Tıbbi Müdahaleden Dolayı Tazminat (Tam yargı) Davası

Tıbbi müdahaleden dolayı tazminat (tam yargı) davası

 

İçindekiler

 

  1. GİRİŞ. 1
  2. TIBBİ MÜDAHALE. 1
  3. Tıbbi müdahale kavramı 1
  4. Tıbbı Müdahalede İstenmeyen Durum (Komplikasyonlar) 2
  5. Tıbbı Müdahalede Hekim Hataları (Malpraktis) 2

III.      TIBBI MÜDAHALENDEN DOĞAN HUKUKİ SORUMLULUK.. 2

  1. Bağımsız Çalışan Doktorun Sorumluluğu. 2
  2. Kamu hastanelerinde Çalışan Doktorun Sorumluluğu. 3
  3. Özel Hastanelerde Çalışan Doktorun Sorumluluğu. 4
  4. TIBBI MÜDAHALENDEN DOLAYI İDAREYE KARŞI AÇILAN TAZMİNAT DAVASI 5
  5. Hekimin Hastaya Karşı Hak ve Yükümlülükleri 5
  6. Hekimin hastaya karşı yükümlülükleri; 6
  7. Hekim Hakları 6
  8. Hekimin Kamusal Yükümlülükleri 7
  9. Hekimin Tıbbı Müdahale Dolaysı ile Kusur Tespiti 7
  10. Tıbbı Müdahaleden Dolayı İdareye Karşı Açılan Tam Yargı Davasının Şartları 8
  11. SONUÇ.. 10

 

 

KISALTMALAR

 

 

  1. : Borçlar Kanunu
  2. : Cilt
  3. :Daire
  4. : Esas

İYUK                                                     : İdari Yargılama Usul Kanunu

  1. : Karar
  2. : Madde

RG                                                         : Resmi Gazete

  1. : Sayfa
  2. : Sayı

sy                                                           : Sayılı

  1. : Tarih

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

AYAN Mehmet AYAN, Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Ankara 1991
ÇELİK Çelik Ahmet ÇELİK, TAZMİNAT VE ALACAKLARDA SORUMLULUK VE ZAMAN AŞIMI Ankara, 2012, s. 720
ÇOLAK Ahmet ÇOLAK, Komplikasyon mu? Malpraktis mi? Malpraktis Davalarının Asli Unsurları, Hekim Forumu Dergisi, Nisan- Mayıs 32-33, 2003
GÖKCAN Hasan Tahsin GÖKCAN, Tıbbı Müdahaleden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Ankara, 2013, s.922
GÖZÜBÜYÜK  Şeref GÖZÜBÜYÜK, Yönetim Hukuku, Ankara, 1991,
KAPLAN  Gürsel KAPLAN, İdarenin Sağlık Kamu Hizmetlerinin yürütülmesinde Kaynaklanan Sorumluluğu Alınan Yeni Gelişmeler, AİYM  Dergisi, Sayı 19
ÖNAL GÜRSOY  F. Gülsüm ÖNAL GÜRSOY, Hekim Hakları

 


  1. GİRİŞ

Kamu hastanesinde görev yapan sağlık personelinin çoğu ve bu arada da hekim, kamu görevlisi ve kamu personeli statüsündedir.Kamu hastanesi ile hasta arasında kamu hukuku ilişkisi ortaya çıkar. Buna bağlı olarak da tıbbi müdahalede bulunulmasından dolayı ortaya çıkabilecek zararlar bakımından idare hukuku kuralları çerçevesinde hareket edilmesi gerekir. Bu çalışmada öncelikle tıbbi müdahale kavramı, tıbbi müdahaleden kaynaklanan komplikasyonlar ve tıbbi müdahaledeki hekim hatalarına değinilecektir. Daha sonra tıbbi müdahaleden doğan hukuki sorumluluk çerçevesinde bağımsız çalışan doktorun sorumluluğu, kamu hastanelerinde çalışan doktorun ve özel hastanede çalışan doktorun sorumluluğunu ayrı ayrı incelenecektir. Son olarak tıbbi müdahaleden dolayı idare açılan tazminat davalarında kamu hastanelerinde çalışan doktorun hakları ve hastaya karşı yükümlülükleri, hekimin tıbbi müdahale dolayısı ile kusur tespitine değinilerek, tıbbi müdahaleden dolayı idareye karşı açılan tam yargı davasının koşullarını belirtilerek tamamlanacaktır.

  1. TIBBİ MÜDAHALE

 

  1. Tıbbi müdahale kavramı

Tıbbı müdahale, tıp mesleğini icra edecek yetkili kişi tarafından doğrudan ve dolayı olarak tedavi amacına yönelik olarak gerçekleştirilen her türlü faaliyeti ifade eder[1]. Tıbbı müdahalenin hukuki dayanağı 1982 Anayasasının[2] 17/2. Maddesine belirtilmiştir; ‘’Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.’’ İnsanlar, genellikle, hastalandıklarında veya bir kaza geçirdiklerinde hekime başvururlar. Bu başvuru tedavi görüp sağlığına kavuşma amaçlıdır. Bir de günümüzde hastalanmadan hekime gidilmektedir. Bu gidişin iki amacı vardır: Birincisi, daha sağlıklı yaşamak, hastalıklardan korunmak, yaşlanmayı geciktirmek, dinç kalmanın yollarını öğrenmek içindir. İkincisi, güzelleşmek, yüzünün veya bedeninin beğenmediği bölümlerini değiştirmek  içindir. Buna genellikle estetik ameliyat yoluyla erişilmektedir. Hastalanmadan başka başvurular da yapılmakta ise de, biz bunları tedavi amaçlı sayıyoruz. Örneğin, çocuğu olmayan bir kimsenin hekime başvurması bizce bir tür tedavi isteğidir.

  1. Tıbbı Müdahalede İstenmeyen Durum (Komplikasyonlar)

Bütün hekimlik uygulamaları hastalar yönünden belirli bir risk oluşturmaktadır. Bu riskler, hekimlik uygulamalarının doğasından kaynaklanmakta, büyük kısmı hekim tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile kaçınılmaz nitelik taşımaktadır. Hekim, tıbbı girişimi bilim ve meslek kurallarına uygun ve özenle yerine getirdiği takdirde, ortaya çıkan komplikasyonlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Buradaki riskler izin verilen risk çerçevesinde kaldığı müddetçe bunun adı komplikasyon ( istenmeyen durum ) olmaktadır[3].

  1. Tıbbı Müdahalede Hekim Hataları (Malpraktis)

Genel bir tanımlama ile malpraktis; bir doktorun tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslekte acemilik veya kurallara uymama sonucu tedavi ve bakım standartlarına uymayan davranışları ile bir hatasına zarar vermesi olarak tanımlanabilir. Bu hatalı davranış veya görev ihmali sonucu bir yaralanmaya ya da zarara yol açmaktır. Bir başka tanım ile: “ hekimin hastanın standart tedavisini yaparken başarısızlığı, beceri eksikliği ya da ihmali nedeniyle zarar vermesi ” dir. Doktor hatasıdır.

Türk Tabipler Birliği Etik İlkeleri: 13- Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi “ hekimliğin kötü uygulanması ” anlamına gelir,

  1. TIBBI MÜDAHALENDEN DOĞAN HUKUKİ SORUMLULUK
  1. Bağımsız Çalışan Doktorun Sorumluluğu

 

Tıbbi yardım ve müdahale nedeni ile doktorların hukuki sorumlulukları bakımından tek bir hukuki kavram ve dayanaktan söz etmek mümkün değildir. Hastanın rızasının ve iradesinin aranmadığı istisnai durumlar dışında kural olarak doktor ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi kurulmakta ve tıbbi yardım bu çerçevede yapılmaktadır. Hasta ile hekim arasındaki doğrudan ilişkisinin türü hakkında öğretideki baskın görüş “vekâlet sözleşmesi” olup, Yargıtay’ın yerleşik kararları da bu yöndedir. Bu niteleme gereği, tedaviden ve hekim hatasından zarar gören hastanın açacağı tazminat davasında Borçlar Kanunu[4] 502. Maddesi dayanarak vekâlet sözleşmesine aykırılık hükümleri uygulanacaktır. Sözleşmeye “vekâlet sözleşmesi” deyince, hekim bakımından ön plana çıkan en önemli unsur, işi özenle yapma borcudur. Hekim, kendisine başvuran hastaya müdahalesini özenle yapmak zorundadır. Onun bu sözleşmeden kaynaklanan borcunun, doğru dürüst yerine getirilip getirilmediğinin temel kıstası “özenborcu” dur. Bazı durumlarda örneğin bir kaza sonucunda hastaneye götürülen hastaya doktorun hastanın rızası arayacak durumda olmadığı bir durumda mesleği gereğince müdahale etmesi BK. 527. Maddesi hükümlerine göre vekâletsiz iş görme hükmündedir. Tedavi sözleşmesinin “hizmet sözleşmesi” olduğu görüşü Alman Hukukunda benimsenmiştir. Alman Özel Hukukunda hasta-hekim ilişkisi hizmet sözleşmesi hükümleriyle çözümlenmektedir. Bunun nedeni, Alman Hukukunda vekillik sözleşmesinin kesinlikle karşılıksız olmasıdır. Oysa ülkemizde hekim, bir ücret karşılığında hastaya bakmaktadır[5].

Bazı durumlarda hekim ile hasta arasındaki ilişkiye eser (istisna) sözleşmesi hükümleri uygulanmalıdır. Bazı tıbbı müdahaleler örneğin; estetik ameliyatlar gibi bu durumlarda oluşan zararlara BK. eser sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanmaktadır. Eser sözleşmelerinde sadece bir hizmette yerine getirmekle kalmayıp aynı zamanda “eser” denilen olumlu-olumsuz  bir sonucun taahhüdü söz konusudur. Sonuç gerçekleşmezse, meydana gelen zarardan doktor (yüklenici) sorumlu olur.

Bağımsız çalışan doktorun hastaya karşı yükümlülükleri; başvuran hastaya karşı teşhis koyma, uygun tedavi yöntemini seçme ve uygulama, hastayı aydınlatma ve tedavi için rızasını alma, sadakat, özen gösterme, kayıt tutma ve hastaya ilişkin sır saklama yükümlülükleri bulunmaktadır. Bağımsız çalışan doktorların tıbbı müdahaleden dolayı vermiş oldukları zararlara karşı adli yargıda dava açılır görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri’dir.

  1. Kamu hastanelerinde Çalışan Doktorun Sorumluluğu

Kamu hastanesi, vatandaşlara sağlık hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş olan ve kamu yönetiminin içinde yer alan teşekküldür[6].Kamu hastanelerine; devletin resmi hastaneleri ile il özel idareleri ve belediyeler tarafından açılan hastanelerin dâhil olduğu sonucuna varılabilir. Bu hastanelerin yan ısıra askeri hastaneler ile Üniversite hastanelerinin de kamu hastanelerine dâhil olduğu doktrinde eskiden beri kabul edilmektedir[7]. Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı hastanelerin statüsü doktrinde tartışmalı olmakla birlikte Yargıtay tarafından da özel hastane olarak kabul edilmektedir. Ancak bu hastanelerin Sağlık Bakanlığına devredildikten sonra kamu hastaneleri niteliği taşıdığı tartışılmaz. Hastanın bir kamu hastanesine başvurması durumunda, hastane ve hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi söz konusu olmaz. Devlet hastanelerinde kamu hizmeti verildiği için buradaki ilişki vekâlet ilişkisi olmayıp hizmet sözleşmesi kapsamında değerlendirilir. Kamu hastaneleri ve sağlık personelinin sorumlulukları, kural olarak, hizmet kusuru sayılmakta, bu hastanelerde çalışan hekimin kamu personeli olmasının ceza hukuku bakımından en önemli sonucu, hakkında ceza davası açılabilmesi için ilgili hakkında soruşturma izni verilmesi gerekmesidir. İdare hukuku bakımından ise, tıbbi müdahale sonucunda meydana gelen zararlar bakımından, idarenin birinci ve asli derecede sorumlu olmasıdır.

Kamu hastanesinde çalışan doktorun hastanede yaptığı ameliyat ya da klinikteki tedavi aslında bir idari eylemdir. Bu nedenle, tedavi nedeni ile hastaya verilen zarar ile ilgili uyuşmazlıklar da idare hukukunun konusunu oluşturmaktadır. Anayasanın 129/5. Maddesinde belirttiği üzere, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan zararların giderilmesi için ancak idare aleyhine tazminat açılabilir. Yine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunun[8] 2. Maddesi uyarınca idari eylem ve işlemelerden kişisel hakları zarara uğrayanlar idari yargıda dava açabilirler. Kamu hastanelerinde çalışan doktorların verdikleri zararlara karşı açılacak davalarda görevli mahkeme ‘’ İdari Mahkemeleri’’ olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen bazı kararlarda, hizmet kusuru ve kişisel kusur ayırımı yapılmakta ve kişisel kusurlardan dolayı hekimler aleyhine hukuk mahkemelerinde tazminat davası açılabileceği sonucuna varılmaktadır.

  1. Özel Hastanelerde Çalışan Doktorun Sorumluluğu

Hastanelerin işletmeciliği özel hukuka tabi ticari bir faaliyet olmakla birlikte, sağlığı ilgilendiren faaliyet alanı olması sebebi ile devletin sınırlama ve denetim yetkisi içerisinde kalmaktadır[9]. Özel Hastaneler, 24.05.1933 tarih ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanununda düzenlenmiş ve bu kanunun 1. Maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; kamu hastaneleri dışında olmak üzere ,’’ yatılarak tedavi etmek veya yeni hastalık geçiren zayıfları yeniden eski kuvvetlerini buluncaya kadar sıhhi şartlar içinde beslemek ve doğum yardımında bulunmak için açılan ve açılacak olan sağlık yurtları özel hastanelerden sayılır’’ Bu hastanelerin açılışı, işleyiş ve kapanış hakkında bu kanun hükümleri uygulanır. Hasta ile hastane işletmecisi arasındaki hukuki ilişkinin birkaç sözleşme türünü içeren birleşik bir sözleşme ilişkisi olduğu belirtmektedir. Doktrinden  ‘’ hastaneye kabul sözleşmesi ‘’ adı verilmektedir[10]. Hastaneye kabul sözleşmesi yatarak tedavi yapılması gereken hastalar bakımından söz konusudur. Ayakta tedavi gören hasta ile hastane arasında hastaneye kabul sözleşmesi yapılamaz. Hastaneye kabul sözleşmesinde ikili bir yarım yapmak mümkündür. Hasta ile hekim arasında sözleşme olmayıp yalnız işletici ve hasta ile sözleşme varsa , ‘’ Hekimlik sözleşmesi olmaksızın tam hastaneye kabul sözleşmesi’’ söz konusudur. Hasta ile tedaviyi fiilen gerçekleştiren doktor arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından, tedaviden dolayı uğradığı zararlara karşı hastane işletmecisine karşı BK. 116. Maddesine yardımcı kişi çalıştıran olarak hastane işletmecisine dava açar. Hekimle hasta arasında sözleşme olmadığında hekime karşı dava açılamaz. Ancak hekimin verdiği zarar aynı zamanda haksız fiil ise haksız fiilin faili olan hekime karşı BK. 49. vd. mad. göre hastaya karşı sorumlu olur. Hasta ile işletmecisinin yanın hekim ile hasta arasında ayrıca bir sözleşme varsa bu takdirde ‘’ hekimlik sözleşmesi ilaveli tam hastaneye kabul sözleşmesi’’ adı verilmektedir[11]. Buradaki sorumluluk işleten açısından hem sözleşme, hem haksız fiil BK. 116. Mad. dolaysı ile sorumluluğu bulunmaktadır. Hekim açısında sorumluluk ise verdiği zararlardan dolayı da sözleşme (BK. 112) ve haksız fiil (BK. 49 vd.) hükümlerine göre sorumlu olur.

Hekim ile hastane işletmecisi arasında ise Ölüm ve bedensel zararlara nedeniyle tesislerden kaynaklanan işletme kusurlarından ve yardımcı kişilerin eylemelerinden (hekim ve diğer sağlık personelinin kusurlarından) dolayı özel hastaneler karşı açılacak davalarda görevli mahkeme, ‘’ Asliye Hukuk Mahkemeleri’’ olacaktır[12].

  1. TIBBI MÜDAHALEDEN DOLAYI İDAREYE KARŞI AÇILAN TAZMİNAT DAVASI
  1. Hekimin Hastaya Karşı Hak ve Yükümlülükleri

Hekimin, ister  bağımsız çalışan olsun, ister kamu hastanesi görevlisi olsun hastaya karşı cezai ve tazminat sorumlulukları yönünden arada bir fark yoktur. Tüm hekimler hastalara karşı tıp biliminin elverdiği ölçüde gerekli  yüksel özeni göstermek zorundadırlar. Hekim, tedavisini üstlendiği hastaya karşı tanı ve tedavi ile ilgili tıbbı yardım ve müdahaleleri kural olarak bizzat yerine getirmelidir[13]. Hekim hastaya karşı yükümlülükleri olduğu gibi hastanın da hekime karşı yükümlülükleri bulunmaktadır.

  1. Hekimin hastaya karşı yükümlülükleri;

Hekim ile hasta bir hukuki ilişkinin karşılıklı tarafları olduğu için, hekimlerin yükümlülükleri aslında kısaca “hastaların hakları” şeklinde nitelendirilebilir. Bu yükümlülükleri şu ana başlıklar altında toplayabiliriz:

  1. Tıbbı Yardımı Bizzat Yerine Getirme Yükümlülüğü
  2. Hastanın Öyküsünü Alma Yükümlülüğü
  3. Muayene Etme Yükümlülüğü
  4. Bilgilendirme/Aydınlatma Yükümlülüğü
  5. Tanı Koyma Yükümlülüğü
  6. Uygun Tedavi Seçme Yükümlülüğü
  7. Özen Yükümlülüğü
  8. Konsültasyon Önerme veya Bu Yöndeki Talebi Kabul Etme Yükümlülüğü
  9. Kişisel Verileri ve Sır Saklama Yükümlülüğü
  10. Kayıt Tutma Yükümlülüğü
  1. Hekim Hakları

Hekimlerin hastalarına, meslektaşlarına ve bağlı oldukları kurumlara karşı yükümlülükleri olduğu gibi hekimlerinde hakları vardır[14]. Bu hakların ihlali olduğunda ortaya çıkan sonuçlar her iki tarafı olumsuz etkilemektedir. Bu hakları kısaca şu Başlıklar altında toplayabiliriz;

  1. Hastadan Saygı ve Güven Bekleme Hakkı
  2. Hastadan Tedavi ile ilgili İşbirliği Bekleme Hakkı
  3. Hekimin Sağlığını Koruma Hakkı
  4. Hekimin Tanıklıktan Çekinme Hakkı
  5. Hekimin Yeterli Zaman Ayırma Hakkı
  6. Hekimin İyileşme Garantisi Vermeme Hakkı
  7. Çalışma Ekibini Seçme ve Tıbbı Görüş Alma Hakkı
  8. Haklı Nedenle Tedaviyi Üstlenmeme veya Bırakma Hakkı
  9. Mesleğini Serbestçe İcra Etme Hakkı
  10. Ücret Talep Etme Hakkı
  1. Hekimin Kamusal Yükümlülükleri

Toplumun sağlığı veya güvenliği amacıyla hekime kanunlarla bir takım yükümlülükler getirilmiştir. Bu yükümlülükler hekimlik mesleği veya görevi dolayısıyla öğrenilen suçun yetkili kamu makamlarına ihbar edilmesi ve bir takım hastalıkların ilgili idareye bildirilmesiyle ilgilidir[15].

  1. Suçu İhbar Yükümlülüğü
  2. Hastalıkları Bildirme ve Tedavi Yükümlülüğü
  1. Hekimin Tıbbı Müdahale Dolayusı ile Kusur Tespiti

Tıbbi müdahalelerden ötürü ortaya çıkan zararlarda idarenin hizmet kusuru nedeniyle                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    sorumlu tutulabilmesi için ağır kusurlu bir davranış ile hareket edilmesi gerekmektedir. Eğer idare ajanının ağır kusuru yok ise, ortaya çıkan zarardan ötürü ne idare ne de eylemi gerçekleştiren sağlık personeli sorumlu olacaktır. Tıbbi müdahalelerde hizmet kusuru aslında sağlık kamu hizmetinin kötü işlemesinin bir uzantısından başka bir şey değildir. Tıbbi müdahalenin standartlara uygun yapılmaması niteliği itibariyle hizmetin kötü işlemesidir. Kamu hastanesinde çalışan hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından, vekâletsiz iş görmenin şartlarının gerçekleşmediği durumlarda hekim, kusurlu tıbbi müdahalede bulunmak suretiyle bir zarar verdiğinde haksız fiil hükümleri çerçevesinde sorumlu olur.  Hekimin haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için haksız fiilin unsurlarını oluşturan; fiil, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve fiille zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekir. İlliyet bağını kesen nedenler; mücbir sebepler zarar görenin kusuru üçüncü kişinin kusurudur. Bu sebeplerin somut olayda bulunması durumunda failin eylemi ile zarar arasındaki uygun illiyet bağı kesilmiş olacaktır[16]. Hekimin, haksız fiilden doğan sorumluluğunun söz konusu olması için, öncelikle bilinçli ve iradesine dayanan bir fiilinin bulunması gerekir. Buradaki fiil, bir şey yapma (olumlu) şeklinde olabileceği gibi yapması gereken bir davranışı gerçekleştirmeme biçiminde de (olumsuz) ortaya çıkabilir.

Hekimin yükümlülüklerini gereği gibi ifade etmemesi ya da hiç yerine getirmemesi halinde hastaya karşı tazminat sorumluluğu gündeme gelecektir. Hekimin haksız fiilden doğan sorumluluğu için, ikinci unsur olarak fiilin hukuka aykırı olması gerekir. Türk ve İsviçre hukukunda kabul edilen objektif teoriye göre hukuka aykırılık, doğrudan veya dolaylı olarak başkasına zarar vermeyi yasaklayan bir hukuk normunun ihlalini ifade eder. Bir başka deyişle hukuka aykırılık, hukuka uygunluk sebeplerinden birinin bulunmaması halinde, başkalarına zarar vermeyi yasaklayan veya zararlı sonucu önlemek amacıyla belirli bir davranışı emreden hukuk kurallarına aykırı her davranıştır. Böylece kişilerin gerek malvarlığı gerekse şahıs varlığı değerlerine zarar vermeyi yasaklayan hukuk normunun ihlali hukuka aykırılığı oluşturur. Kişinin şahsiyet haklarının kapsamına giren hayatı, sağlığı ve vücut bütünlüğüne yapılacak her türlü müdahale, tıbbi müdahale niteliğinde de olsa hukuka aykırıdır. Hekim tarafından yapılan tıbbi müdahalenin hukuka aykırı sayılmaması için, hukuka uygunluk sebeplerinin bulunması gerekir. Tıbbi müdahale, tıp bilimi ve uygulamasında genel olarak tanınıp kabul edilen esaslara uygun bir şekilde yapılmak kaydıyla özel bir hukuka uygunluk sebebinin varlığı halinde hukuka aykırılık ortadan kalkar. Hukuka uygunluk sebepleri arasında, hastanın rızasının alınmış olması, hastanın menfaatine uygun bir hareketin bulunması veya kamu yetkisinin kullanılması sayılabilir. Buna göre hastanın, hadiselerin olağan akışına göre hekimin davranışının böyle bir sonucu meydana getirmeye elverişli olduğunu ispatlaması yeterli olacaktır.

  1. Tıbbı Müdahaleden Dolayı İdareye Karşı Açılan Tam Yargı ( tazminat ) Davası

İdarenin, kamu görevlisinin kişisel kusurundan sorumlu olabilmesi için, kamu görevlisinin verdiği zarar, görevi ile ilgili olmalı ve yetkisini kullanmasından doğmalıdır. Anayasamızın 56. Maddesinin 3. Fıkrasına göre, “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini geliştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.” Aynı maddenin 4. Fıkrasına göre ise, “Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal yardım kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” Sağlık hizmetlerinin yürütülmesi Devlet’e bir görev olarak yüklenmiş olup, söz konusu görevin hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi yani, kusurlu bir şekilde yerine getirilmesi Devletin hukuki sorumluluğuna yol açar[17]. İdari sorumluluğun genel şartları olarak, “bir zararın varlığı”, “zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir olması” ve “zarar ile idari olgu arasında nedensellik bağının bulunması “ şeklinde sıralanabilecek koşulların birlikte ve bir bütün olarak gerçekleşmiş olması koşuluyla idarenin sorumluluğu yoluna gidilebilir. Anayasamızın 40. maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Kişinin, resmi görevliler tarafından haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” şeklinde bir düzenleme yer almakta ve 129. maddesinin 5. fıkrasında da, “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” şeklinde bir kural yer almaktadır. Devlet Memurları Kanununun[18] 13. maddesinin 1. fıkrasına göre de, “Kişiler, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan ötürü, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ceza ve tazminat davaları açılabilir.

Davayı zarar gören hasta açar. Onun ölmesi halinde onun yakınları da dava açabilecektir. Anayasal düzenlemeye bağlı olarak İYUK 2/b maddesine göre hekim kusurundan dolayı idareye tam yargı davası açılabilir.  Tam yargı davasında davacı taraf idareden maddi ve manevi tazminat talebinde bulunur. Tazminat talebinde bulunmadan önce dava açacak olan kişiler, öncelikle idareye başvurmak zorundadır. 2577 sayılı İYUK’ nun 13. Maddesinde bu konu yer almaktadır. Hakları ihlal edilenler zararı öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde 5 yıl içinde ilgili yerlere başvurarak haklarının yerine getirilmesini talep edebilir. Bu isteğin kısmen ya da tamamen reddi üzerine, red işleminin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında 60 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi İYUK 7. Maddesi göre 60 gün içinde açılması gerekir.

Tarafa ilişkin şartlarda, davalı taraf hizmet kusuruyla zarar veren idaredir. Ancak, zarar verici olay idarenin şubeleri ya da hizmet birimlerinde meydana gelmiş olabilir. Davalı gösterilecek makam; hizmet kusurunun varlığına neden olan, hizmetin nihai olarak düzenleme yetkisine bulunan en yüksek idari makamdır[19]. Örneğin sağlık Bakanlığı’na bağlı Devlet Hastanelerindeki tıbbi yardımlar nedeni ile söz konusu davalar Sağlık Bakanlığı’na, Üniversiteler bakımından açılacak davalar ilgili üniversite rektörlüğüne karşı açılır.

Maddi tazminatın kapsamına; hastanın yapmak zorunda kaldığı tedavi masrafları; çalışma yeteneğinin kaybından doğan zarar­ları ve iktisadi geleceğinin sarsılmasından doğan zararlar girmek­tedir. Malvarlığının pasifinde ortaya çıkabilecek artmayı da maddi tazminat kapsamına alabiliriz[20]. Hastanın öldüğü durumlarda hasta yakınları maddi tazminatı yoksun kalınan kazanç adı altında istemektedirler[21].İspat yükü davacı taraf üzerindedir.Kusurlu tıbbi müdahale neticesinde hastanın beden bütünlüğü zarar görmüşse hekim, kural olarak hastanın kendisine, hasta öl­müş ise hastanın geride kalan yakınlarına manevi tazminat öde­mek zorundadır.

  1. SONUÇ

Kamu hastanesi, vatandaşlara sağlık hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş olan ve kamu yönetiminin içinde yer alan teşekküldür. Kamu hastanesinde çalışan ve tıbbi tedavi ve girişimlerde bulunan hekim, kamu personeli statüsündedir. Kamu hastanesine devletin resmi hastaneleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından açılan hastanelerin yanı sıra askeri hastaneler ile devlete üniversitelerine ait hastanelerinin dâhildir. Buna karşılık gerçek kişi, adi ortaklık, dernek, vakıf ve Türk Ticaret Kanunu anlamında ticari şirketler tarafından kurulan ve işletilen hastaneler özel hastane statüsündedir. Tıbbi müdahale, bir hekimin tedavi amacına yönelik olarak en basit teşhis ve tedavi yönteminden en ağır cerrahi müdahale olarak kabul edilen ameliyatlara kadar her çeşit faaliyeti ifade eder. Bağımsız bir şekilde çalışan bir hekim ile hastası arasındaki hukuki ilişki, “sözleşme”, “vekâletsiz iş görme” ve “haksız fiil” olmak üzere üç ayrı şekilde ortaya çıkabilir. Kişinin tıbbi müdahalede bulunulması amacıyla hastaneye başvurması durumunda hukuki ilişki hastane ile hasta arasında kurulmaktadır. Başvurulan hastane, kamu hastanesi ise, bu durumda hasta ile hastane arasındaki ilişki, sözleşme ilişkisi değil, kamu hukuku ilişkisidir. Hasta, kamu hizmetinden yararlanan bir kişi olduğundan, kendisine sunulan sağlık hizmetinden dolayı zarar görecek olursa, devlet veya ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine İdare Hukuku esasları çerçevesinde dava açmalıdır. Bazı durumlarda tıbbi müdahaleden dolayı zarar gören kişi veya ölümü halinde yakınları, idare aleyhine tam yargı davası açmanın yanı sıra hekim aleyhine doğrudan doğruya hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilir. Hekim ile hasta arasında açık veya zımni olarak kurulan bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı durumlarda borçlar hukuku bakımından hekimin yapmış olduğu tıbbi müdahaleden dolayı bir zarar ortaya çıkmışsa tazminat sorumluluğunun kaynağını doğrudan doğruya kanun hükümleri, yani somut durum bakımından vekâletsiz iş görme veya haksız fiil sorumluluğu oluşturur.

Kamu hastanesinde çalışan hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından, vekâletsiz iş görmenin şartlarının da gerçekleşmediği durumlarda hekim, kusurlu tıbbi müdahalede bulunmak suretiyle bir zarar verdiğinde haksız fiil hükümleri çerçevesinde sorumlu olur. Bunun için de haksız fiilin unsurlarını oluşturan; fiil, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve fiille zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Hekim tarafından yapılan tıbbi müdahalenin hukuka aykırı sayılmaması için, hukuka uygunluk sebeplerinin bulunması gerekir.

Hukuka uygunluk sebepleri arasında, hastanın rızasının alınmış olması hastanın menfaatine uygun bir hareketin bulunması veya kamu yetkisinin kullanılması sayılabilir. Hekimin sorumluluğu bakımından maddi zarar, yükümlülüğüne uygun bir müdahale gerçekleşseydi hastanın kavuşacağı sağlık durumu ile yapılan hatalı tedavinin gerçek sonuçları arasındaki parayla ölçülebilen farktır. Manevi zarar ise, hatalı bir tedavinin sonucu olarak hastanın duyduğu bedensel ve manevi acıyı, hayat zevklerinde meydana gelen azalmayı ifade eder.

Haksız fiile ilişkin kusur ile sözleşmeye dayanan sorumluluktaki kusur arasında içerik bakımından bir farklılık yoktur. Farklılık ispat yükünün kime ait olacağı noktasındadır. Zira sözleşmeye dayanan sorumluluktan farklı olarak burada kusurun ispatı zarar gören durumundaki hastaya aittir.

 

 

** Etiketler

doktor hatası, doktor kusuru, hastane hatası, hastane kusuru, tazminat, ceza davası, doktora dava, hastaneye dava, tam yargı, hizmet kusuru.

***

 

 

[1] Mehmet AYAN, Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Ankara, 1991, s. 5

[2]  09.11.1982 tarih ve 17863 sy. RG

[3] Ahmet ÇOLAK, Komplikasyon mu? Malpraktis mi? Malpraktis Davalarının Asli Unsurları, Hekim Forumu Dergisi, Nisan- Mayıs 32-33, 2003

[4] O4.02. 2011 tarih ve 27836 sy. RG

[5] Çelik Ahmet ÇELİK, TAZMİNAT VE ALACAKLARDA SORUMLULUK VE ZAMAN AŞIMIAnkara, 2012, s. 720

[6] Ayan, s. 171

[7] Ayan, s. 172

[8] 20. 01.1982 tarih ve 17580 sy. RG

[9] Hasan Tahsin GÖKCAN, Tıbbı Müdahaleden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Ankara, 2013, s.922

[10] Ayan, s. 131

[11] Gökcan, s.939

[12] Çelik, s.727

[13]  Gökcan, s.89

[14] Uz. Dr. F. Gülsüm ÖNAL GÜRSOY, Hekim Hakları,http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/dergi/basinpdf/kasim2004/12_13_14_15.pdf

[15] Gökcan, s. 125

[16] Gökcan, s. 980

[17]Gürsel KAPLAN, İdarenin Sağlık Kamu Hizmetlerinin Yürütülmesinde Kaynaklanan Hukuki Sorumluluğu Alanında Yeni Gelişmeler, AİYM Dergisi, Sayı 19 (www.mbs.gov.tr)

[18] 23.07.1965 tarih ve 12056 sy. RG

[19] Şeref GÖZÜBÜYÜK, Yönetim Hukuku, Ankara, 1991, s. 302

[20] Ayan, s. 121

[21] Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E: 1990/014104, K: 1991/000676, Tarih: 04.02.1991