İdarenin Kusursuz Sorumluluk İlkesi

İdarenin Kusursuz Sorumluluğu İlkesi

Günümüzde sosyal devlet anlayışı ve hukuk devleti anlayışları, teknolojik gelişmeler ile birleşmiştir. Bu da idari faaliyetlerin çeşitliliği ile kullandığı araç – gereçlerin artmasını sağlamıştır. Faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdüren idarenin, bu eylemleri sonrasında zarar meydana gelmesi ile sorumluluk kavramı ortaya çıkmıştır. Asıl olan ise idarenin kusur sorumluluğu olmuştur.

İdare hukukunda yardımcı nitelik taşıyan idarenin kusursuz sorumluluğu, ikincil nitelik taşıyan bir sorumluluktur. Anayasa’da idarenin bütün eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. Ancak sorumluluk kavramının esası ve konusu, yargının kararına bırakılmıştır. Bu kavramın yasal çerçevesi tam olarak belirlenmemiş olsa da, türleri ve şartları bulunmaktadır.

İdarenin Kusursuz Sorumluluğu Ne Demektir?

İdarenin sorumlu olması yalnızca sorumlu olduğu olaylara dayanmaz. Kusur olmaksızın oluşan zararlar nedeni ile sorumluluk ilkesi kapsamında tazminat ödenir. İhlal edilmiş olan hakkın telafisi, idare hukuku kapsamında sağlanmaktadır. İdare bir olayda kusursuz olsa da, idarenin kusurlu olup olmadığına bakılmadan sorumluluk yüklenmektedir. İdari faaliyet ile ilişkilendirilmiş olan bir zarar bulunmaktadır. Ancak bu faaliyette idarenin herhangi bir kusuru yoktur.

Yaşanan olayda eşitlik ilkesi gereğince bireyler tazminat alma hakkında sahiptir. Bu sayede bireylerin zararları karşılanmış olur. Öncelikle kusura dayanan sorumluluk araştırılmaktadır. Bu durumda idarenin herhangi bir kusuru yok ise idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağına bakılır. Bu sayede bireylerin mağduriyeti de giderilmiş olur.

Kusursuz Sorumluluğun Gelişimi ve Özellikleri

Objektif sorumluluk olarak da bahsedilen  kusursuz sorumluluk, idarenin hukuka uygun olan işlemleri nedeni ile doğan zararlarda kusurlu olup olmadığına bakılmadığı durumları ifade etmektedir. Meydana gelen zararlar, idare tarafından karşılanmaktadır. İdarenin kusursuz sorumluluğu iki temel ilkeye dayanır. Bunlardan biri olan risk ilkesi, risk sorumluluğu olarak da bilinir. Bu ilkeye göre, idarenin herhangi bir kusuru olmasa da, yürütmüş olduğu faaliyetler ya da kullanmış olduğu araçlar nedeni ile meydana gelen zararı tazminat şeklinde ödemek zorundadır. Bu sayede bireylerin zararları giderilir.

Bir diğer ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesine, kamu külfetleri karşısında eşitliğin sağlanması ilkesi de denir. Bu ilkeye göre, bütün toplum tarafından paylaşılan ve hukuka uygun olan işlemler nedeni ile oluşan külfetlerden yalnızca belirli kişiler nasibini alır ise, bu kişilerin uğrayacakları zarar tazminat olarak karşılanır. Bu aşamada idarenin kusuru olup olmadığına bakılmaz. Kusursuz sorumluluk, istisnai bir sorumluluk türü olarak karşımıza çıkıyor. Özel hukuka göre idare hukukunda daha geniş alanlarda uygulanmaktadır. 18.yy’a kadar özel hukukta sorumluluğun kaynağı olan kusur ilkesi, 20.yy başlarına kadar ise idare hukukundaki sorumluluğun kaynağı olmuştur.

Özel hukuk alanında kusursuz sorumluluk ilkesinin geçerli olabilmesi için haksız fiilin kusur dışındaki diğer unsurları olan hukuka aykırılık, fiil, zarar ve illiyet bağı gibi özellikler aranır. İdarelerin eylemi hukuka uygun olsa bile, koşullar oluşmuş ise idarenin sorumluluğu ilkesi geçerli olmaktadır.

 

Konu hakkında bizimle iletişime geçebilirsiniz.