kusurlu olup olmadığına bakılmadan sorumluluk yüklenmektedir. İdari faaliyet ile ilişkilendirilmiş olan bir zarar bulunmaktadır. Ancak bu faaliyette idarenin herhangi bir kusuru yoktur. Yaşanan olayda eşitlik ilkesi gereğince bireyler tazminat alma hakkında sahiptir. Bu sayede bireylerin zararları karşılanmış olur. Öncelikle kusura dayanan sorumluluk araştırılmaktadır. Bu durumda idarenin herhangi bir kusuru yok ise idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağına bakılır. Bu sayede bireylerin mağduriyeti de giderilmiş olur.

Kusursuz Sorumluluğun Gelişimi ve Özellikleri

Objektif sorumluluk olarak da bahsedilen  kusursuz sorumluluk, idarenin hukuka uygun olan işlemleri nedeni ile doğan zararlarda kusurlu olup olmadığına bakılmadığı durumları ifade etmektedir. Meydana gelen zararlar, idare tarafından karşılanmaktadır. İdarenin kusursuz sorumluluğu iki temel ilkeye dayanır. Bunlardan biri olan risk ilkesi, risk sorumluluğu olarak da bilinir. Bu ilkeye göre, idarenin herhangi bir kusuru olmasa da, yürütmüş olduğu faaliyetler ya da kullanmış olduğu araçlar nedeni ile meydana gelen zararı tazminat şeklinde ödemek zorundadır. Bu sayede bireylerin zararları giderilir. Bir diğer ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesine, kamu külfetleri karşısında eşitliğin sağlanması ilkesi de denir. Bu ilkeye göre, bütün toplum tarafından paylaşılan ve hukuka uygun olan işlemler nedeni ile oluşan külfetlerden yalnızca belirli kişiler nasibini alır ise, bu kişilerin uğrayacakları zarar tazminat olarak karşılanır. Bu aşamada idarenin kusuru olup olmadığına bakılmaz. Kusursuz sorumluluk, istisnai bir sorumluluk türü olarak karşımıza çıkıyor. Özel hukuka göre idare hukukunda daha geniş alanlarda uygulanmaktadır. 18.yy’a kadar özel hukukta sorumluluğun kaynağı olan kusur ilkesi, 20.yy başlarına kadar ise idare hukukundaki sorumluluğun kaynağı olmuştur. Özel hukuk alanında kusursuz sorumluluk ilkesinin geçerli olabilmesi için haksız fiilin kusur dışındaki diğer unsurları olan hukuka aykırılık, fiil, zarar ve illiyet bağı gibi özellikler aranır. İdarelerin eylemi hukuka uygun olsa bile, koşullar oluşmuş ise idarenin sorumluluğu ilkesi geçerli olmaktadır.   Konu hakkında bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bilişim Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 23 Haziran 2018

Unutulma Hakkı

Unutulma Hakkı Tanımı ve Kapsamı

Batı hukukunda son dönemde varlığı konuşulan " unutulma hakkı " kısaca, kişilerin kendileri ile ilgili verilerin toplumun hafızasından kaldırılması hakkı olarak özetlenebilir. Unutulma hakkı aslında giderek dijitalleşen dünyada, insanların kendilerine ilişkin bilgileri kaldırabilmesine işaret etmektedir. İnsanlar ile ilgili toplumda negatif bir şekilde yansıyan veya rencide edici olan bilgilerin kaldırılması da unutulma hakkı içerisindedir. Bir Yargıtay kararına göre bu hak yalnızca dijital ortamı değil, toplumda kolayca ulaşılabilen diğer ortamları da kapsamaktadır. Unutulma hakkı ile ilişkili ortaya çıkan bir diğer terim ise " Unutulmayı Talep Hakkı" dır. Bu hak ise, üçüncü kişilerin elinde bulunan verilerin silinmesini talep edebilme hakkı olarak özetlenmektedir. Google kaldırma kararlarında bu hak Google ile iletişime geçilerek talep edilmelidir. Hak sahibi için talep, unutulma hakkı ile daha önceki hayatında yaşanan talihsizlikleri unutarak yaşamında yeni bir sayfa açabilmek ve serbest bir şekilde şekillendirebilmek olarak özetlenebilir.

Kişisel Veri ile Unutulma Hakkı İlişkisi

Unutulma hakkı temel amaç olarak kişisel verilerin silinmesini konu almaktadır. Googledan sildirme başlığı altında giderek daha fazla konuşulmaya başlamıştır. Muhatap şahıs bu google kaldırma talebine uyma yükümlülüğündedir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, kişiler ile ilgili verilerin işlenme sürecinde özel hayatın gizliliğine uygunluğunun usul ve esaslarını belirlemeyi amaç edinmiştir. Madde 1'in d bendinde kişisel veri, kimliği belirli ve belirlenebilen gerçek bir kişiyle ilgili tüm bilgileri kapsamaktadır. Google kaldırma kararları da bu kapsam içerisinde yer almaktadır. Kişisel verilerin işlenmesini depolanması ve toplanması ise madde 3/1-e bölümünde kişisel verilerin gerekmediği sürece kullanılamayacağını, gerektiğinde ise ölçülülük ilkesine uygun bir biçimde kullanılabileceğini, işlenme sebeplerinin daha sonrasında ortadan kalması durumunda silinmesini emretmektedir. Googledan sildirme de bu şekilde mümkün olmaktadır.

Örnek Kararlar

Konu ile ilgili Mr Costeja Gonzalez isimli bir avukat kendisi ile ilgili çıkan bazı haberlerin kaldırılması ile ilgili talepte bulunmuş ve mahkeme bu doğrultuda pozitif karar vermiştir. Google kaldırma kararları ile ilgili başka örnekler de mevcuttur. Google, Googledan sildirme konusunu İspanyol yargısına temyiz ettiğinde konu ABAD ( Avrupa Birliği Adalet Divanı) 'na taşınmıştır. Googledan sildirme ile ilgili en açık örnek olay bu karadır. ABAD konuya gerekçe olarak 95/46 sayılı Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin Direktif'in hükümlerini göstermiştir. Bu karara göre insanlar unutulma hakkı doğrultusunda kendileri ile ilgili paylaşılan bilgilerin yayın organlarından kaldırılmasını talep edebiliyoruz.
Konu hakkında bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Ceza Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 23 Haziran 2018

Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık

kişinin işlediği suçtan dolayı pişmanlık duyması, yaptığı ceza unsuruna tabii olan fiilin kötü taraflarını yok etmeye çalışması ve sergilediği olumlu davranışlardan ötürü ceza türünde indirim gibi faydalar elde etmesini sağlayan bir ceza alt kurumudur. Alınan ceza kapsamında etkin pişmanlığın uygulanabilmesi bazı temel şartlara dayanmaktadır. Suçun niteliğine, kasıt durumuna, kişinin olumlu davranışlarına göre ceza indirimi yani etkin pişmanlık yasası uygulanabilir. Bu ceza indirimleri sadece Türk Ceza Kanunu hükümlerince belirlenen ve etkin pişmanlık kapsamına giren cezalara uygulanmaktadır. Genel olarak TCK hükümlerince adli cezalar pişmanlık yasasından faydalanır.

Etkin Pişmanlık Yasası ile Ceza İndiriminden Nasıl Faydalanılır?

  TCK hükümleri gereğinde iki farklı şekilde ceza indiriminden yararlanmak mümkündür. İlk olarak suçlu bulunan kişi, gerçek suçun ortaya çıkması için azmettirenleri, suç ortaklarını, suçun işleniş şeklini ve soruşturma kapsamına alınacak tüm suç faillerini bilgi yoluyla temin ederek, ceza indiriminden faydalanabilir. İkinci yöntem ise, pişmanlık yasası gereğince suçu işleyen kişinin karşı tarafın tüm hasarlarını karşılar bir tazmin yaratması ile ceza indirimden yararlanabilir.

Pişmanlık Yasasının Uygulanma Şartları

Etkin pişmanlık yasası 5237 sayılı TCK hükümlerinde her suç için değil, sadece hükümler kapsamında belirtilen özel suçlara işlemektedir. Bu açıdan etkin pişmanlık bazı suç faillerinin cezasının tamamını ortadan kaldırırken, bazı faillerinde ceza indirimi almasını sağlamaktadır. TCK kapsamında, pişmanlık yasasının uygulanma şartları arasında; -Suç failinin işlediği suçun pişmanlık yasası kapsamına giriyor olması, -Suçun bit teşebbüs esnasında değil, tamamlanmış şekilde bulunması, -Failin etkin pişmanlık yasasında bulunan hükümlerde aktif olarak yer alması, -Failin etkin pişmanlıktan yararlanmak için iradesini sürdürebilmesi yer almaktadır.

Ceza İndirim Oranı

Failin, pişmanlık yasası kapsamında ceza indirim oranı işlediği suça, suçun niteliklerine, bilgi paylaşımına, tazmin şekline ve adaletle ortak olma zamanına göre değişmektedir. TCK kapsamında pişmanlık ceza indirim oranının üst sınırı belirlenir ve hakimin kanunen bu sınırı aşmadan cezanın niteliğine göre indirim yapması beklenir. Bu açıdan, TCK hükümlerinde belirtilen üst sınır aşılmadan, hakim kendi iradesini ve failin durumunu gözeterek, her suça farklı oranda ceza indirimi uygulayabilmektedir.   Konu hakkında bizimle iletişime geçmek için https://www.batur.av.tr/iletisim
Bilişim Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 05 Mayıs 2018

Radore Datacenter – Sorun, Memnuniyetsizlik ve Kesinti

Radore Datacenter ve Yaşanan sorunlar     Değerli müvekkillerimiz ve değerli ziyaretçilerimiz; Radore Datacenter (Radore DC) adında ki sunucu barındırma hizmeti aldığımız firmada çeşitli sorunlar, elektrik kesintileri vs gibi nedenlerden dolayı büyük sıkıntı çekmekteyiz. Firma nedenini detaylı bir açıklayacağını söylemiş ancak açıklama gelmeden sorunlar tekrarlamıştır. Bu nedenle Radore de yer alan sunucularımız çalışamadığından kesintiler olmakta, sitemize erişim sağlanamamakta, veritabanımız hasar almakta ve çağrı merkezimiz çalışamamaktadır. Teknoloji çağında ve Türkiye 'nin en iyilerinden olduğunu dile getiren bir yer sağlayıcı firmada özellikle de elektrik altyapısının yeterli düzeyde sorunsuz çalıştırılamaması büyük ve vahim bir durumdur. Zira her elektrik kesilmesinde cihazlar hasar almaktadır. Radore Datacenter hakkında gerekli çözüm yollarını bulmaya çalışacağımızı bilmenizi ister, elimizde olmayan bu kesintiler ve sorunlardan ötürü sizlerden özür dileriz.     Firmadan gelen açıklama:
Tier 2 veri merkezi enerji altyapısında bugün 2 farklı aksaklık meydana gelmiştir. İlk vaka yaklaşık 35 dakikada giderilmiştir. İkinci vaka ise henüz giderilememiş olup, Operasyon ve Veri Merkezi Altyapı ekiplerinin müdahalesi sürmektedir. Aksaklığın ne kadar sürede giderileceği konusunda teknik ekibimizden gelecek bilgiyi en kısa sürede sizinle paylaşacağız.

Güncelleme 1:

Veri Merkezi Altyapı ekibimiz tarafından yapılan bilgilendirmede, müdahale sonucunda enerji altyapısındaki aksaklığın giderildiği bilgisi paylaşılmıştır. Tier 2 veri merkezindeki kabin ve sunucular kontrollü olarak devreye alınmaktadır. Yeni gelişmeleri sizlerle paylaşacağız.

Güncelleme 2:

Tier 2 veri merkezi enerji altyapısında meydana gelen aksaklık, 28 Nisan Cumartesi saat 18.15 itibarıyla giderilmiş ve servislerin sürekliliği sağlanmıştır. Mevcut durumda herhangi bir aksaklık görünmemektedir. Sistemlerinizde devam eden bir aksaklık söz konusuysa, id.radore.com aracılığıyla açacağınız destek talebi üzerinden bizi bilgilendirmenizi rica ederiz. Konuyla ilgili detayları içeren resmi vaka raporu teknik ekibimizin çalışmalarını takiben paylaşılacaktır. Meydana gelen aksaklık için tekrar özür diler, anlayışınız için teşekkür ederiz.   —————————————————————————————————————————————- Dear Customers, Our Data Center Infrastructure team stated that the electrical power outage, which was faced by our Tier 2 data center, has been solved. Cabins and servers hosted in the Tier 2 data center are actively controlled and put into use by our team. We are monitoring the situation very closely, and will keep you updated.

Update:

The electrical power outage, which was faced by our Tier 2 data center, has been solved at 18.15 on 28th of April. The stability and continuity of the services are ensured. If your systems are experiencing an ongoing malfunction, we ask that you notify us by the support request through id.radore.com. The official case report with details will be shared after the examination of our technical team is completed. Please accept our apologies, for any inconvenience.
İdari Yargı
By Av. Mustafa Kemal Batur / 25 Nisan 2018

Sağlık Kurulu Raporu hepatit Pomem,Pmyo memuriyet

Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları 'na göre Hepatit rahatsızlığına sahip kişinin pomem, pmyo ve memurluğa dair engeli olup olmadığı, ve mesleğe alınıp alınamayacağına dair aldığımız son derece önemli bir karar. Önce yürütme durdurma talebimiz kabul edildi ardından iptal kararı alınmıştır.   T.C. ANKARA. İDARE MAHKEMESİ   ESAS NO : 2017/xxxx KARAR NO : 2018/xxxx   DAVACI                              : VEKİLİ                               : AV. MUSTAFA KEMAL BATUR Akar Cad. No:3/58 İtower Plaza Bomonti Şişli/İSTANBUL   DAVALI                               : EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ / Altındağ/ANKARA VEKİLİ                               : Hukuk Müşaviri İsmail MERMER ( Aynı yerde)   DAVANIN ÖZETİ: Davacı tarafından, hakkında düzenlenen Sağlık Kurulu Raporunun Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı Komisyonu'nca incelenerek polis meslek eğitim merkezi öğrencisi olamaz kararı verildiğinden bahisle Polis Meslek Eğitim Merkezi ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin..2017 tarih ve x sayılı davalı idare işleminin, hukuka aykırı olduğu, taşıyıcı hepatit B hastalığının polis olmaya engel teşkil etmediği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.   SAVUNMA ÖZETİ      : Davacının Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğinin EK-3-I-A maddesi kapsamında aranılan sağlık şartına haiz olmadığının tespiti üzerine tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.   TÜRKMİLLETİADINA   Karar veren Ankara. İdare Mahkemesince, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü. Dava, x Polis Eğitim Merkezi Müdürlüğü'ne geçici öğrenci olarak kaydı yapılan davacı tarafından, Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesi'nden alınan sağlık kurulu raporunun Sağlık İşleri Daire Başkanlığı Sağlık Komisyonu'nca incelenmesi neticesinde, Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğinin Ek 3-I-A bendinde belirtilen sağlık şartlarını taşımadığından bahisle Polis Meslek Eğitimi Merkezi öğrencisi olamayacağına karar verilerek ilişiğinin kesilmesine ilişkin ….2017 tarih ve x sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.   Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim-Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esasların geçici kayıt başlıklı 16. Maddesinde, "POMEM’lere, kesin başarı listesine göre planlanmış asıl adayların geçici kayıtları yapılır. Geçici kayıtları yapılan adayların sağlık kurulu raporları incelenmek üzere Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığına gönderilir. İlgili daire başkanlığı inceleme sonucuna göre raporunda eksiklik görülen adayların eksikliklerini tamamlatır. Gerekirse öğrenciyi yeniden muayene edebilir veya ettirebilir. Sağlık Yönetmeliğine göre POMEM öğrencisi olup olamayacağına ilişkin karar verir ve bu kararı, gereği yapılmak üzere Başkanlığa bildirir. Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığınca “Polis Meslek Eğitim Merkezi Öğrenci Adayı Olamaz” kararı verilen adayların ilişikleri, Başkanlık onayı ile kesilir ve POMEM’lere gereği yapılmak üzere bildirilir.", intibak eğitimi başlıklı 17. Maddesinde ise, "POMEM’lere geçici kaydı yapılan adaylar Başkanlığın belirleyeceği takvim doğrultusunda intibak eğitimine tabi tutulurlar. Bu süre içinde POMEM Müdürlükleri tarafından Sağlık Yönetmeliği hükümlerine göre sağlık kurulu raporları aldırılır. Ayrıca, intibak eğitimi başlangıcından itibaren adayların güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları yaptırılır. Yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile ilgili sonuçlar POMEM Yönetim Kurulunca değerlendirilerek karara bağlanır." hükmü yer almaktdır. 04.8.2003 tarih ve 25189 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nin "Polis Meslek Yüksek Okulu ve Polis Meslek Eğitim Merkezine alınacak öğrencilerde aranacak sağlık şartları" başlıklı 9. Maddesinde, "Polis Meslek Yüksek Okulu ve Polis Meslek Eğitim Merkezine alınacak öğrencilerde aşağıda belirtilen sağlık şartları aranır. Polis Meslek Yüksek Okuluna ve Polis Meslek Eğitim Merkezine alınacak öğrenci adaylarında, EK-3’de belirtilen hastalık branşlarının sınıflandırılmasındaki A dilimi sağlık şartları aranır. Polis Meslek Yüksek Okulu ve Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğünce aday öğrencilere sağlık kurulu raporları okulun/eğitim merkezinin denetim ve gözetiminde tam teşekküllü hastanelerden aldırılır ve 10 uncu madde hükümlerine göre işlem yapılır.", Yönetmeliğinin Ek-3 bölümünün 1-A maddesinde de; "1)Hematoloji, kardiyoloji (Ek:26.09.2007/26655), gastroenteroloji, endokrinoloji, nefroloji, immunoloji, romatoloji ve enfeksiyon hastalıkları yönünden tam ve sağlam olacaktır. Herhangi bir operasyon geçirmiş olmayacaktır. Bu sitemlere ait konjenital anomali, kronik ve ilerleyici hastalığı bulunmayacaktır. Ancak; a) Tedavi edilebilir demir eksikliği anemisi, b)İleri laboratuar tetkikleri ile organik kalp hastalığına bağlı olmadığı belirlenen fizyolojik üfürümü olanlar, c)İleri laboratuar tetkikleri ile organik kalp hastalığına bağlı olmadığı belirlenen EKG’de seyrek gelen ventriküler prematüre atımlar (VPS), ektopikatımlarvesağdal blokları, d) Sistemlerde fonksiyon bozukluğu yapmamışdextrokardi, dextropozisyon ve situsinversus totalis olanlar, e) Bir veya iki ekstremitede (alt, üst) venöz dolaşım yetersizliği yapmamış, hafif yüzeysel varisler, f) Hormonal bozukluğa veya başka birorganikhastalığa bağlıolmayangeçirilmişjinekomastiveaksesuarmeme operasyonları,
  1. g) Komplikasyonsuz apandektomi ve kolesistektomi operasyonları, h) Tam şifa bulmuşkarın duvarı fıtığı operasyonları, i) Tam şifa bulmuş ingiunal herni operasyonlar, j) Tamşifa bulmuş hemoroid, anal fistül, anal fissür ve komplikasyonsuz plenoidal sinüs operasyonları, k)İleri laboratuar tetkikleri ile organ kaybı olmadığı kanıtlanmış laporatomik ve laporasakopik operasyonlar, öğrenciliğe engel değildir. 2) Hbs antijeni (+) pozitif olanlardan akut veya kronik hepatit teşhisi alanlar öğrenci adaylığına kabul edilmezler. Sağlık kurulu raporu ile sağlıklı taşıyıcı olduğu belirlenenler öğrenciliğe kabul edilir. 3) Anti HCV’si (+) pozitif olanlarda karaciğer fonksiyon testleri normal ve HCV RNA’sı (-) negatif olanlar öğrenciliğe kabul edilir. Anti HCV’si (+) pozitif olanlarda karaciğer fonksiyon testleri normal olsa bile HCV RNA’sı (+) pozitif olanlar ve HIV taşıyıcıları öğrenciliğe kabul edilmezler." düzenlemesine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının Polis Meslek Eğitim Merkezleri Giriş Yönetmeliği çerçevesinde yapılan sınavda başarılı olarak Polis Meslek Eğitim Merkezinde öğrenci adayı olmaya hak kazandığı, x Polis Meslek Eğitim Merkezi'nde eğitime başladığı, devam eden süreçte x Eğitim ve Araştırma Hastanesinden aldırılan raporda; " Akciğer grafisinde: Üzeri çizilmiş, Skolyoz, Seroloji Hanesinden: HBS Ag:(+) HBV DNA:643 IU/ml Teşhis Hanesinden: Kronik Hepatit B Karar Hanesinden: POMEM öğrencisi olamaz" şeklinde teşhiste bulunulduğu bunun üzerine x Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden aldırılan sağlık kurulu raporunda "İntaniye: HBV DNA:4370 ıu/ml Kronik Hepatit B tanılı hastanın mevcut sonuçlarla yönetmeliğe göre Polis Meslek Eğitim Merkezi öğrencisi olamaz" ibaresine yer verildiği, bu nedenle davacının öğrenciliğinin sonlandırıldığı, bunun üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır. Olayda, Mahkememizin ../../2017 tarihli ara kararı ile davacının Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) öğrencisi olup olamayacağının belirlenmesi amacı ile Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkine karar verilmiş olup, anılan Hastane tarafından Mahkememize gönderilen ../../2017 tarih ve x numaralı raporda, "Teşhis: İnaktif Kronik Hepatit B Taşıyıcısı, Karar: Polis Akademisi Başkanlığı Fakülte Yüksekokulu öğrencisi olmasında sakınca yoktur." denildiği görülmektedir. Bu durumda, Mahkememiz tarafından Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinden aldırılan rapor uyarınca davacının Polis Meslek Eğitim Merkezi Öğrencisi olabilmesi için Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nde istenilen şartları sağladığı anlaşıldığından, okul ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.   Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 254,10-TL yargılama gideri ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca belirlenen 1.090,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi'ne istinaf yolu açık olmak üzere ../../2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.    
Başkan   Üye   Üye  
  Av. Mustafa Kemal Batur www.batur.av.tr  
İdari Yargı
By Av. Mustafa Kemal Batur / 22 Şubat 2018

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB ve Pomem , Pmyo, Memurluk

Ülkemizde TCK kapsamında bir suçtan dolayı Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması hagb kararı alıp daha sonra polis (pomem,pmyo), asker veya memur olmak için şartları sağlayıp sırf bu nedenle memuriyet hakkı elinden alınan kişiler hakkında çok önemli bir emsal karar.   Pomem, Pmyo, askeriye veya memurluk için de aynı gerekçeler ile memuriyet hakkının kişilerin elinden alınmamasına dair çok önemli ve oldukça detaylı bir karardır.       T.C.         ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
  1. İDARİ DAVA DAİRESİ
Y.D İtiraz No : 2018/xxx YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİ HAKKINDA VERİLEN KARARA İTİRAZ EDEN (DAVACI)              : xxx xxxx VEKİLİ                                                                                 : Av. Mustafa Kemal BATUR Akar Cad. No:3/58 İtower Plaza Bomonti Şişli /İSTANBUL   KARŞITARAF (DAVALI)                                                  : Emniyet Genel Müdürlüğü /ANKARA VEKİLİ                                                                                 : Av. Funda ÇELİK - (Aynı yerde)   İSTEMİNÖZETİ                                                                 : 19. Dönem Özel Harekat Polisi Adayı yazılı ve mülakat sınavlarını kazanarak xxx Polis Meslek Eğitim Merkezinde öğrenci kaydı yapılan davacının, Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esasların Adaylarda Aranılacak Nitelikler başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasının (e-1) bendi ile 21. ve 30. maddelerine istinaden xx.xx.2017 tarihli Başkanlık Makam Oluru ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada; yürütmenin durdurulması isteminin reddi yönünde Ankara x. İdare Mahkemesi'nce verilen xx/xx/2017 gün ve E:2017/xx sayılı kararın; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.   TÜRK MİLLETİ ADINA   Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi xx.İdari DavaDairesince dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü: Dava; 19. Dönem Özel Harekat Polisi Adaylı yazılı ve mülakat sınavlarını kazanarak xx Polis Meslek Eğitim Merkezinde öğrenci kaydı yapılan davacının, Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esasların Adaylarda Aranılacak Nitelikler başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasının (e-1) bendi ile 21. ve 30. maddelerine istinaden xx.xx.2017 tarihli Başkanlık Makam Oluri ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali stemiyle açılmıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun' Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması ' başlıklı 231. Maddesinin 5. Fıkrasında; "Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder." hükmü;anılan maddenin 8. Fıkrasında “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur hükmü; 10. Fıkrasında; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.” hükmü; 13. Fıkrasında “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından, istenmesi halinde bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.”hükmü yer almaktadır. Öte yandan, Özel Harekât Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esasların"Adaylarda Aranacak Şartlar" başlıklı 7. maddesinin (1- e) bendinde; “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin; 1) Kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak, 2) Affa uğramış veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm olmamak veya bu suçlardan dolayı devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak,
  1. f) Adayın kendisinin ve evli ise eşinin; genelev, birleşme yeri, randevuevi, tek başına fuhuş yapılan konut ve benzeri yerlerde çalışmış veya aracılık ve bekleyicilik fiillerinde bulunmamış olmak, genel ahlak ve edebe aykırı mahiyette her türlü yazılı, sesli ve görüntülü eserleri, kaydedildiği materyale bakılmaksızın üretmek ve satmaktan veya kumar, uyuşturucu veya uyarıcı madde nedeniyle, hakkında herhangi bir adlî veya idarî soruşturma veya kovuşturma devam ediyor olmamak, bunlardan dolayı idarî yaptırım uygulanmamak veya bu işler nedeniyle hüküm giymemiş olmak,”hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nce 19. Dönem polis öğrencisi olarak geçici kaydı yapılan davacının, Özel Harekât Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esasların 21. maddesi uyarınca intibak eğitimi aldığı dönemde hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde; xxx xx. Ağır Ceza Mahkemesi'nin xx/xx/20xx tarih ve E.20xx/xxxx, K.20xx/xx sayılı kararı ile " yaralama"suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı ve iş bu ceza hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiğinden bahisle xx/xx/2017 tarihinde Başkanlık Makam Oluru ile ilişiğinin kesilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yine dava dosyasında bulunan; xxx x. Ağır Ceza Mahkemesi'nin xx/xx/20xx tarihli Ek kararında; davacı hakkında xx/xx/20xx tarihinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının xx/xx/20xx tarihinde kesinleştiği, 3 yıllık denetim süresi içerisinde herhangi bir kasıtlı suç işlemediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın düşürülmesine hükmedildiği anlaşılmıştır. Gelinen noktada, davacı hakkında verilen 1 yıl 8 aylıkhapis cezasının xx xx. Ağır Ceza Mahkemesi'nin xx/xx/20xx tarihli Ekkararı ile tüm sonuçları ile ortadan kaldırılması ve söz konusu kararın sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacağına ilişkin CMK'nun 231/5 maddesindekiemredici hükmü karşısında, dava konusu işlemin hukuki dayanağının ortadan kalktığı, davacının polis adaylığına engel kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün bulunduğundan söz etme olanağının kalmadığı kanaatine varılmıştır. Bu durumda davacının Polis Meslek Eğitim Merkezi öğrenciliğine ve polis memuriyetine engel olacak nitelikte bir suçun varlığından söz edilemeyeceğinden, POMEM Müdürlüğünden ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmamaktadır. Hukuka açıkça aykırı olduğu tespit edilen dava konusu işlemin uygulanması halinde davacının adaylık statüsünün sona ermesi nedeniyle telafisi güç zararlara uğrayacağı da tartışmasız olduğundan dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davacı itirazının kabulüne; Mahkemece yürütmenin durdurulması talebinin reddine yönelik olarak verilen kararın kaldırılmasına; hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde davacının telafisi güç zararına yol açacağı açık bulunan dava konusu işlemin, dava sonuna kadar ve teminat aranmaksızın yürütmesinin durdurulmasına; 2577 sayılı Yasanın 27 nci maddesi uyarınca,18/01/2018 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.    
Başkan xxx   Üye xxx   Üye xxx  
    Avukat Mustafa Kemal Batur www.batur.av.tr            
Bilişim Hukuku, Genel Hukuk
By Av. Mustafa Kemal Batur / 21 Aralık 2017

Blockchain ve kripto paralara dair hukuki açıklama Bitcoin, Ripple Etherium

Dünyayı kasıp kavuran bitcoinyeni para birimi” olarak tabir edilen dijital para sistemi Blockchain her geçen gün hayatımızda daha yoğun olarak yer kaplamaya başlamış durumda. Blockchain sistemine dahil olarak en tanınmış para birimi Bitcoin ise cent oranlarında başlayıp şu an ki değeri on bin dolarları geçmiş durumda.

Takip edilemediği ve merkezi bir kuruluşa bağlı olmadığı iddia edilen bu para birimleri üzerinde büyük şaibelerde yer almaktadır.

Hukuk sistemlerine son derece yabancı olan bu sisteme dair birçok ülke düzenleme yapmakta bir kısmı ise hiçbir düzenlemeye yer vermemektedir. Bitcoin ‘in yatırımcılılarına büyük oranda kazanç sağlaması nedeniyle her geçen gün yatırımcı sayısı ve yatırım oranları yükselmekte ve bunun nereye kadar gideceğini uzmanlar dahi kestirememektedirler. Bu inanılmaz değer artışı ise peşinde büyük yasal sorunlar getirmeye başlamıştır. Şu an kendi ülkemizde sanal para birimlerine dair bir yasal düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenle de herhangi bir vergi kesintisi olmamakta yasal bir yaptırımda bulunmamaktadır. Bitcoin ‘in böylesine değerlenmesi sonrasında ise yeni para birimleride türemiş ve türemeye devam etmektedir. Bitcoin ana para birimi kabul edilir ise diğer digital para birimleri alt coin olarak adlandırılmaktadır. Ülkemizde ise faaliyet gösteren şu an 3 Bitcoin borsası yer alıyor. Bu borsalara TL yatırıp Blockchain ‘in en değerli paraları olan Bitcoin ve Etherium alınabiliyor.  

Bu derece yüksek kullanım oranına çıkan dijital para birimleri peşinde de büyük sorunlar getireceğe benziyor.

Şuanki iddialara göre terör örgütlerinin para transferleri, sanal bahis ve casino şirketlerinin transferleri ve kara para aklama gibi yasal olmayan işlemlerin dijital para birimleri üzerinden yapıldığı söylenmektedir. Takip edilebilirliği olmayan bu kripto para sisteminde kim nereye ne zaman ne kadar para gönderdi bilinemediğinden büyük bir boşluk oluşmakta, suç ve suçlu tespit edilememektedir. Uyuşturucu ticaretinin ve terör faaliyetlerinin para transferlerinin böylesine takip edilemez yöntemlerle para transferi yapması hukuk sistemlerini altüst etmiştir. Devletler ve otoriteler insanların her adımını izlemek isterken bu sistem ile en önemli konu olan para transferleri takip edilemez bir hale gelmiştir. Bunu ise hiçbir otorite kabul etmemekle birlikte elinden gelen bir engelleme ise bulunmamaktadır.

Diğer yandan güçlü ekran kartları ile dijital para birimleri de üretilebilmektedir.

Mining adı verilen bu sistemler ile her kişi kendi evinde, işyerinde veya deposunda kurduğu bir sistem ile mining yapabilmektedir. Ürettiği kripto paraları ise kendi çevresine veya internet üzerinden satışını gerçekleştirmektedir. Bize yansıyan ve takibini yaptığımız birçok kripto para ceza ve alacak dosyaları bulunmaktadır. Özellikle cüzdanını kendi bilgisayarında tutan, borsada tutan ve wallet çalınması sonrası paraları kaybolan çok kişi bulunmaktadır. Bunun yanında işlerini kripto para karşılığı yapıp alacağını alamayan da birçok kişi vardır. Bu alacak ve ceza dosyaları son derece hassas ve özellikle Türk yargı çalışanları içerisinde çok da bilinmeyen bir konudur.     Bitcoin, Etherium, Ripple, Verge, Bitcoin Cash, Bitcoin Gold, Litecoin gibi bilinen en değerleri paraları birçok kişi kendi cüzdanında veya güvendiği borsalarda saklamaktalar. Özellikle borsalara güvenen kişi sayısı çok fazla olmakla beraber bu firmaların neredeyse tamamı Asya ülkelerinde yer almaktadır. Bu borsalarda hesap açabilmek için kişisel bilgilerimizin yanında kimlik örnekleri, şahsi resimler ve kredi kartı bilgileri talep edilmektedir. Bu nedenle bu firmalara dikkat edilmesi büyük önem arz etmektedir. Bunu belirtmemizdeki en önemli neden benzer konulardan dolayı tarafımıza avukat talebiyle ulaşan çok sayıda kişi olmasıdır. Bu dosyalarımızda borsalara güvenen kişilerin paralarının kaybolduğu, şifrelerinin çalındığı veya borsanın kapandığı-kaçtığı iddialarıdır.

Ripple hakkında

Bir hukukçu ve aynı zamanda bir avukat olarak blockchain sistemine karşı konulmasının şu an son derece zor olduğunu, bu sistemi kabul etmemiz ve bu sisteme ayak uydurmamız gerektiğini belirtmek isteriz. Kaldı ki ülkemizin en önde gelen ve Sabancı bünyesinde yer alan Akbank Ripple para birimi ile anlaştığını açıklamıştır. 2018 yılında ise bu para birimi ile kurumsal müşteri para transferlerinde Ripple para birimini kullanmaya başlanacağını duyurmuştur. Tüm bu anlatılanlar çerçevesinde bitcoin çaldırma, bitcoin dolandırıcılığı veya genel tanım ile kripto para dolandırıcılığı, blockchain dolandırıcılığı mağduru olmamak için güvenlik önemlerinizi almanızı, mutlaka iki aşamalı şifre kullanmanızı önermekteyiz. Mümkün ise ve yatırım yaptığınız kripto paranız destekliyor ise kendi cüzdanınızı kendiniz saklayınız.   Avukat Mustafa Kemal Batur iletişim  
Bilişim Hukuku, Ceza Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 21 Kasım 2017

Bilişim Dolandırıcılığı, İnternet Dolandırıcılığı ve Cezası

Yaşadığımız çağda internet dolandırıcılığı ve bilişim dolandırıcılığı ile internet üzerinden kredi kartı dolandırıcılıkları bir hayli yaygınlaşıyor. İnternet üzerinden yapılan işlemler eskiden çok uzun zamanımızı alan işlerin birkaç dakikada yapılmasına olanak vererek, işlerimizi kolaylaştırıyor. Fakat bununla birlikte bazı olumsuzluklar da gündeme geliyor. Kötü niyetli internet kullanıcılarının, internet üzerinde yapılan işlemlerin bıraktığı elektronik izleri takip etmesi ve bu bilgileri dolandırıcılık eylemlerinde kullanması, günümüzün en çok sorgulanan hukuki meselesi olmuş durumda.

 İnternet Dolandırıcılığı Nedir?

Gerek internet bankacılığı işlemlerinde gerekse internet üzerinden kredi kartları ve kişisel bilgiler girilerek yapılan her harcamada, elektronik ortamda bir iz bırakılır. Kötü niyetli bir kişi/hacker bu izi takip ederek, kişilerin banka bilgilerini ele geçirebilir. Elde edilen bu bilgiler, internet üzerinden dolandırıcılık yapmanın temelini oluşturur. Günümüzde internet siteleri her ne kadar sıkı önlemler alıyor olsalar da hacker adı verilen kişiler, bu alınan önlemleri aşmanın bir yöntemini buluyorlar. Böylelikle internette yapılan dolandırıcılık eylemleri her geçen gün daha da artıyor. Son zamanlarda fishing adı verilen internet dolandırıcılığı yöntemi gündeme gelmektedir. Buna göre internet bankacılığı kullanan kimselerin açıklarını çok kolayca değerlendiren hackerlar, internet üzerinden yapılan fatura ödemelerinde ve alışverişlerde iş başına geçiyorlar. Bu eylemi gerçekleştiren hacker, kartıyla ödeme yapmak isteyen kimse ile aynı anda hareket ederek, kişinin kart limitini anında doldurabiliyor. Bu dolandırıcılık eylemleri yaygınlaştıkça kanunlar da bunlar için çeşitli önlemler alıyor.    

İnternet Dolandırıcılığının Hukuki Yönü Nedir?

  İnternet dolandırıcılığı Türk Ceza Kanununa göre suç olarak değerlendiriliyor ve birtakım cezai yaptırımları içeriyor. Bilişim hukuku kapsamında değerlendirilen bu suçlar, Türk Ceza Kanununda 157. ve 158maddelerde değerlendirilmektedir. Buna göre internet dolandırıcılığı suçu, nitelikli suçlar kapsamında yer almaktadır. İnternet dolandırıcılığı suçları arasında, yalnızca kişilerin banka ve kredi kartı hesap bilgilerini çalmak yoktur. Kişilerin sosyal medya hesaplarını çalarak, bu hesapları suç teşkil edecek şekilde kullanmak da bulunmaktadır. Ancak bu suçlar, çalınan internet hesaplarının ne maksatla kullanıldığına göre, farklı niteliklerle değerlendirilmektedir. Örneğin, çalınan hesaptan bir terör örgütüne ilişkin propoganda yapılmakta ise bu, basit bir dolandırıcılık eyleminden çok daha ağır bir suçtur. Bu durumda bunu yapan kişi yakalandığında, dolandırıcılıkla birlikte terör suçuyla da yargılanacaktır. İnternet Dolandırıcılığının Cezası Nedir? İnternet dolandırıcılığı, diğer bir adıyla fishing eyleminde bulunan kimselerin yakalanması, ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Bu kimseler kullandıkları programlar ile IP adreslerini ve onlara ulaşılmayı sağlayacak her türlü bilgiyi gizledikleri için yakalanmaları biraz zaman almaktadır. Bu kimselerin alacakları cezalar, yaptıkları eyleme göre değerlendirilmektedir. Ancak kanunlar uyarınca alacakları ceza, en basit haline göre 3 yıl hapis cezasından daha az olmayacaktır. Bu ceza işledikleri eylemin boyutlarına göre 7 yıla kadar varmaktadır. Ancak ağırlaştırıcı sebepler varsa fishing eylemlerinin cezası 7 yıldan daha fazla olabilmektedir.   Bu ceza hakkında detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz.     Madde 157 - (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.   TCK. MADDE 158 5237 S.lı Türk Ceza Kanunu MADDE 158 Nitelikli dolandırıcılık - (1) Dolandırıcılık suçunun; a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle, b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle, c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle, d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle, j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, k) Sigorta bedelini almak maksadıyla, l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. (2) (2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Ceza Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 20 Kasım 2017

Şantaj nedir, Şantaj suçu nedir, Şantaj cezası nedir?

Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. Maddesinde hürriyete karşı işlenen suçlar adı altında düzenlenmiştir. Tehdit suçunun özel bir şeklini, şantaj suçu oluşturur. Bir takım değerlere yönelen tehditler, şantaj suçu içinde değerlendirilir.

Hangi Hallerde Şantaj Suçu İşlenmiş Sayılır?

Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu m.107/1’e göre, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapıp yapmayacağından yola çıkarak, bir kişiyi kanuna aykırı olarak yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya veya haksız çıkar sağlamaya zorlamaktır. TCK’nın 107’maddesinin 2. Fıkrasına göre, kendisine veya bir başkasına fayda sağlamak amacı ile bir kişinin saygınlığına ve şerefine zarar verecek biçimde hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehditinde bulunulması durumunda, kişi suçu işlemiş olacağından, fail hakkında cezaya hüküm olunacaktır.

Şantaj Suçunun Cezası Nedir?

Şantaj suçunun nasıl cezalandırılacağı, Türk Ceza Kanunu m.107’de ‘Hürriyete karşı Suçlar’ başlığı altında belirtilmiştir. TCK’da bu ceza, 2 fıkra halinde düzenlenmiştir. Suç konusunu işlemiş kimseler hakkında, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına ve bunun yanı sıra 5 bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Türk Ceza Kanunu’nda Şantaj Suçunun Unsurları Nelerdir?

Türk Ceza Kanununun 107. Maddesinde, suçun iki farklı görünüş şekli ele alınmıştır. Şantaj suçunun birinci görünüş biçimi açısından suç oluşmasına neden olan maddi unsurlar, bir kişiyi kanun hükümlerine aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya veya haksız çıkar ve menfaat sağlamaya zorlamaktır. Bu suç unsurunun oluşabilmesi için fail, hakkı olan veya hakkı olmayan ya da yükümlü olduğu bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair beyanda bulunarak, mağdur olan kişinin iradesini etki altına sokmaktadır. Türk Ceza Kanunun 107/2 maddesinde yer alan suçun ikinci görünüş şekli olan suç da ise açıklanacağı ifade edilen konunun geçmişe yönelik olması gerekmektedir. Çünkü insanların şu an yaşamamış olduğu olaylar, kişilerin şeref ve saygınlığını etkilemeyecektir. Açıklanacağı ifade edilen hususun da, gizli ve bilinmesi ya da duyulması istenmeyen husular olması gerekmektedir. Şayet bilinen hususlar söz konusu ise, bu durumda şantaj suçu oluşmayacaktır.

Skype, Whatsapp, Youtube, Facebook, Instagram gibi Sosyal Medya ve Webcam gibi İletişim Araçları Yollarıyla Şantaj

Birçok suçun işlenmesinde, sosyal medya araçları veya iletişim araçları kullanılmaktadır. Özellikle Whatsapp gibi mesajlaşma alanları üzerinden yapılan sohbetlerin, başka alanlarda ilan edileceğine ilişkin mağdurdan çıkar sağlamak, çokça karşılaşılan bir durumdur. Aynı şekilde Whatsapp üzerinden tehdit günümüzde çokça karşılaşılan bir durum haline gelmiştir. Şantajın ispat edilmesi açısından, var olan delillerin toplanması ve bunların saklanması oldukça önemlidir. Şantaj mağduru olduğunu ispatlamak ve dava açabilmek için, bilgilerine ve görüntülerine ihtiyaç duyulacaktır. Özellikle konuşmaların ekran görüntüleri kaydedilmeli veya muhafaza edilmelidir. Suç unsurunun, sosyal medya araçları üzerinden işlenmesi, cinsel içerikli vs olması durumunda, mağdur olan kişiler mutlaka bir bilişim avukatından yardım almalıdırlar. Bu konuda akılda kalması gereken bir hususta, suçun mağduru hukuki bir önlem almadığı sürece şantaj devam edecek ve son bulmayacaktır. Bu ceza hakkında detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz.   5237 S.lı Türk Ceza Kanunu MADDE 107 (1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
Ceza Hukuku
By Av. Mustafa Kemal Batur / 17 Kasım 2017

Gasp nedir, cezası nedir? Yağma nedir, cezası nedir?

Yağma (gasp) Nedir ve TCK da Cezası ne kadardır?

Toplum güvenliğini sağlamak adına kanunlarla belirlenen birçok kural ve bu kuralların çiğnenmesi halinde karşılaşılan birtakım yaptırımlar bulunmaktadır. Yağma ve gasp suçu, toplumu tehdit eden suçların başında gelmektedir. Bu suçları işleyenlerin göreceği cezalar, suçun niteliği ve türüne göre bazı farklı uygulamaları içermektedir. Bu konuda uygulanan yaptırımlara geçmeden önce kanunda yağma ve gasp kavramlarının nasıl tanımlandığını bilmekte yarar var.

Yağma veya Gasp Nedir?

Yağma ve gasp sözcükleri aslında içerik itibariyle aynı eylemleri ifade etmektedir. Bu eylemler TCK'nın 148. ve 150. maddelerinde açıklanmaktadır. Buna göre yağma suçu, bir kimseye ait olan bir malı, onun rızası olmadan almak anlamına gelmektedir. Fakat yağma suçunu hırsızlıktan ayıran bir özellik vardır. Bir suçun yağma ya da diğer adıyla gasp olarak kabul edilmesi için, malı alınan kişiye cebir yani zorlama ve tehdit uygulanmış olması gerekmektedir.   Gasp suçuna konu olan mal, menkul bir maldır. Yani taşınabilen belli bir maddi değeri olan bir eşyadan söz edilmektedir. Bu kavrama göre gayrimenkul değerler yağma suçunun konusu olamazlar. Eğer bir kimseyi tehdit yolu ile gayrimenkul bir maldan uzaklaştırmak söz konusu olmuşsa, bu durumda kanunda başka tanımlar yapılmakta ve bunu yapan kişiye daha farklı yaptırımlar uygulanmaktadır.   Yağma suçunun işlenmesi, mağdur edilen kimsenin o malın zilyedi olmasını gerektirir. Zilyet kavramı, bir malın sahibi olmak, daha kanuni bir tanımla bir malın üzerinde fiili hakimiyet sahibi olmak anlamına gelmektedir. Buna göre bir evde yaşayan kimseler, o evde ortak olarak kullanılan eşyalar üzerine zilyetlik hakkına sahiptir. Dolayısıyla aynı evde yaşayan kimseler, bu ortak kullanımda olan eşyalarını alırsa, gasp suçu ortaya çıkmaz. Gasp suçu yalnızca taşınabilen ve maddi değeri olan malların alınmasıyla oluşabilir. Yani evdeki altınlar, para gibi değerler gasp suçunun konusudur.

Yağma Türleri Ve Yağma Cezası Nedir?

Yağma suçu, çeşitli eylemlerle uygulanır. Bu eylemin niteliğine göre de isim alırlar. Buna göre bu eylem, basit gasp veya yağma suçu ve nitelikli yağma suçu olarak iki kısımda incelenir. Basit gasp suçu, bir kimsenin gündüz vakti, kendisini herhangi bir biçimde gizleme ihtiyacı duymadan, herhangi bir silah kullanmadan gerçekleştirdiği gasp suçudur. Bu eylemi gerçekleştiren kişi, karşısındaki insana silah kullanmaksızın tehdit ve cebir yoluyla, bir malı gasp eder. Örneğin, senet gibi değerli evrakların yağmalanması, bu tür gaspçılığa örnek olarak gösterilebilir. Basit gasp suçunu işlemiş olan bir kimsenin cezası 6 yıl hapisten başlamaktadır. Belirtilen bu süre, kişinin gasp eylemini gerçekleştirdiği anda işlediği suçlara ve gasp ettiği malların değerine göre 10 yıla kadar yükselebilmektedir.   Diğer gasp suçu, nitelikli gasp suçudur. Bu işlenen suç, basit gasp suçuna göre çok daha ağır bir eylemdir ve cezası da buna göre şekillenmektedir. Nitelikli gasp suçu, bir silah kullanılarak işlenir. Bu silah ile kastedilen şey, bir kimseye zarar verebilecek olan ateşli silahlardan, sopa, taş ve hatta tırnak makası, kalem gibi objeleri dahi kapsayan bir kavramdır. Burada önemli olan şey, bu nesnelerin tehdit unsuru olarak kullanılmış olmasıdır. Nitelikli gasp suçunu işleyen kimse, kendisini tanınmayacak şekilde kamufle eder. Yani yüzüne bir maske takmak veya dışarıda tanınmasını engelleyecek herhangi bir kamuflaj kullanması, bu tanıma dahil olmaktadır. Bu suça dahil olan eylemler, yol kesmek ya da konut veya iş yeri gibi kapalı mekanlarda gaspta bulunmaktır. Bu suçu işleyenlerin cezası 10 yıldan başlamaktadır. Süre, eylemin işleniş biçimine göre, 15 yıla kadar yükselebilir.   Bize yağmayla ve gaspla ilgili ulaşabilirsiniz.     Madde 148 - (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir. (3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.
1 11 12 13 14 15 24