Nişan Hükümleri ve Nişanın Bozulması Sonucu Hukuki Değerlendirme

Nişanlanma, kadın ve erkeğin karşılıklı evlenme vaadinde bulundukları bir hukuki işlemdir. Bu hukuki işlemin niteliği tartışmalı olmakla birlikte bağımsız bir aile hukuku sözleşmesi olarak kabul edilebilir. Karşılıklı evlenme vaadi ve bu vaadde bulunanların ayrı cinsten olmaları nişanlamanın kurucu unsurlarıdır. 

Nişanlılığı sona erdiren haller; evlenme, tarafların anlaşması, bozucu bir şartın söz konusu olduğu durumlarda bu şartın gerçekleşmiş olması, evlenmenin imkansızlaşması (özellikle ölüm), kesin bir evlenme engelinin meydana gelmesi veya tek taraflı olarak nişanlılığı sona erdirme yani nişan bozmadır.

Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları nişanlılığı sona erdirmeleri mümkündür. Tarafların anlaşarak nişanlılığı sona erdirdikleri bu durumda nişanın bozulması söz konusu olmadığından tarafların maddi veya manevi tazminat talepleri söz konusu olamayacaktır. Ancak hediyelerin geri verilmesi istenebilir. 

Taraflardan birinin açık veya örtülü tek taraflı bir irade beyanı ile nişanlılık ilişkisine son vermesi nişan bozma veya nişanlanmadan dönme olarak isimlendirilir. Nişanı bozmak isteyen taraf nişan bozmada mutlaka haklı bir sebebe dayanması gerekmez. Haklı bir sebep olmaksızın taraflardan birinin nişanlılığı sona erdirebilmesi nişanlanmanın evlenmeye zorlama hakkı vermeyeceği ilkesinin bir sonucudur. Ancak haklı sebep olmaksızın nişanlılığı sona erdiren tarafın tazminat sorumluluğu gündeme gelir. O halde nişanın bozulmasını haklı sebeple bozma ve haklı bir sebep olmaksızın bozma olarak iki başlık altında incelemek gerekir. 

Nişanlılardan birinin haklı bir sebep olmaksızın veya kendisinden kaynaklanan bir sebeple nişanlılığa son vermesi nişanın haksız bozulması halidir. Bu durumda nişanı haksız olarak bozan tarafın tazminat sorumluluğu gündeme gelir. 

Nişanlılık ilişkisinin devamını ve evlenmeyi, taraflardan birinin devam ettirmesini beklemenin dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu haller nişanı bozma için haklı sebep sayılır. Haklı sebep, karşı tarafın kusurundan kaynaklanabileceği gibi her iki tarafın kusurunun olmadığı bazı durumlarda da mümkün olabilir. Ancak karşı tarafın kusurundan kaynaklı bir bozma söz konusu ise nişanı bozan taraf tazminat isteyebilecektir.  Nişan bozmada haklı sebep örnekleri :

  • Tarafların ilişkilerinde küçük kardeş veya yaşlı bir aile bireyinin bakımını üstlenme gibi yeni bir durumun ortaya çıkması.
  • Nişanlılardan birinin iflas etmesi gibi ekonomik durumun sarsılmasına sebebiyet veren değişiklikler
  • Nişanlılardan birinin sürekli ve ağır  veya iyileşme imkanı olmayan ya da bulaşıcı bir hastalığa yakalanması  
  • Nişanlısının bir karakter özelliğinde yanılma, 
  • Nişanlılığın devamını taraflardan beklenemez kılan inanç veya hayat felsefesi farklılığı
  • Nişanlının uygun bir süre içinde geçerli veya haklı bir sebep olmadan evlenmemesi
  • Nişanlıya karşı kötü muamelede bulunma veya aldatma
  • Doktrinde evliliğin mutlulukla sonuçlanmayacağına ilişkin haklı inancın olması halinde de nişanın haklı sebeple sona erdirilebileceği ifade edilmektedir. 

Sayılan bu sebepler uygulamada sıklıkla karşılaşılan sebeplerdir bu nedenle sınırlı sayıda değildir. Başka olay veya olgular da haklı sebep oluşturabilir. Öne sürülen sebebin nişanı bozmak için haklı bir sebep olup olmayacağı hakim tarafından nişanlıların sosyal durumları da göz önüne alınarak takdir edilir. 

               

NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI (Nişan atma)

Nişanlılık evlenme ile normal şekilde sona ermişse, bundan sonra evliliğin genel hükümleri  söz uygulama alanı bulacaktır. Nişanlılığın evlilik ile sona ermesi dışındaki diğer sona erme hallerinde hediyelerin geri verilmesi gerekir. Nişanlılık ölüm veya gaiplik sebebiyle sona ermişse hediyelerin geri verilmesinden başka bir sonuç doğmaz. Ancak, nişanın haksız olarak bozulması durumunda bazı şartlar mevcut ise maddi ve manevi tazminat sorumluluğu gündeme gelecektir. 

 

MADDİ TAZMİNAT SORUMLULUĞU

Medeni Kanun’un 120. Maddesine göre haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozan veya kusurlu bir davranışı yüzünden nişanın bozulmasına sebep olan taraf tazminat ödemekle yükümlü olacaktır. Maddi tazminat yükümlülüğünün içeriğini dürüstlük kuralı çerçevesinde ve evlenme amacıyla yapılan harcamalar, katlanılan maddi fedakârlıklar ve nişan giderleri oluşturmaktadır. Yargıtay kararlarında masrafların evlenileceğine güven duyularak yapılmış olması şartını dikkatle değerlendirmektedir. Bu sebeple nişanlanmadan önce veya nişanlılık ilişkisi sona erdikten sonra yapılan masrafların tazmin edilmesi mümkün olmayacaktır. Açılan davada davalı, nişanın haklı bir sebeple sona erdiğini veya kusurunun bulunmadığını ispat edebildiği takdirde tazminat sorumluluğundan kurtulabilecektir. Madde 120’ye göre, yukarıda ifade ettiğimiz şartların varlığı halinde yalnızca nişanlı değil, nişanlının anne babası veya onlar gibi hareket eden kimseler de diğer taraftan tazminat isteyebilecektir. Onlar gibi hareket eden kimseler ifadesinin içeriği oldukça geniştir. Bu kişiler evlenmenin yapılacağı kanaatiyle masraf yapan akrabalar olabileceği gibi örneğin Darülaceze gibi bir kurum da olabilir. Ancak sırf gösteriş için yapılan masrafların tazminatı mümkün olmayacaktır. Burada önemli olan nokta masrafların dürüstlük kuralına uygun olarak ve evlenileceği kanaatiyle yapılmış olmasıdır. 

 

MANEVİ TAZMİNAT SORUMLULUĞU

Maddi tazminattan farklı olarak nişan atma sonrası manevi tazminat isteme hakkı yalnızca nişanlılara tanınmıştır. Anne, baba veya onlar gibi hareket edenler manevi tazminat isteyemezler. Manevi tazminat talep edebilmek için öncelikle nişanlılık bozma ile sona erdirilmiş olmalıdır. Bozma dışına örneğin ölüm gibi bir sebeple sona ermişse manevi tazminat talep edilemez. Tazminat isteyen tarafın kişilik hakkı bir zarara uğramış olmalıdır. Bu zarar ile nişanın bozulması arasında uygun bir illiyet bağı bulunmalıdır. Tazminat ödemesi gereken tarafın kusurlu olması gerekir. 

Maddi ve manevi tazminat davaları birlikte açılabileceği gibi ayrı ayrı da açılabilir. 

 

HEDİYELERİN GERİ VERİLMESİ 

Medeni Kanun’un maddesine göre, nişanlılık evlenme dışında bir sebeple sona ermişse, nişanlılar, anne baba veya onlar gibi davrananlar vermiş oldukları hediyelerin iadesini isteyebilirler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta her türlü hediye değil, yalnızca mutad dışı yani alışılmışın dışındaki hediyelerin iadesi istenebilir. Yargıtay kararlarına göre bu hususun tespiti için birlirkişiye başvurulabilir. Bir diğer önemli nokta bu hediyelerin nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır. Hediyeler aynen veya mislen geri verilemiyorsa sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre para olarak ödenmesine karar verilebilir. 

 

ZAMANAŞIMI

Hediyelerin geri verilmesine ilişkin talep ile maddi ve manevi tazminat talepleri nişanlılığın sona ermesinden itibaren 1 yıl içinde talep edilmelidir. 1 yıllık sürenin dolması ile zamanaşımına uğrar.  

 

Beyzanur Kılıç

 

 

YARGITAY KARARLARI 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3395E. 2019/10358K.

‘…Davacı-karşı davalı; nişan töreninin ertesi günü davalının davacıya “bu iş bitti, bundan sonra işin anamla babamla” diye mesaj attığını, iki gün sonra da davacının anne-babası davalının evine gittiklerinde davalının annesinin içeri almadığını, hakaret ve tehditlere uğradıklarını, haksız ve kötü niyetli olarak sebepsiz yere nişanın bozulduğunu, davalının kusurlu olduğunu, nişan merasimi için yapılan masrafların boşa gittiğini, nişanda takılan bir set, 4 bilezik, iki yüzük, bir saat, bir küpenin iade edilmediği, 1.500 TL değerinde üç takım kıyafet alındığını, nişan hazırlıkları için saz ekibi yiyecek içecek ve diğer masraflar için de 3.000 TL harcandığını belirterek; davacının uğradığı 10.000 TL maddi 10.000 TL manevi zararın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı; nişanın bozulmasında davacının kusurlu olduğunu; takıların davacıya verildiğini savunarak; asıl davanın reddine karar verilmesini istemiş; karşı davasında ise, nişanın bozulmasıyla hayallerinin yıkıldığını ve psikolojisinin bozulduğunu ileri sürerek; 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulü ile, toplam; 14 grm 18 ayar altın olan küpe, kolye ve tek taş yüzükten ibaret olan 903,00 TL değerindeki takı setinin davalı tarafça aynen iadesine; aynen iade mümkün olmadığı takdirde, değeri olan 903,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının maddi tazminata yönelik diğer taleplerinin reddine; davacı …’ın manevi tazminat talebinin reddine; davalı- karşı davacı …’un manevi tazminata yönelik dava ve taleplerinin de reddine karar verilmiş; hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin, 26.10.2017 tarihli 2016/4251 Esas, 2017/14743 Karar sayılı ilamı ile; “…hüküm altına alınan ziynet eşyalarının cins, nitelik, miktar ve değerlerinin hükümde ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi, dosyanın kuyumcu bilirkişiye tevdii ile, talep edilen ziynet eşyalarının gram, ayar ve niteliklerinin gözönüne alınarak, dosyada mevcut CD ve fotoğraflar incelenmek sureti ile, davacının talep ettiği ziynet eşyalarının, incelenen resim ve CD’lerden hangilerinin olup olmadığı tek tek yazılarak, buna göre takılan ziynetlerin hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle” hükmün bozulmasına karar verilmiş ve bozma nedenlerine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; asıl davada; davacının davalıya 1 adet set taktığını ispat edemediğini, 4 adet bileziği ise davacı …’ın nişandan sonra geri aldığını; geriye kalan hediyelerin ise, cins, nevi, gram ve değerlerinin tespiti için gerekli olan bilirkişi ve talimat masraflarını davacı … vekilince verilen süre içerisinde yatırılmadığını dolayısıyla bu ziynetler yönünden de davasını ispat edemediğini; 3 adet takım elbisenin kullanmakla tüketilen eşya olduğundan talep edilemeyeceğini, nişanda yapılan masrafların ise belgelendirmediği gerekçesiyle davacının maddi tazminat taleplerinin tümden reddine, manevi tazminat yönünden ise asıl ve karşı davada her iki tarafın nişanın kişilik haklarına zarar veren bir eylem sebebiyle bozulduğunu ispat edemedikleri gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir…

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/11421E. 2018/1662K.

‘…Davacı, davalı ile 24/05/2015 tarihinde nişanlandıklarını, nişan nedeniyle; 1 adet altın söz yüzüğü, 1 adet altın nişan yüzüğü, 1 çift altın küpe, 2 çift ayakkabı, 1 çift tellik, ve 3 takım nişan elbisesi aldıklarını, ayrıca düğün salonu için 2.000TL masraf yaptığını, ancak ortada hiç bir neden yokken davalının nişanı bozduğunu, nişan ve düğün hazırlıkları nedeniyle hem kendisinin hem de ailesinin yıprandığını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını, davalı aleyhine 10.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı, davacı ile görücü usulü ile tanıştığını, davacıya ısınamadığını, bir ay sözlü kaldıktan sonra nişan yapıldığını, davacının nişan için verdiği şeylerin tamamını davacıya iade ettiklerini, talep edilen tazminatı ödeyecek maddi imkanının olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının nişan nedeniyle yaptığı 2.500,00 TL düğün salonu kiralama gideri ve 900 TL nişanlık elbisesi gideri olmak üzere 3.400,00 TL maddi tazminat ile 1.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava nişanın bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
1-TMK’nın 122.maddesine göre, nişanlılık evlenme dışında bir nedenden dolayı sona ererse, nişanlıların birbirlerine vermiş oldukları, alışılmışın dışındaki hediyeler geri istenebilir. Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz.

Nişanın bozulması halinde alışılmışın dışındaki hediyeler aynen, mevcut değilse mislen geri verilir veya karşılığı sebepsiz zenginleşme kurallarına göre, geri istenir. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delil ile ispat edilebilir.
Alışılmış (mutad) hediyelerden kasıt; giymekle, kullanmakla eskiyen ve tüketilen eşyalardır. Kural olarak giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen (elbise, ayakkabı vs. gibi) eşyaların iadesine karar verilemez.Somut olayda nişan kıyafetinin kullanılmakla giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşya olduğu gözetilmeksizin bu masraf ve eşya yönünden maddi tazminat talebinin kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesinin 1. fıkrası “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hâkim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez. Somut olay incelendiğinde, davacı dava dilekçesinde düğün salonu kira bedelini 2.000,00 TL olarak belirtmesi karşısında mahkemece taleple bağlılık kuralına aykırı biçimde, 2.500,00 TL düğün salonu kira bedelinin iadesine şeklinde talep aşılarak hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
3- Kişilik değerlerinde oluşan manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Objektif eksilmeden ise, sadece o kişi için değil; toplumdaki diğer bireylerin de aynı zarara(duruma) düşmeleri anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Yasanın 23. ve devamı maddelerinde kişilik haklarının korunmasına yönelik hükümler düzenlenmiş olup ilgili yasal hükümlerle manevi tazminat verilebilecek olgular sınırlandırmıştır.

4721 sayılı TMK. nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. 

Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.
Kişilik haklarının korunmasına ilişkin hükümlerin getiriliş amacı kişilik haklarına yönelik saldırıların bertaraf edilmesidir. Bu hali ile tek başına nişanın bozulması olgusu, manevi tazminata yol açan haksız fiilin eylemi kabul edilmeyecektir.


Ayrıca, nişanın bozulması ile oluşan doğal üzüntü ve menfaat ihlalinin tazminat bakımından yeterli görülmesi halinde tazminat yaptırımı tarafları evlenme akdi yapmaya yönelteceğinden, bu durum kişilerin evlenme sözleşmesine ilişkin irade serbestisini ortadan kaldırma sonucunu doğuracaktır. Bu bakımından manevi tamzinat giderimi yerine kişinin evlenme akdine yönelik irade özgürlüğüne değer atfetmek muhakkak ki daha doğru olacaktır.

Temyize konu uyuşmazlık konusunda; davalının sebep göstermeden nişanı bozduğu anlaşılmaktadır. Bu hali ile davalının, davacının kişilik haklarına saldırarak doğal üzüntüyü aşan şekilde manevi zarara(objektif zarar) yol açtığından söz edilemez. Bu itibarla manevi tazminat koşullarının somut olayda bulunmadığı gözetilerek bu istem bakımından red kararı verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamış, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA,.’