Kopyalama Suretiyle Marka Tecavüzü ve Tazminat Davaları

 

Markayı kullanma hakkı münhasıran marka sahibine tanınmış olmakla birlikte marka sahibi kendi rızası dışında markasına yönelik gerçekleşen tecavüz niteliğindeki fiillerin önlenmesini ve bu fiiller nedeniyle ortaya çıkan zararların tazmin edilmesini talep edebilir.[1] Bu konuya ilişkin hüküm, Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) m. 29/f.1’de düzenlenmiştir:

 

Madde 29-  (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:

  1. a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
  2. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
  3. c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.

(2) 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.

 

Söz konusu kanun maddesine paralel olan SMK m.7’de de marka tescilinden doğan hakların münhasıran marka sahibine ait olduğu ve benzeri fiillerin önlenmesinin talep edilebileceği vurgulanmıştır. SMK m. 30’da da hukuki sorumluluğun yanı sıra kanunda düzenlenen hukuka aykırı fiilleri gerçekleştiren kişilerin cezai sorumluluğu hüküm altına alınmıştır.

 

Davacı marka sahibi, marka hakkına tecavüz niteliğindeki fiile karşı açtığı davada sayılanlarla sınırlı olmamak üzere şu gibi taleplerde bulunabilir: tecavüzün men-i, tecavüzün ref’i, ürünlere el koyma gibi ihtiyati tedbirler, mahkeme ilamın yayımlanması, maddi ve manevi tazminat…

 

Vurgulanması gereken bir diğer husus ise, eda davası açılmadan önce tespit davalarına da başvurulabileceğidir. Bu noktada davacı taraf, delil tespitine başvurabilir veya tecavüzün tespiti davasını açabilir. Tespit davası herhangi bir eda hükmü içermediğinden, sonraki süreçte açılan eda davalarında davacı taraf, tespit davası sonucunda elde ettiği mahkeme ilamını sunarak davalı taraftan birtakım edimler talep edebilecektir.

 

Örnek Yargı Kararı: Yargıtay 11. HD. 2020/1815 E., 2021/4734 K. 03.06.2021 Ta. Kararı

davalılara ait iş yerinde savcılık marifetiyle arama el koyma işlemi yaptırdıklarını ve müvekkiline ait markaların izinsiz ve yasalara aykırı olarak kataloglarda kullanıldığı ve bu markalar kullanılarak satış yapıldığının faturalarla tespit edildiğini ve davalılar hakkında ceza davası açıldığını, davalıların müvekkilinin tescilli markasıyla aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer ibare altında taklit ürünleri satışa arz etmesi ve müvekkilinin tescilli markasıyla iltibaslar yaratacak derecede benzer ibareleri kullanmasının müvekkilinin 556 sayılı KHK’dan kaynaklanan haklarına tecavüz ve aynı zamanda TTK’nın 57/5 maddesine göre de haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürerek, davalıların müvekkiline ait 2005/06700 numaralı “illusion by korle” tescilli markasına yönelik haksız ve hukuk dışı tecavüz fiillerinin durdurulması ve men’i, 5.000,00 TL manevi tazminatın ticari reeskont faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, “illusion” adlı markanın müvekkili …’nin ortağı olduğu İngiltere merkezli Aeon Uk. Ltd. ve Pitacs Ltd. tarafından İngiltere ve OHİM nezdinde tescil edildiğini ve halen de tüm dünyada kullanılmakta olduğunu, “illusion” markalı satışlarının sadece yurt dışında yapıldığını, ürünün Türkiye’de “meridyen” markası ile satıldığını, davalı …’ün, davalı …’nin iş yerinde çalıştığını, herhangi bir ortaklığı ve sorumluluğu bulunmadığını, müvekkilinin kendisine ait olan ve yıllardır üretip sattığı markayı taklit etme amacı ile hareket etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.


Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalılar vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir…

 

Fatma Aslıhan BEJI

 

[1] Suluk, Cahit; Karasu, Rauf; Nal, Temel, Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 227 vd.